Her defasında çırpınıyorum yaşamak için ve her defasında bir sigara daha sönüyor, her şeyden ama her şeyden biraz kalsın istiyorum bıktırmadan usandırmadan. Ve sonra yine kalkıyorum yatağımın sağ yanından, sanki hiçbir şey olmamış, dün yokmuş, gece çökmemiş, içim, içimde yaktığım sigaramdan boğulmamış..

Öylece kalkıyorum. Herkes biraz bulanık, kusturucu, yakınlaştıkça daha da bulanıklaşıyorlar buna paralel gerçekleşen kusma isteği.

Sanki uzaklaştıkça daha duru, net ve sakin. İnsanlar daha az tiksinç kusma isteğim daha az.. Vapur bacası gibisin; ciğerlerime çektikçe, sanki kalbim öfkeden çıldırıyor beni yumruklarıyla öldürmeye kalkıyor. Biliyorum... Biliyorum... Şu aralar içime çektiğim sigara değil, iğrenç yanık ten kokusu, tiksinç ve mide bulandırıcı. Günü birlik hayaller kurup tekrar geceye dalıyorum, inanır mısın gecelerde boğulduğum kadar hiçbir okyanusta boğulmadım... Doğru ya, ben gözlerine hiç bakamadım. Ardımdan, sanki hiç olmamışım gibi atıp tutuyorlar, neymiş efendim çok içiyormuşum! Kuru iftira. Her şeyi sizden tiksinçliğimi anlık olarak olsa da unutturana kadar içiyorum. Düşündüm de şimdi; sahiden çok içiyorum, bu kadar tiksinçliğe ancak yetiyor sanırım.... Şu iki zıkkımı her içip, her çekişimde de üzerine mutlaka su içiyorum, içiyorum ki temizlenme sürecimi hızlandırıp, tekrar hemen kirlenebileyim, yoksa nasıl saklarım seni ve temizliğini, temiz vücudumla koruyamam ki, seni kendimden aklayamam. Ben kirli olmalıyım ki sen temiz kalabilesin, ben siyah kalmalıyım ki sen beyaz olup içimde kalabilesin. Bir ara çok korktum, o kadar korktum ki bi an seni altıma kaçıracağım sandım, öyle utandım ki seni altıma kaçırırım diye.. "derin derin nefes al, sakinleş... Biz gümüşten bir iple bağlıyız kaçıramazlar beni" işte bunu duyduğum an öyle sevindim, öyle rahatladım ki, tam da derin bir nefes çekmeye değecek andı bu an, değdi de, ürpertim geçti, kalbim sakinleşti ve hafif hafif göğüs kafesimi okşamaya başladı litrelerce içimde dolaştırdığı doğmamış çocuklarımın elleriyle..

O an da yatağımın sağ yanına usulca kıvrıldım..

Öyle sabahlar oluyor ki canımı öyle bi yakıyorsun ki, sanki sabah sabah bir o yana bir bu yana beyin kıvrımlarımın arasında koşturup duruyorsun. Ayaklarını bastığın anlarda beynim öyle acıyor ki ama bir yandan acıdan iğrençliğin o kusturucu anlarını unutturduğunu fark edince, daha da hızlı tepin diye beyin kıvrımlarımda, kafa tasımı kırarcasına yumrukluyorum, sense oyun sanıp beynimin etlerini kemiriyorsun..