Bir toplumun gelişmişlik düzeyini belirleyen en önemli kriterlerden  biridir okumak.

Bir toplumun kitaplarla, dergilerle, gazetelerle ilgisi ne kadar fazlaysa o toplumda demokrasinin de o kadar gelişmeye açık olduğu, demokratik  kuralların işlerlik kazanacağı bilinir

Okuyan, sorgulayan, okuduğunu anlayan yorumlayan, muhakeme eden insanların varlığı bir millet için en değerli zenginliktir.

Bir toplum elde ettiği bütün maddi değerlerini kaybedebilir.

Savaşlarda, depremler de ve bir takım felaketlerde yitirebilir.

İstilacı güçler tarafından işgale uğrayabilir.

O toplumda insanlar bu zillete ve felaketlere dayanacak, direnecek değerlere sahipse mutlaka bu bunalımlı yıllardan varlığını koruyarak çıkacaktır.

Bunun yolu ise eğitimden geçer.

Eğitimin kişiye vereceği kimlik duygusu, o toplumun edebiyatı, sanatı,müziğiyle oluşur.

Milli Eğitim Bakanlığının yayınladığı 100 Temel eserlere baktığımızda hem yerli yazarların, hem dünya edebiyatının önemli eserlerini görürsünüz.

Seçilen bu eserlerdeki çeşitlilik  ilk-orta hem lise düzeyinde çocuklarımızın, yaşadıkları dünyanın ve milletinin değerleri hakkında fikir sahibi olması, insanlığın ortak değerlerini de tanımasını sağlayacak çeşitliliktedir.

Öyle ki bu eserlerin içinde  Türkülerimiz, Deyimlerimiz, Bilmecelerimiz, Manilerimiz ve Atasözlerimiz gibi eserlere de yer verilmiştir.

Kültürlerinin  bu unsurlarını tanımayan çocuklarımız , kendi kimliklerini baskın medeniyetlere karşı koruyamazlar.

Bunu değerlerimizi  öğretmekten maksadımız çocuklarımıza “ milli bir fanatizm” kazandırmak değildir.

Bütün bunları niçin yazdım.

Efendim aldığımız duyumlara göre ilçemizde bir orta öğretim kurumunda bir proje hazırlanır ve bu projeyi yürütecek öğretmenler görevlendirilir.

İlk yıl proje başarıyla uygulanır.Hatta il düzeyinde takdir toplar ve diğer bazı okullar bu projeden esinlenerek bu tarz çalışmalar başlatırlar.

Ama gel görki bu yıl aynı okulda bu projeye destek veren bazı branş öğretmenlerinin yanı sıra branşı gereği  milletin edebiyetını , dilini ve sanatını sevdirmek ve öğretmek olan edebiyat öğretmenlerinin çocukların kitap okumalarının ders başarılarını düşürdükleri yönünde okul müdürlüğüne yaptıkları müracatlar üzerine öğretmenler kurulunda konu tartışmaya açılır.

Bu şikayetçi öğretmenler arasında ne gariptir ki, felsefe grubu öğretmeni de vardır

.Kurulda yapılan tartışmalar sırasında bazı öğretmenler bu projeye dahil olan sınıflarda derse giren öğretmenler tarafından  verilen  notlarla , öğrencilerin  %80-%100 başarılı olduklarına dair notlar verildiği görülür.

Ama aynı öğrencilerin ortak  sınavlarda  aynı başarıyı göstermedikleri de tespit belirtilir.

Tam aksine bu projeye dahil olan öğrencilerden kendilerine verilen   kitapları düzenli okuyan öğrencilerin ortak sınav ve YGS başarıları da oldukça iyidir.

Ama projeye katılıp verilen kitapları düzenli okumayan öğrencilerin ise sınav başarılarının düşük olduğu tespit edilmiştir.

Yani bu projeye katılan ve düzenli kitap okuyan öğrenciler okulun başarılı öğrencileridir.

İddia edildiği gibi başarısız öğrenciler kitap okuduklarından değil,  belki de okumadıklarından başarılı olamamışlardır.

Ya da,  bu öğrencilerin    derslerine girip çocuklara fazla not vererek  “mış” gibi yapan öğretmenler  başarısızlığa kılıf aramaktadırlar.

Aklı başında her insanın kanını donduracak bu iddialar derhal soruşturulmalı ve gereği yapılmalıdır.

Kitapları eğitim ve öğretimde başarının engeli gören bu zihniyetle mücadele   yapılmalıdır.

Biz, kitapların suçlu muamelesi gördüğü günleri 12 eylül askeri darbesinin suçlularla birlikte emniyet güçleri tarafından masalara dizildiği günlerin geride kaldığını düşünürken, 12 eylül darbecilerinin cezalandırıldığı  günümüzde ,  kitapların ve okumanın suçlanmasını içimize sindiremiyoruz.

Bu konu da şimdilik ilçe Milli eğitim ve İl Milli eğitim müdürlüğümüzü göreve çağırıyoruz.

Gerekirse bu okulun hangi okulumuz olduğunu da yetkililere veririz.

Tüm okyucularımızın Ramazan ayını tebrik ederim.