3 yıldır da Çocuk Esirgeme yurtlarında yaşayan kırık kalpli çocuklara arkadaşlarıyla birlikte hamilik yapıyor...
 
Türkiye ekonomisine yön veren ailelerden olan Sabancı Ailesi’nin geniş soyağacına bakıldığında Arzu Sabancı, gelinler sınıfında görülüyor. Eşi Ömer Sabancı, ülkemizin ilk sanayicilerinden Hacı Ömer Sabancı’nın torunu. Sabancı Holding’de grup başkanlığı, başkanvekilliği gibi önemli görevlerde bulunan Sabancı, 2004 - 2007 yılları arasında TÜSİAD’a da başkanlık yaptı. Sonra Sabancı Holding’den ayrılarak DENSA Denizcilik Şirketi’ni kurdu. 
 
Arkeoloji mezunu 
 
25 yıllık evli olan Sabancı çifti, Ankara’da ortak bir arkadaşlarının
 
evinde tanışmıştı. Ankara Üniversitesi’nin Arkeoloji Bölümü’nden mezun, 20’li yaşlarını sürerken Sabancı Ailesi’ne gelin giden Arzu Hanım, arkeologluk mesleğini icra etmeye fırsat bulamadı. Genç yaşta anne olan Sabancı, 3 oğlu Hacı, Hakan ve Kerim’i büyüttükten sonra iş hayatına girdi. Arzu ve Ömer Sabancı, halen boyunca çocuklarıyla mutlu bir yuvanın keyfini sürerken, kendi iş ve sosyal alanlarında da özgün projelerle uğraşıyorlar. Ömer Sabancı, deniz ticaretinin önemli alanı gemi taşımacılığında fırsatları değerlendirirken, Arzu Sabancı da perakendenin mağazacılık alanında birikimlerini sergiliyor. İki lüks İtalyan markası Patrizia Pepe ve Pinko ile çalışıyor. Sayısı 6’ya ulaşan, lüks semtlerdeki mağazalarda bu markaların lüks ürünlerini satıyor. Bunu yaparken, 3 yıl önce sosyal bir projeye gönül verdi. Minik Kalplerle Elele Derneği’yle de (Mika-Der) ilgileniyor. Yurt çocuklarına hamilik yapıyor. 
 
Çalışmak istiyorum diye baskı yaptım
 
Size ilk sorum, Sabancı soyadıyla ilgili. Sabancı Ailesi’ne gelin olmak nasıl bir duygu. Zor mu, yoksa kolay mı? 
 
Biz 25 yıllık evliyiz. İlk gelin olduğumda biraz zordu. Sonra karşılıklı alıştık. Tabii ki, Sabancı soyadını taşımanın bir ağırlığı ve sorumluluğu vardır. 
 
Sabancı’nın gelini olunca “Çalışmaya ne gerek var” diye düşünüyor insan. Çalışmayı gerçekten istediniz mi? 
 
Aslında hep çalışmak istiyordum. Art arda oğullarım doğdu. Üçüncüsü doğduktan ve biraz büyüdükten sonra da “Çalışmak istiyorum” diye Ömer’e daha baskıcı oldum. Gruba bağlı Exsa Konfeksiyon, Adana’daydı. Haftanın belli günlerinde oraya gidiyordum. Daha sonra GİYSA (Sabancı Giyim Mağazacılığı AŞ) kuruldu. Bu şirketin Reklam ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nü üstlendim. Top Shop markası getirildi. Rahmetli Sakıp Sabancı çok destek oldu, ancak Sabancı Grubu için çok büyük bir iş değildi. Ondan sonra çıkmaya karar verildi. Top Shop’tan sonra artık bu alanda yani mağazacılıkta çalışmaya karar verdim. 
 
Mağazacılıkta nereye kadar gideceksiniz?
 
Deneyimim mağazacılık konusunda olduğu için kendi şirketimizi kurduk. Ve iyi bildiğim için de İtalyan markası Patrizia Pepe’yi buraya getirdik. 4 mağaza açtık. Ardından Pinko geldi. İki yıl arayla kurdum bunları. Daha sonra, “Acaba bu işleri daha da büyütmeli miyim” diye düşünmeye başladım. Hâlâ da karar veremedim. Çünkü hem çocuklar, hem sosyal hayat ve Mika-Der çok vaktimi alıyor ki, o da çok keyifle yaptığım bir iş.
 
Türk markası ile de çalışabilirim 
 
Siz perakendeyi sevmiş ve o yolda devam etmişsiniz. Acaba, büyümeye çalışan bir Türk markasını dünya markası yapmayı düşünür müsünüz? 
 
Bugüne kadar bunu düşünmedim ama siz söyleyince kulağa hoş geliyor. Neden olmasın ki, olabilir tabii ki. Benim yaptığım işin kolayı. Birisi yapmış, büyütmüş, belli bir noktaya getirmiş. İtalya’ya gidip onların koleksiyonlarından giysileri seçip burada mağazacılık yapıyorum. O dediğiniz, marka yaşatmak hakikaten zor, meşakkatli ama sonunda da gurur duyacağınız bir iş. Bugüne kadar böyle bir teklifle karşılaşmadım. Ama neden olmasın? Böyle bir şeyi desteklemek isterim.
 
Klasikten çağdaş sanata yöneldi 
 
Yıllarla birlikte Sabancı’nın hobileri de değişmiş. “Eskiden klasiklerden hoşlanırdım” diyen Sabancı, şimdilerde çağdaş resime ve pop müziğe ilgi duyuyor. Eserlerini beğendiği Gülay Semercioğlu’nun sergiden bir gün önce tüm tablolarının satıldığını öğrenince üzülen Sabancı, boş zamanlarında arkadaşlarına müzik CD’leri hazırlıyor. Eşi ve oğullarıyla evde film seyretmeyi de seven Sabancı’nın en son okuduğu kitap ise Zülfü Livaneli’nin “Seranad”ı. O, formunu korumak içinse sabahları egzersiz yaparken, kilo aldığı dönemlerde yediğine içtiğine dikkat ediyor.
 
Dernek sayesinde 1000 çocuğum var
 
Minik Kalplerle Elele Derneği’nde (Mika-Der) Başkan Yardımcısısınız. Neler yapıyorsunuz? 
 
Biz, Başkanımız Nesrin Ercan ve üye arkadaşlarımızla SHAÇEK yurtlarındaki çocuklarımıza hizmetler veriyoruz. Yani 1000 çocuğum daha var diyebilirim. 
 
Çocuklarla neler yapıyorsunuz? 
 
Her zaman yakın ilişkideyiz. Mesela; 10 çocuğu Hatay ve Artvin’den İstanbul’a getirdik. Geçen yaz Kuşadası’nda tatile gittiler. Şehirlerine dönünce okuldaki arkadaşları onlara demiş ki, “Biz de mi yurtta kalsak, siz ne güzel giyiyorsunuz, ne güzel geziyorsunuz.” 
 
Hedefinizde neler var? 
 
Şimdilik 22 şehirdeki yurtlara ulaştık. 81 ili hedefliyoruz. Hem çocukların şartlarını iyileştirmek, hem de kendilerine güvenli olmalarını sağlamak. Onlarla yakından ilgileniyoruz derken ‘laf olsun’ diye söylemiyorum. Benim cep telefonuma bakarsanız, il il çocukların isimlerini görürsünüz. Yani, onlara sadece bir ‘alo’ mesafesi kadar yakınım.
 
Biz iki kez mutlu oluyoruz
 
Arzu Sabancı, çocukların istedikleri saatte istedikleri zaman yardım için kendisini ve Başkan Nesrin Ercan’ı ara yabildiğini söylüyor. Sabancı, “Onlar bir mutlu oluyorlarsa biz iki kez mutlu oluyoruz. Almak mı yoksa vermek mi daha mutlu ediyor derseniz bence vermek da ha mut lu ediyor” diyor.
 
Kerim, ailenin tek sanatçısı olabilir 
 
Oğullarınızla neler yapıyorsunuz? 
 
Büyük oğlum Hacı, sürekli babasının yanında çalışıyor. Ortanca oğlum Hakan, ABD’de okuyor. Geldiğinde, sabah onunla kahvaltı edeceğimi zannederken, bir baktım o da babasının yanında stajyer olarak işe başlamış. 
 
En küçük oğlunuz Kerim’in ilgileri hangi yönde? 
 
O henüz lisede okuyor. Ancak, gitar çalmayı, şarkı sözü yazmayı çok seviyor. Kerim, Sabancı ailesinin tek sanatçısı olabilir.
 
TÜSİAD Başkanı iken eşimin yüzünü göremiyorduk 
 
İşim gereği eşiniz Ömer Bey’i daha iyi tanıyorum. Zorlu zamanlarda görev yaptı. Sizin için de zor oldu mu? 
 
TÜSİAD Başkanı olanlar, hem kendileri hem de aileleri için çok zor bir dönem geçiriyorlar. 24 saat bu işle ilgileniyorlar, başka bir işe vakit kalmıyor. Full time mesaisi olan bir iş bu. Biraz aile içinden de bırakması yönünde telkinler vardı. Zaman geçip gidiyor, çocuklar da babalarını göremiyordu, ben de göremiyordum. Ayrılmak kendi kararıydı. Bu bir bayrak yarışı, yerini yeni başkana bırakarak görevini tamamlayıp ayrıldı.
 
bugün