Türkiye genelinde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 59 bin kişi artarak, 2 milyon 567 bin kişiye yükseldi. Aynı dönemde izsizlik oranı ise 0,3 puan artarak, yüzde 11,3 seviyesinde gerçekleşti. Kayıt dışı istihdamın ülkemizdeki büyüklüğü ve artış eğiliminin işgücü piyasasına damgasını vuran temel özellik olduğuna dikkat çeken İŞKUR Aydın İl Müdürü Zafer Alıcı, ülke genelinde istihdam edilenlerin yarısından fazlasının herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olmadığını belirtti.
Türkiye"deki nüfusunun önemli bir bölümünü genç yaş grubunun oluşturduğuna işaret eden İŞKUR İl Müdürü Zafer Alıcı, ülke genelindeki işsiz sayısının geçen yılın aynı dönemine göre 59 bin kişi artarak, 2 milyon 567 bin kişiye yükseldiğini söyledi. Aynı dönemde izsizlik oranın da 0,3 puan artarak yüzde 11,3 seviyesinde gerçekleştiğinin altını çizen Alıcı; kentsel işsizliğin 0,1 puan artarak yüzde 13"e ve kırsal işsizliğinde 0,7 puan artarak yüzde 8,6"ye yükseldiğini ifade etti. 15-24 yaş grubundaki nüfusun işsizlik oranının yüzde 21 olduğunu hatırlatan Alıcı, “Bu oran 2006 yılı ekim ayında 18,8 düzeyinde bulunuyordu. Gençlerdeki işsizlik, kentlerde can yakıcıdır. Türkiye ortalamasının yüzde 21 olarak ölçülen genç işsiz oranı; kentlerde yüzde 22,1 ve kırsalda ise yüzde 18,7"dir. Ülke genelinde istihdam edilenlerin yarısından fazlası herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı değildir. 2003 yılı üçüncü döneminde yapılan değerlendirmede tarımda istihdam edilenlerin yüzde 91,4"ünün herhangi bir sosyal güvenlik kuruma kayıtlı olmadığı, buna karşılık tarım dışı faaliyetlerde kayıt dışılık oranının yüzde 32,2 düzeyinde bulunduğu görülmüştür” dedi.
ABD"de başlayan bankacılık krizinin dünya finans piyasaları için tehdit oluşturmakta olduğuna değinen Alıcı, sadece bu ülkedeki bankaların uzun vadeli konut kredisi ile tüketici kredilerinden alacakları darbenin 700 milyar doları aşmasının beklendiğini savundu. Avrupa Birliği ülkelerinin de bu krizden çeşitli seviyelerde etkilendiğini hatırlatan Alıcı, “ABD"deki krizin finansal sektörü nasıl etkileyeceği tam olarak bilinmediği için bankacılık sektörünün keyfi kaçtığı gibi reel sektörü de nasıl etkileyeceği tam bilinmediğinden dünyadaki bütün insanlar bu durumdan huzursuz olmuştur. Herkes kriz beklentisi içine girerek giderek krizden en az zararla nasıl kurtulabileceğinin planlarını yapmakta. 2002-2007 yıllarında Türkiye ekonomisi tarihimizde ender görülen yıllık ortalama yüzde 7 büyüme, düşük enflasyon, siyasi istikrar dönemi geçirmiştir. Ancak, finans sektöründe beklenen büyük krizin işgücü piyasasına yansıması da büyük olacaktır. Ülkemizde işsizlikle mücadele için makro istikrar içinde sürdürülebilir bir ekonomik büyüme sağlanmalı, işsizliği azaltıcı istihdamı artırıcı programlar geliştirilmeli ve aktif işgücü programları etkin biçimde uygulanmalı” diye konuştu.