PKK'nın terörü tırmandırarak çektiği kanlı restin altında kaldığını ifade eden Akdoğan, terör olduğu sürece devletin de güvenlik politikalarını öne çıkarmasının kaçınılmaz olduğuna işaret etti.

Milli birlik ve kardeşlik projesinin mimarlarından Başbakan Erdoğan'ın Siyasi Başdanışmanı Akdoğan, terörle mücadele konusunda AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

''Son dönemde PKK'ya verdirilen kayıplar, terörle mücadelede yeni bir döneme mi girildiği sorusunu gündeme getiriyor. Sizce mücadelede geçmişe göre daha farklı bir noktada mıyız?'' sorusuna Akdoğan, şu yanıtı verdi:

''Bugün terörle mücadelede geçmişte başarılamayanlar başarılıyor, daha etkili, daha fazla halk desteği olan bir mücadele ortaya konuyor. Önceki hükümetler döneminde yapılan yanlışlar ise tekrarlanmıyor. Devlet, geçmişte denenen ve sorunu büyüten yanlış uygulamalardan özellikle kaçınıyor, örgütün kurduğu tuzaklara düşmeden kendi oyun planını devrede tutmaya çalışıyor.
Örgütün bölgede kurmaya çalıştığı psikolojik hakimiyet tamamen kırıldı. Devlet hem psikolojik hem fiziki hakimiyeti daha güçlü bir şekilde tesis etmiş durumda. PKK için artık at oynatacağı güvenli alan yok.
Bombardımanlar örgütün hareket kabiliyetini minimuma indiriyor, kırsaldaki nokta operasyonlar kötü arazi şartlarında oluşan ''Kandilcikler''i ortadan kaldırıyor, şehirdeki milislere yönelik müdahaleler toplumsal provokasyonlara set çekiyor. PKK'nın büyük umutlar bağladığı Devrimci Halk Savaşı stratejisi tamamen boşa çıkarıldı. Örgütün baskı ve tehdit ile halkı sokağa dökme kabiliyeti en aza indirildi. Daha önce hiçbir dönemde devlet bu kadar etkili, halkı yanına alan, uluslararası meşruiyeti yüksek bir mücadele stratejisi uygulayamamıştı. Başarı verdirilen kayıpların sayısında değil, terörün koz olarak kullanılma kapasitesinin ortadan kaldırılmaya başlamasındadır.
PKK, kırsalda HPG denilen silahlı unsurlarla hakimiyet tesis etmeye ve kendisine alan açmaya çalışırken, şehir merkezlerinde KCK ile otorite kurmaya ve paralel devlet yapılanması oluşturmaya çalıştı. Bunların hepsi devletin güvenlik politikalarıyla boşa çıkarıldı. PKK, terörü tırmandırarak çektiği kanlı restin altında kaldı. Terör olduğu sürece devletin de güvenlik politikalarını öne çıkarması kaçınılmazdır.''

Güvenlik birimleri arasında artan koordinasyon başarı getiriyor
Yeni dönemde eskiye göre daha iyi durumda olunan hususların ne olduğu sorusuna ise Akdoğan, şu karşılığı verdi:

''Güvenlik birimleri arasındaki koordinasyon, eşgüdüm ve güvenin son dönemde artması, terörle mücadeledeki başarı yüzdesini de yükseltiyor. Hükümet, halkı kazanacak politikalara hız vererek ve yeni anayasa bağlamında daha kapsamlı demokratik çözüm arayışlarını koruyarak etkili bir güvenlik konsepti uyguluyor.
Genelkurmay Başkanı bölgeyi tanıyor, mücadele konusunda yüksek bir hassasiyet ve kararlılık sergiliyor. Emniyet teşkilatı geçmişe kıyasla daha büyük bir performans ortaya koyuyor. MİT ve istihbarat kurumlarının doğrudan operasyona dönüşecek bilgi temininde daha etkili oldukları anlaşılıyor. Elde edilen bilgilerin başarılı operasyonlara dönüşme yüzdesinde artış olduğunu görüyoruz. ABD, AB ve bölge ülkeleri Türkiye'nin haklılığı konusunda daha açık bir tavır takınıyor ve teröre karşı işbirliği daha somut boyutlara ulaşıyor.''

Akdoğan, Kuzey Irak'taki siyasi aktörlerin, Türkiye'yi karşılarına almalarının ve sorunun büyümesinin kendi aleyhlerine olduğunu daha iyi anlamaya başladıklarını da kaydetti.

Devletin iletişim politikası
Bu kez devletin daha başarılı iletişim politikası uyguladığı da söylenebilir mi? sorusunu yanıtlarken de Akdoğan, ''Elbette. Son dönemde dikkat çeken bir nokta da, devletin yürüttüğü haklı, meşru ve hukuki mücadelenin kamuoyuna daha iyi anlatılabildiği, örgütün dezenformasyon kabiliyetini de yitirmeye başladığıdır'' dedi.

Bugün daha şeffaf, halkın bilgisine ve kamuoyunun denetimine açık bir mücadele yürütüldüğünü anlatan Akdoğan, şunları söyledi:

''90'lı yıllara dönüş kaygısının tamamen boş olduğu anlaşıldı. Asker ve polisin operasyonlarının insani, hukuki ve nizami olduğu herkes tarafından görülünce, 'teslim olanlar öldürülüyor' propagandasının ne kadar yanlış olduğu daha iyi anlaşılıyor. Dağdan inmek isteyenler artık devletin böyle bir uygulama içinde olmadığını çok iyi görüyorlar, ama bu kez de örgütün ölüm tehdidi altında kalıyorlar. Örgüt sadece bölge halkı üzerindeki etkisini değil, kendi yandaşları ve örgüt üyeleri üzerindeki etkisini de 'korku ve baskıdan' devşiriyor. PKK'nın baskı tehdidi olmasa, ne siyasi uzantıları bu kadar oy alabilir ne de dağdaki örgüt üyelerinin önemli bir kısmı bir gün daha orada kalırlar.
Devletin şefkat odaklı mücadelesi artıkça, örgüt, korku odaklı yaklaşımları sürdürmekte zorlanıyor. Terörle mücadelenin bölge insanına zarar vermemesi, günlük yaşamı olumsuz etkilememesi ve yeni sıkıntılara sebep olmaması gibi hassasiyetler özellikle gözetiliyor. Bu yüzden bölge halkı mücadele sürecini kendi aleyhine değil kendi lehine bir süreç olarak görüyor. Terör örgütünün zulmü altında kalan insanlar, rahat nefes almanın memnuniyeti içindeler.
İmralı'dan yeni talimatlar alamayan örgüt, aylardır perspektifsiz ve pusulasız kaldığından başıbozukluk içinde.
PKK, son dönemde terörü tırmandırarak yanlış bir hesap yaptı. Terör ve şiddet üzerine hesap yapanlar her zaman kaybetmiştir, bundan sonra da kaybedecektir.''

''Demirtaş ve Karayılan KCK'yı savunuyorlar''
Akdoğan, ''Devam etmekte olan KCK operasyonlarını bazı çevreler 'siyasi operasyon' olarak niteliyor, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna yanıtlarken de ''Bu yorumlar haksız ve mesnetsizdir, devlet mekanizmasını ve hukuk devleti anlayışını anlayamamaktır'' dedi.
AK Partili Akdoğan şu değerlendirmeleri yaptı:

''BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş Ankara'dan, PKK elebaşısı Murat Karayılan Kandil'den bu yönde benzer açıklamalar yaparak KCK'yı savunuyorlar, hükümeti eleştiriyorlar.
Devam eden operasyonlar hukuk çerçevesinde kolluk güçleri tarafından yapılmakta, yargının denetiminde süreçler işlemektedir. Herkes anayasa ve yasalardan aldığı yetkiyi kullanmakta, hukuka uygun şekilde görevini yapmaktadır. Hükümetin tüm suç örgütlerine ve hukuksuzluğa karşı siyasi kararlılık içinde olması elbette önemli bir husustur, bunu siyasi müdahale gibi takdim etmeye çalışmak sadece hezeyandır. Hükümetler kişilerle değil olgularla ilgilenirler, kişi ve örgütlerle ilgilenenler, görevini yapan güvenlik güçleri ve yargı mekanizmasıdır.
Dünyadaki tüm hükümetler, terörle mücadelede kararlı duruş sergilerler, suç örgütlerine yönelik operasyonlar ise ilgili kurumların yetki ve değerlendirmesiyle gerçekleşir. Bu ikisini birbirine karıştırmamak gerekir.''