Rafet El Roman ile yaptığı düet sayesinde bir anda yıldızı parlayan Yusuf Güney'in bilinmeyen bir yönü daha ortaya çıktı.

Müzik dünyasına çok hızlı bir giriş yaptın. Bu durum seni korkutuyor mu?
Amaçlar büyüdü, beklentiler büyüdü. Haliyle yapmam gereken şeyler daha çok oluyor. Bunlar tabii başında korkutuyor ama sonuna doğru rahatlatıyor. Şu an rahatım. Güven ve destek olduğu sürece korku azalıyor. Rafet el Roman"dan aldığım destek beni güçlendirdi.

Sen de çok atakmışsın ama...
Bazı insanlar becerikli olur ama imkanı olmaz. Şansı olmaz yapamaz. Ben istediğim kadar beste yapsaydım, Rafet El Roman okumasaydı yılın şarkısı olmayacaktı ve ben bu kadar duyulmayacaktım. Haliyle şans çok önemli.

Çok kısa bir sürede ödül de kazandın...
Türkiye"de böyle bir şey görülmemiştir değil mi? Hiç müzikle alakası olmayan bir insan bir beste yapıyor, Rafet El Roman ile düet yapıyor ve o şarkı yılın şarkısı seçiliyor.

O ödülden sonra “Ben artık şarkıcıyım” diyebiliyor musun?
Ben bunu hiçbir zaman söylemem, söylemedim. Bunun için sanırım 15 fırın daha ekmek yemem lazım.

Geçen yıl bu zamanlarda ne yapıyordun?
Londra"daydım ve çalışıyordum.

Londra"ya gidip geliyor musun?
Tabii. Ben zaten hem oradayım, hem de buradayım. Ailem de orada yaşıyor.

Yurt dışından gelen Hadise, Atiye, İsmail YK gibi isimler burada müzik yapıyorlar. Sence onların başarı sırrı ne?
Müziğe bakış açıları ve çalıştıkları insanlar çok farklı. Türkiye"deki aranjörlerin tabii ki suyu çıkmadı ama bizim bilgimiz belli. Sadece Türk müziğini biliyoruz. Dışarıda yaşayan gurbetçiler ne yapıyor? Zaten Türk müziğini biliyorlar. Bir de yaşadıkları kültürün müziklerini öğreniyorlar. Ben önceden müzik yapmıyordum ama iyi bir dinleyiciydim. İşin içine girince çalıştığınız insanlar yabancı oluyor. Benim aranjörlerimden biri Yunan, biri İtalyan, biri de Alman. Türk müziğini biz zaten biliyoruz. Bizim müziğimizle Yunan müziği birbiriyle karıştırıldığı zaman tuzu biberi gibi oluyor. Onlar da tuzu biberini katıyorlar.

Bir konserinde izledim. Farklı dillerde şarkılar söylüyorsun, tamamen uyduruyor musun?
Evet tamamen uyduruyorum.

Senin komik bir tarafın da var. İleride farklı projeler yapmayı düşünüyor musun?
Bu özelliğimi bir reklam filminde kullanmak istiyorum. Şu an hayatta olmayan bir çok üstad var. Bunlardan birisi Sadri Alışık. Onları tekrardan yaşatmayı düşünüyorum. Unutmadığımızı belirtmek istiyorum. Mesela Ayla Dikmen “Anlamazsın” şarkısıyla tekrar hatırlandı, aynen öyle.

Müzikal bir şey mi düşünüyorsun?
Şu an onu söylemeyeyim sürpriz olsun. Zamanı gelince zaten haberiniz olacak. Ama çok güzel bir şey olacak. Ben zaten büyük bir Sadri Alışık hayranıyım, bu işe de ilk onunla başlayacağım. Bana inanın çok büyük bir sürpriz olacak. Gündeme oturacağına inanıyorum. Onlar hatırlanması gereken üstadlar. Filmleri izlediğimde hala onlardan örnek alıyorum. Onlara bir vefa borcumuz var.

Seninle aynı dönemde çıkan ve senin de çok beğendiğin şarkıcılar kimler?
Mesela aynı zamanda da samimi arkadaşım olan Murat Dalkılıç var. Onu çok takdir ediyorum. O da ödül aldı “Yılın yeteneği” diye. Mesela o ödülü alırken onun heyecanını ben de yaşadım. Eminim ben ödül alırken benim heyecanımı da o yaşadı. Bizim için ilk olduğu için çok önemliydi. Her yıl ödül alan belli isimler vardı. Ben onlarda heyecan görmedim. Artık sıradan olmuş onlar için. Ama biz çıktığımızda sözün bittiği yerdeydik ve konuşamadık. Ne diyeceğimizi şaşırdık. İnanılmaz bir heyecan yaşadık. Bütün gözler üzerimizdeydi. Yılın şarkısı ödülünü almak onur vericiydi. Bence bu en büyük ödüldü. İnanılmaz bir şeydi.

İstanbul"a daha önce gelip gidiyor muydun?
Evet ben İstanbul"a her yaz gidip geliyordum. Zaten 11 yaşından 14 yaşına kadar ben burada yaşadım. Ondan sonra Londra"ya taşındım.

İki ülkeyi kıyaslayınca...
Tabii ki İstanbul. Londra"da imkanlar daha rahat ama burası daha güzel. Fakat İstanbul"da Londra"daki düzen yok.

İş haricinde neler yapıyorsun?
Boş zamanlarımı da evimde geçiririm. Mesela beni kulüplerde çok göremezsiniz. 14 yaşından beri kulüplere gittiğim için artık sıkıldım. Şu anda evcimen bir insanım. Mesela mutfağı çok severim. Evdeyken mutfaktan çıkmam. Ben zaten zamanında şeflik de yapmıştım.

Sende de her şey var. Ne kadar dolu dolu yaşayan bir adamsın.
Mecburen böyle yaşıyorsunuz. Londra"da şartlar çok ağır.

Çok yetenekli biri olduğunu düşünüyor musun?
Ben bir şeyleri denerken bir şeylerin olduğunu gördükçe daha da bir heyecanlanıyorum ve olayın üzerine gidiyorum. Bir şeyi başarmadan onu bırakmam. Bir işi bitirmeden diğer bir işe başlamam. Onu bitirdikten sonra başka bir şeye geçerim. Benim mesleklerimde de öyle. Oralardan işi öğrenmeden kesinlikle çıkmamışımdır.

“Bunu mutlaka yapmak istiyorum” dediğin ve kendine hedef koyduğun ne var?
Ben küçüklükten beri pilotluk yapmak istiyorum. Ona devam edeceğim. Eğitimleri bitirdim. Hayalimde bu var. Konserlerime kendi uçağımla gitmek istiyorum. Çok farklı şeyler yaptım eğitim alırken. Hocalar ben uçağı kullanırken gülmekten ölüyorlardı. Şener Şen"in Vecihi karakteri gibiydim!

Bugüne dek aklına koyduğunu yaptığını anlıyoruz. Ama şöhret, insanın davranışlarını kısıtlıyor. Bir zaman sonra çok mutsuz da olabilirsin...
Bulunduğumuz ortam öyle bir ortam ki, en mülayim adamı bile çıldırtır. O yüzden çok güçlü olmak lazım. Kişiliğin ve duyguların güçlü olmalı. Ben o konuda kendime inanıyorum, güçlüyüm. Mesela bir şeyi; “Yapmayacağım” diyorsam yapmıyorum. Ben hiç sigara kullanmadım. İçkiyi de zevk almak için içiyorum. Kesinlikle kimse beni sarhoş görmemiştir. Her şeyin zevkini çıkaran ve her şeyi dozunda yapan biriyim. İnsanlar kendi sınırlarını bilmeli ve kendine dur diyebilmeli. Bu işin zor yanları çok fazla. Mesela bugün beni sevenler arabanın etrafını sardılar camı açtım ama resmen arabanın içine girenler oldu. Bu benim iyi niyetimden kaynaklanıyor. Açmadığımız zaman da kötü anlıyorlar. Bu iş çok zor. Üzerimizde çok baskı oluyor. Yolun daha çok başındayım ama bu iş çok zor. O kadar çok idare etmeniz gereken insan var ki... İnsanlarla uğraşmak ve onları idare etmek çok zor. Yapacak bir şey yok. Madem ki biz buradayız bunları da hoş görmeliyiz.

“Ben bu eleştiriyi hiç hak etmedim” dediğin ne var?
Mesela röportaj yaptığım gazeteci bir arkadaş; “Sanatçıyla gezerim, ev kızıyla evlenirim” diye başlık atmış. Ben böyle bir cümle kullanmadım, kullanmam da. Bana; “Sanatçıyla evlenir misin” diye sordu. “Nereden bilebilirim kiminle evleneceğimi, kısmet. Ama bir eve bir sanatçı yeter” dedim. Çünkü ben evliliğe ciddi bakan biriyim. Akşam eve geldiğimde eşimle beraber vakit geçirmek isterim. Ama şimdi iki kişi de sanatçı olursa biri bir konserde diğeri bir konserde... Zaten görüşülemeyecek ki! “Böyle evlilik mi olur” dedim ben de. O da onu o şekilde çevirip yazmış. Böyle yapılmaması gerekiyor. Sonuçta medyanın bize bizim de medyaya ihtiyacımız var.

Özel hayat yaşamak gibi bir şansın var mı bu durumda?
Şu an özel hayatı yaşamak gibi bir şansım yok. Sonuçta aşk önemli bir şey. Biraz mantıklı düşünmek lazım ve aşkı işin önüne geçirmemek gerekiyor.

Sevgilin olsa; “Var” der misin?
Ben saklamam, olduğunda söylerim.

Ünlü olduktan sonra çok zor durumda kaldığın oldu mu?
Çok olmadı. Sadece bazen izdiham oluyor. Arabamın üzerine çıktılar.

Yusuf Güney Kimdir? tıklayın


İleride seni de korumalarla görecek miyiz?
Kesinlikle göremezsiniz. Ben ona çok karşıyım. Kendimi kimden koruyacağım ki, sevenlerimden mi! Onlar zaten bana zarar vermez. Onlar sadece öpmek, sarılmak istiyorlar. Korumalarla dolaşmak bana çok itici geliyor. Kullananlara da bir şey demiyoruz. Benim dedemin bir lafı vardır; “Oğlum ne zaman kendini insanlardan üstün kılarsan, o zaman alçalırsın.” Bana bunu 10 yaşındayken söyledi ve bu sözü çok doğru. Ben de bu söze göre hareket ediyorum. O yüzden her zaman mütevazılıktan yanayım. Zaten bizim hallkımız çok sevecen. Ama insanın bir hatasını görünce de gözünün yaşına bakmaz! O yüzden ne kadar doğal olursan o kadar seviliyorsun. Kalp kırmayı hiç sevmiyorum. Moralim bozuk da olsa yanıma gelen kimseyi geri çevirmem. Doğal olmak, kendini kasmamak gerekiyor. Ben yılın şarkısı ödülünü aldım diye; “Ben şarkıcı oldum, ben en iyisiyim” demiyorum. Aynı anda Serdar Ortaç ve Ferhat Göçer gibi büyük isimler varken onların arasından bu ödülü aldım. Bununla gurur duyuyorum ama asla; “Ben oldum” demiyorum. Kendimi pohpohlamıyorum. VATAN