Hz. Muhammed'in 1440. Doğum Yıldönümü dolayısıyla düzenlenen Kutlu Doğum programı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu bir araya getirdi. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Hz. Muhammed'in 1440'ıncı doğum yıldönümü dolayısıyla 14-20 Nisan tarihleri arasında düzenlediği Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri Ataköy Sinan Erdem Spor Kompleksi'nde düzenlenen "Merhamet Peygamberi" programıyla başladı.

"Hazreti Peygamber ve Merhamet Eğitimi" başlığıyla düzenlenen, ilahilerin yanısıra İstiklal Marşı'nın da okunduğu törende Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Devlet Bakanı Faruk Çelik, Adalet Bakanı Ahmet Kahraman, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan yer aldı. Açılış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, konuşmasına "Besmele" çekerek başladı ve "Kutlu doğum yüreklerimizin, ülkemizin, İslam aleminin, bütün insanlığın merhametle onarılmasına vesile olsun" dedi.

Prof. Dr. Mehmet Görmez (Diyanet İşleri Başkanı)
"Devlet yetimi korur ama başını okşayamaz"
Prof. Dr. Görmez, şöyle devam etti: "Bir Müslüman 'merhamet sorumluluğunu başkalarına devrediyoruz' diyemez. Devletin ihtiyacı olan insanlara kol kanat germesi, onları koruması, istenilen ve olması gereken bir şeydir. Eğer anne babalar huzur evlerine gönderilerek çocuklarından ve korunlarından izole ediliyorsa orada merhametsizlik ortadan kalkmış değil. Ortada bırakılan çocukları yetimhanelerde rehabilite etmek de bir merhamettir elbette, ancak bundan daha öte bir merhamete ihtiyacımız var. Devlet yetimi korur, ama yetimin başını okşayamaz. Öyle bir merhamet ki çocukları yetimhanelere, yaşlıları huzurevlerine muhtaç etmeyecek bir merhamet istiyorum."

Kılıçdaroğlu: "Peygamberimiz en büyük inkılabı yaptı"
Konuşmasına 1440 yerine 1441'inci yıldönüm diye başlayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İslam dininin barış dini olduğunu belirterek, "İslam dinini temel amacı Allah'a ve ahiret inancına dayalı ahlaki bir toplum yaratmaktır. Sevgili Peygamberimiz en büyük zulüm olan şirki yıkmıştır. Dünya tarihinin en büyük inkılabını yapmıştır. Allah ile kul arasına giren tüm batıl inançları bertaraf etmiştir. İslam tevhidi yerleşmiştir. İslam kula kulluğu kaldırmıştır" dedi.

Hz. Muhammed'in hayatından bazı kesitleri anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Sevgili Peygamberimiz hiç öfkelenmezdi. Nasihat isteyenlere öfkelenme demiştir. 'Asıl pehlivan öfkesini yenendir' buyurmuştur. Hazreti Muhammed dünyada kimsenin eline geçmeyen bir gücün içinde bir kral gibi değil sade bir insan gibi yaşamıştır. Hz. Muhammed dünyayı bir misafirhane olarak gördü ve bir misafir gibi yaşadı. O sade hayatın içinde hem bir öğretmen adil bir hakim, iyi bir eş, anlayışlı bir baba sorumlu, bir devlet adamı çoğunlukla yoksul Medineli bir vatandaş olarak yaşadı. İnsanların dertleriyle dertlenen, halkın içinde halktan biri gibi yaşardı. Gayet mütevaziydi. Büyüklenmenin, kibirlenmenin dışındaydı. Kul hakkından sakındırırdı. Haksız kazanç ve servet edinmenin, yalan söylemenin, emanete ihanet etmenin İslamla bağdaşmadığını bilirdi. Sevgili Peygamberimiz 'Komşusu açken tok yatan bizden değildir' diye buyurmuştur. Her türlü şiddet ve terörün, kol gezdiği insan haklarını karga tulumba yerlerde süründüğü, annelerimizin, kadınlarımızın şiddet gördüğü, insani değerlerin yozlaştığı çağımızda sevgili Peygamberimizin o güzel ahlakına çok daha fazla ihtiyacımız var."

Kılıçdaroğlu: "Hz. Muhammed dünya lideriydi"
Hz. Muhammed'in bir dünya lideri olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Alman Prensi Bismark ile Tolstoy'un Hz. Muhammed'i öven sözlerine atıf yaptı. Kılıçdaroğlu, Abese Suresi'nden de bir bölüm okudu. Bu haftanın aynı zamanda Şehitler Haftası olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Sünni-Alevi, Türk- Kürt hepsi şehadet şerbeti içerek bu cennet vatanı bize armağan ettiler. Ruhları şad olsun" dedi.

Erdoğan: "Merhamet damarlarımız tıkanmasın"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir merhamet medeniyeti inşasının mümkün olduğunu belirterek, "Hiçbir güzel şey için asla geç kalmış değiliz. Yeter ki ruhumuzun bizi götürmek istediği yere gidelim. Yeter ki merhamet damarlarımız tıkanmış olmasın. Bu yolda yılmadan, usanmadan, bıkmadan yürüyeceğiz. Her zaman ve her zeminde, merhamet elimizi ateşin düştüğü tüm coğrafyalara uzatmaya devam edeceğiz. Merhamet çadırımızı, zulmün düştüğü her yere kurmaya devam edeceğiz" dedi.

Erdoğan: "Kan akan coğrafyada inisiyatif alıyoruz"
Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de, Libya'da, Yemen'de ve dünyanın daha birçok coğrafyasında süren çatışmalara merhametten nasibini alamamış bir zihniyetin sebep olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti: "Biz, merhametin çağrısına kulak tıkayanlardan olamayız. Türkiye olarak hem küresel ölçekte hem de yakın coğrafyamızda, yüreğimizi ortaya koyarak yaptığımız çağrılar, esasen hak, adalet çağrısı olduğu kadar, merhamet çağrısıdır. İşte onun için kan akan tüm coğrafyalarda insanî inisiyatif alıyoruz. Uluslararası toplumun insanî duyarlılığının harekete geçmesi için çaba gösteriyor, bulunduğumuz her platformda vicdanlara çağrı yapıyoruz. Özellikle, komşularımız nezdinde, Ortadoğu'da, Kuzey Afrika'da, kardeşin kardeşi katlettiği ülkelerde, Sünni olsun, Şii olsun, derisinin rengi, dili, inancı, mezhebi, meşrebi her ne olursa olsun, gür bir sesle, cesaretle, merhamet diyoruz. Zira bizim yaradanımız rahmandır, rahimdir. Ve biz ona sığınıyoruz. Çünkü onun bize vaadi var. O diyor ki benim rahmetin gazabımı aşacaktır diyor. Bu müjdeyle beraber bu yolda yürüyoruz ve böyle yürüyeceğiz."

Erdoğan: "Anne ve babaya öf demeyeceğiz"
Anne ve babaları huzurevine terk etmenin medeneyetimizde yeri olmadığını belirten Erdoğan, "Biz onlara öf bile dedirtmeyeceğiz. Biz böyle bir medeniyetin çocuklarıyız. Biz Darülacezelere, huzurevlerine gittiğimizde evladım beni ziyaret etmiyor diyen anne babaları çok gördük. Onları ağlatmayacağız, onların göz yaşı adeta kan olup akıyor. Bizim medeniyetimizde bunun yeri yok" dedi.

Erdoğan: "Dünya neden bu halde?"
Başbakan Erdoğan, konuşmasında Mehmet Akif, Necip Fazıl ve Yunus Emre'den alıntılar yaptı. Kuraklığın dudakları kuruttuğu yeryüzünde, Hazreti Peygamber'in çöle inmiş nur olduğunu belirten Erdoğan, "Bizim coğrafyamızdan Tiranlar, Sezarlar, Firavunlar, Neronlar, kanlı despotlar değil; Mevlâna'ların, Hacı Bektaşların, Ahî Evranların, Yunusların izinden yürümüş yöneticiler çıkmıştır. Bizim coğrafyamız, kanla, kılıçla değil, kalemle, mürekkeple şekillenmiş bir coğrafyadır. Şimdi, bu geniş coğrafyada yaşayan her bir insanın, şu soruyu kendisine çok güçlü ve çok samimi bir şekilde sormasını, bunun cevabını en samimi şekilde aramasını, araştırmasını ben gönülden arzu ediyorum... Nerede yanlış yaptık ve yapıyoruz. Neden bu haldeyiz. Hangi hata, hangi eksiklik bizim coğrafyamızı, bizim medeniyetimizi buralara getirdi. Bu coğrafya neden kanla, gözyaşıyla, acıyla anılan bir coğrafyaya dönüştü? Neden her köşeden feryat yükseliyor? Neden yakın çevremizde havaya küllersavruluyor? Neden çocuklar ölüyor, neden kadınlar umutsuzluk içinde, çaresizlik içinde kıvranıyor? Yoksulluk neden bu coğrafyanın kaderi haline geliyor? Evet, neden uzunca bir süredir farklı ülkelerde kardeş kardeşi, aynı kıbleye dönenler birbirlerini katlediyor?" dedi.