Nazilli İlçemizin bazı yayın organlarında ortaya çıkan bir takım iddialar göre; AK parti ilçe teşkilatıyla Milletvekili Sayın KILINÇ arasında olduğu söylenen ayrılığın, sayın vekilin “Polis Okulunun temeli Haziran ayında atılacak” açıklamasından sonra, isminin açıklanmasını istemeyen yönetim kurulu üyesinin “Bu açıklama doğru değil” beyanı, gazetecinin “Vekilin çalışmalarına niçin katılmıyorsunuz? sorusuna “Biz nohutçu, fıstıkçı değiliz, davet edilmediğimiz yere niçin gidelim. Vekil bize ilçeye geldiğinde programıyla ilgili bilgi vermiyor”şeklinde cevaplamasıyla gündeme düşmüştür.

Konu İlçe kamuoyunda halen tartışılmaktadır.

Yapılan tartışmaların yaklaşan milletvekili seçimlerine yönelik olduğu söylenmektedir.

Bu yorum doğru olabilir

Tabi başka sebepler de olabilir.

Daha önceki ilçe yönetiminin istifasını oluşturan sebepleri hatırlayalım.

Bunların dışında başka sebeplerin olması da pekala mümkün.

Malum, istifa eden yönetim vekille geçinememiş,” Parti daha fazla zarar görmesin, vekil istediği ekibini kursun” diye seçim kaybı vesilesiyle istifa etmişti.

Anlaşılan o ki, şimdiki anlaşmazlık yeni ilçe yönetiminin atanma sürecinde başlamış.

Genel Merkezin kararı doğrultusunda birlikte çalışma yolları aranmamış, herkes bildiği gibi davranmayı sürdürmüştür.

Sonuç ne olur bilemeyiz.

Yaşananlardan sonra kayıtsız kalmak doğru olmaz.

Yeni il başkanının tanışmak için geldiği ilçede durumdan haberdar olduğu da konuşulanlar arasında.

Ak Parti güçlü bir teşkilat yapısına sahip ve ortaya koyduğu prensiplere bağlı olarak çalışan bir parti.

Meseleye kayıtsız kalması mümkün değildir.

Zamanı geldiğinde soruna müdahale edecektir.

Müdahalenin sonuçlarını bekleyip göreceğiz.

Bizim tavsiyemiz yerel aktörlere.

Önce tespitlerimizi söyleyelim.

Bize göre; ortaya çıkan sorunların kaynağında üstlerin astlarından istediği ve beklediği kesin itaat arzusu var.

Unutulmamalıdır ki; haysiyetli İnsanlar kesin itaati, ancak kendisini ve kendisine hayatı boyunca lazım olan şeyleri veren Allah'a ve O'nun itaat edin dediklerine yapar.

Bunun dışında özgür tercihiyle içinde bulunduğu parti, dernek, cemaat, mezhep ve benzeri yapılara itaati Allah'a itaatini zedelememek şartıyla yapar.

Anaya babaya itaati bile, Allah’a itaate aşmamakla sınırlandırılmıştır.

İnsan eliyle yapılmış her beşeri yapı ve oluşturulan düşünce eleştirilebilir.

İnsan isterse bu kurumun kurucusu, mensubu, o düşüncenin yandaşı olsun fark etmez.

Hiç bir kimse beşeri yapılara kesin itaate zorlanmamalıdır.

Ayrıca insanlar makamı, statüsü ne olursa olsun, velev ki seçilmiş olsun eleştirilebilir.

Tabi bunun da ölçüsü, şekli ve biçimi vardır.

Bir arada oturulup konuşulacak işler, ulu orta konuşulmaz, sokak ortasında tartışılmaz ve fiili saldırılar yapılmaz.

Yapanlara sahip çıkılmaz.

Bütün bu tavırlar, tutumlar ve ifadeler birliği ve dirliği zedeler.

Şayet bu oluyorsa orada, en hafifinden yönetim zafiyeti vardır.

Bu zafiyeti makam ve statü sahipleri giderir.

Görüyoruz ki, aralarında olması gereken "Konuşma Hukuku"yok edilmiştir.

Konuşma hukuku oluşturulmadan birlikte verimli çalışma yapamazlar.

Konuşma ve çalışma hukuku oluşturmak yerine itaat beklemek, itaat etmeyenleri suçlamak abestir.

Güzel bir vecizeyle yazıyı bitirelim.

Ustanın marifeti hangi taşı nerede kullanacağını bilmekte gizlidir.

Elindeki çekiçle taşı kırıp biçimlendirmekte değil.”a