Kılıçdaroğlu: Önemli bir konu. Bizim insanlarımız, güzel insanlarımız. Herkese saygı duyar, herkesin inancına saygı duyar. Bu güzel halkı neden bölüyorsun, neden ayrıştırıyorsun, niye bu noktaya taşıyorsun. Her yurttaşın inancı bizim başımızın üzerindedir. Ona saygı duymakta insanlık olarak da müslümanlık olarak da bizim görevimizdir. Biz bunu anlatacağız ama bunlar din ticaretinden başka bir yola sapıyorlar.

Hatırlarsınız 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerini iptal ettiler. Ne dediler deprem oldu dediler. Deprem oldu doğru ama bir Cumhuriyeti kuruyoruz, onun için bir araya geliyoruz. Siz bunu yasakladınız. Ne yaptınız deprem oldu dediniz aynı akşam koşa koşa düğünlere gittiniz. 19 Mayıs törenlerini de iptal ettiler. Neymiş çocuklar üşüyormuş. Antalya'da çocuklar mı üşüyormuş. Şimdi de Atatürk'ün gençliğe hitabesine taktılar. Sayın Erdoğan, çık hitabenin hangi cümlesinden rahatsız oluyorsan söyle. Sen nasıl bundan rahatsız oluyorsun. ihlassondakika Atatürk'ün gençliğe hitabesini korumak için CHP'li olmak gerekmiyor. Bu milletin özüdür o. Nasıl bundan rahatsızlık duyarsınız. Buradan söylüyorum. Açıkça da meydan okuyorum. Yüreğin varsa becerebiliyorsan çık kaldır bakalım. Dikkat edin, saldırılar bu ülkenin bağımsızlık sembbollerine yapılıyor. Kurtuluş savaş ısonrası elde edilenlere yapılıyor. Halkımıza bunları anlatmalıyız. Bunlar, batının egemen güçlerinin taşeronluğuna soyunuyorlar. Bağımsızlık mücadelesinden koparıp birilerinin değirmenine su taşıyan gençler olmasını istiyorlar.

Medya bağımsızlığı var mı yargı bağımsızlığı var mı bunlar yok. Ne zaman yok AK Parti iktidarı ile parça parça elimizden alınıyor. Onun için diyoruz post modern diktatörler bunlar diye. Dikta rejiminde herşey günlüş gülistanlık değil. Soruyorlar dikta olduğunu nereden çıkartıyorsunuz. Vatandaşlarıma soruyorum. Kendinize iki soru sorun. Ben Recep Tayyip Erdoğan hakkında olumsuz birşey yazarsam ne olur, 2 telefonlarım dinleniyor mu ever bu iki soruya da cevabınız hayırsa bu ülkede demokrasi var demektir. Kılıçdaroğlu, artık mercek altındasın, artık aldığın nefes bile takip ediliyor diyor. Ahlaksızlığa, densizliğe bakar mısınız? Ana muhalefet partisi liderini izleyeceksin, takip ettireceksin dinleyeceksin bir de bunu çıkıp millete ilan edeceksin arkasından da diyeceksin ki bu ülkede demokrasi var. Amaçları ne Türkiye'ye korku salmak. Buradan söylüyorum, benim senden korkum yok. Benim sorum var sana sende ahlak kırıntısı var mı yok mu çık onu söyle bana. 12 Eylül 2010'da millet yargıya el koydu. Yargıya el koydu. Biz ne diyorduk bu özel yetkili mahkemeler siyasi otoritenin elinde taşıdığı bir sopadır, Recep Tayyip Erdoğan'ın kendi mahkemeleridir. Kendisi itiraf ediyor, el koydum diyor. Yargıya el koyduğunu nereden anlıyoruz. Dönemin ABD Büyükelçisi kendi hükümetine bir not yolluyor ve Başbakan ile Ergenekon savcılarının periyodik olarak her hafta görüştüğünü yazıyor. Söyleyen bu ülkede bir büyükelçi. Nereden biliyor bunu hangi dayanağı var. Diyor ki ABD Büyükelçiliği'ne özel rapor veren polis şefi.

Başbakan Erdoğan taşeronluk yapıyor. Öyle bir taşeron ki kendi ülkesinde başka bir ülkenin büyükelçisine birifing verdiriyor. Bizim görmediğimiz belgeler dış ülkelerde çıkıyor. Bu ülkede adaletten, kuvvetler ayrılığından söz etmek mümkün değil. Çürüyen bir demokrasi var. İnsan hakları sicili en hızla bozulan ülkelerden biriyiz. Eskiden AK Parti'ye demokrasiyi getiren bir parti olarak görüyorlardı. Şimdi demokrasinin, hukukun, insan haklarının savunucusu CHP'dir. Baskıcı yönetimlerin adresi de AK PArti'dir. Bunu herkesin bilmesi lazım.

Biz demokratlar, Bush'lardan kurtulduk. Neler oluyor Türkiye'de en çok endişeelndiğim budur. Yasaları olmayan ülkeye gitmiyorum. Aynı sebeple Çin'den gelen davetleri de geri çeviriyorum diyor ve son derece haklı. Gelir gelmez. Diyor ki oradaki yazarlar çizerler hapiste protesto ediyorum gelmiyorum diyor. ihlassondakika Başbakan bu sözlerin neresinden rahatsız oluyor. Hapiste gazeteci var mı var, tutuklu var mı var. Irak'ta 1,5 milyon müslüman katledilirken Bush'u suçluyor. Büyük bir ihtimalle Recep Tayyip Erdoğan bundan rahatsız oluyor. Çünkü o 1,5 milyon müslüman katledilirken oturup keyfine baktı.

Cevap veriyor Başbakan, ah biz sana çok muhtaçtık neden gelmiyorsun, gelsen ne olur gelmesen ne olur. Türkiye irtifa mı kaybeder? Evet Türkiye irtifa kaybetmez ama dünyanın her yerinde konuşuluyor. Hapisteki gazeteciler için bütün dünya ne diyor? Bu üslup bırakın Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına, aklı başında birine yakışır mı? Erdoğan şunu söylüyor, sen ne cahil adamsın ya.

Aslında, Bülent Arınç'ın da konuşmasını yan yana getirdiğimizde bir rol bölüşmesini görüyorsunuz. Recep Tayyip Erdoğan, bir cepheden Bülent Arınç da başka taraftan saldırıyor. Bu yazar, dünyada saygınlığı olan bir yazar. Demokrat birisi. Irak'ta yaşananları eleştiren birisi. Senin en azından ona saygın olması lazım. Hayır Türkiye'de böyle olaylar yok gel burada gör demen lazım. Aydınları bu kadar düzeysiz, seviyesiz eleştiren, hakaret eden insanlar ne yazık ki bu ülkede yönetim koltuklarında oturuyorlar.

Hrant Dink cinayetini hepimiz biliyoruz. Tuttular, dönemin trabzon emniyet müdürünü İçişleri Bakanlığı'na teftiş kuruluna getirdiler. Şimdi Meclis'in iç tüzüğünü değiştiriyorlar. Milletin kürsüsünde milletin sesi kesilir mi? Demokrasi mücadelesi vereceğiz diyorlar. Size sözüm var. Bu ülkede gerçek demokrasi gerçek özgürlük gelinceye kadar mücadele edeceğiz, maliyeti varsa şerefle gereğini yapacağız.