Nuriye Akman"ın TRTHaber"de yayınlanan Akılda Kalan programının dün akşamki konuğu oyuncu Erdal Özyağcılar"dı. Sanatçı, “Karadağlar” dizisinde canlandırdığı “Halit Ağa” karakteri, eşi Güzin ve Zeynep Özyağcılar"ın oyunculukları ve dizi sektörü hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Bugüne kadar birbirinden farklı karakterleri canlandıran Erdal Özyağcılar, programda oyunculuk mesleğiyle ilgili duygularını paylaştı. Mesleğini çok sevdiğini ve işine konsantre olduğunu söyleyen Özyağcılar, “Gerçekten beni heyecanlandıracak proje geldiği zaman her şeyi unutuyorum” dedi.

Rol aldığı tüm projelerde, dekor ve kostümleri çok sevdiğini belirten Özyağcılar, “oynadığım bütün rollerim, benim çaput bebeklerim. Halit Karadağ da öyle, Sütçü Ramiz de öyle… Elveda Rumeli bittiği zaman çok üzüldüm. Ya dedim, Sütçü Ramiz dağlarda dolaşıyor, beni bekliyor dedim. O öyle şapkasıyla dolaşıp duruyor” diye konuştu. Mesleğini çok sevdiğini belirten Özyağcılar, dünyada bir daha gelse yine aynı mesleği seçeceğini söyledi.

“Neticede oyuncuyum. Kötüyü de iyiyi de oynarım”

“Karadağlar” dizisinde “Halit Ağa” rolünü canlandıran Özyağcılar, bu rolü neden kabul ettiğini anlattı. Bugüne kadar dizilerde hep baba rolünü aldığını söyleyen Özyağcılar, “bu rolde içimi hoplatan, bu adamın bir roman karakteri olması, kötü bir baba olması…” dedi. Özyağcılar, “Halit Ağa” rolüne hazırlanırken Dostoyevski"nin “Karamozov Kardeşler” adlı romanını okuduğunu ve romanın uyarlamalarından biri olan 1958 yapımlı filmi de incelediğini belirtti.

“Bizimkiler”, “Elveda Rumeli” ve “Yabancı Damat” dizilerinde canlandırdığı iyi baba rolleriyle hatırlanan Özyağcılar, şimdi oynadığı kötü baba karakteri “Halit Ağa” ile ilgili düşüncelerini aktardı. “Neticede oyuncuyum. Kötüyü de, iyiyi de oynarım. Aslında kötü adamı oynuyorum ama “gözümde iyilik var” kıvılcımıyla oynamıyorum” diyen sanatçı, Akman"ın “Kötü adamı seyirciye sevdirmek gibi bir sorumluluk hissediyor musunuz?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:

“Sevdirmek bir şey değil... Kötü adamı oynarken de iyi adamı oynarken de doğru oynamak var. O insanın bütün duygularını seyirciye çıplak bir şekilde vermeli. Bırakalım seyirci karar versin.”

“Karadağlar” dizisini bir roman uyarlaması olarak değerlendiren Özyağcılar, dizinin ilerleyen bölümleriyle ilgili olarak “sekiz yüz sayfalık bir romandan dizi yaparken, babayı öldürmeden de çok malzemeye sahip olduğumuzu gördük. Biraz da onun üzerine gideceğiz” dedi. Özyağcılar, hikayeyi dizide tasarruflu kullanacaklarını ve romandaki diğer malzemeleri ön plana çıkartacaklarını belirtti. Halit Ağa"nın ölümünün gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ile ilgili sır vermeyen sanatçı, dizinin yeni bölümünde “Cemal” karakterinin annesinin de öyküsünün başlayacağını açıkladı.

“Oyunculuk kurallarına uymak lazım”

Erdal Özyağcılar, dramatik çerçeve varsa, öpüşme veya sevişme sahnelerini de canlandırmakta sakınca görmediğini, kızını ve eşini de bu konuda sınırlamadığını belirtti. Oyunculuğun kurallarına uymak gerektiğini belirten Özyağcılar, kızının ve eşinin de oyunculuğun kurallarını yerine getirdiklerini, rolün gereği neyse onu yapacaklarını söyledi. Bir striptiz sahnesi ile gözyaşı dökme sahnesini aynı değerde bulan sanatçı, mesleği doğru yapmak için “şunu yapma bunu yap” gibi kurallar koymanın mesleğin çatısını bozduğunu ve bu tarz sınırlar çizmeye karşı olduğunu belirtti.

“Kızıma oyunculuk dersi vermedim”

Erdal Özyağcılar, kızı Zeynep Özyağcılar"a hiçbir zaman oyunculuk dersi vermediğini söyledi. Zeynep Özyağcılar"ın küçük yaşlardan itibaren oyunculuğu devlet opera ve balesi sahnelerinde öğrendiğini belirten Özyağcılar, kızı ile zaman zaman iki meslektaş gibi konuştuklarını ve birbirlerinin oyunculuklarını eleştirdiklerini de sözlerine ekledi.

“Dizilerin kısalması gerekiyor”

Erdal Özyağcılar, Akılda Kalan"da dizilerin süreleri ile ilgili de ilginç yorumlar yaptı. Setlerde en çok kamera arkası ekibinin yorulduğunu belirten sanatçı, “90 dakikayı beş günde çekmek insanüstü bir emek ve zaman istiyor. Beş gün boyunca çalışanların özel hayatları kalmıyor, uyku düzenleri bozuluyor” dedi. Kamera asistanlarının, sesçilerin ve ışıkçıların daha çok yorulduğunu söyleyen Özyağcılar, “Bu kadar emek israfıyla, bu kadar emek eziyetiyle yapılan 90 dakikalık iş iyi olsa ne olur, kötü olsa ne olur?” dedi.

Özyağcılar, Nuriye Akman"ın “Peki sizi böyle köle gibi çalıştıran efendiler kim?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:

“Ama efendiler de köle. Biri, bana o 90 dakikayı getireceksin diyor. Yapımcı da köle oluyor. Oyuncular, tabii ki 90 dakikaya oranla fiyatlarını düşürebilirler ama set işçilerinin, kamera arkasındakilerin fiyatlarını düşürmemeleri lazım. Çünkü onların emekleri zaten bizim iki üç mislimiz. Onlar diziler 90 dakika da olsa aynı emekle çalışıyorlar, 50 dakika da olsa aynı emekle çalışacaklar. Tespihin imamesi olan altı yedi tane ulusal kanalın sevgili, saygıdeğer yöneticileri oturacaklar, buna bir son vereceğiz diyecekler. RTÜK de aynı şekilde… Zaten halk öyle bir şey olduğu zaman sevgiyle karşılar. Ha 90 dakika Halit"i seyretmişler, ha 50 dakika seyretmişler. Daha dinamik olur. Daha temiz iş çıkar. İnsanları aldatmayız. ”

“Tiyatrocu olmama babam sebep oldu”

Baba rollerini başarıyla canlandıran Özyağcılar, aile geçmişini ve babasıyla iletişimini de anlattı. Özyağcılar, “Babam, muhteşem bir babaydı. Bursa"da, babaannemin Nakşibendî ahbapları gelirdi, evde Kuran okunurdu. Ama babaannem aynı zamanda ud da çalardı. Tasavvuf kültürü olan bir ailem vardı. Babam da öyle bir insandı. Beş vakit namazında, abdestindeydi, hacca da gitti. Fakat çok enteresan, benim tiyatrocu olmama babam sebep oldu” dedi. Babasının bütün oyunlarını ön sıradan izlediğini belirten Özyağcılar, “babam akşam namazını biraz kazaya bırakır, tiyatroya gelir beni seyrederdi, namazını sonra kılardı” dedi.