Sen canından bir can eyle…Kucağına al…O ki varlıkların en tatlısı olsun… En nazlısı, başka hiçbir şeyde bulunmayan en ciğerparesi …Bin bir cefa ile büyüyen  insan yavrusu…Gülmesiyle gül, ağlamasıyla ağla,o uzun kara  gecelerde uykusuz kal…Öpüp kokla…O kokuların en güzeli evlat kokusunu ciğerlerine çek…Varlığımın sebebi de…

 Onu devlete ve topluma emanet ederek okula yolla…Sonra  bir canavar çıksın onun canını hunharca alıversin…

İçimizden bir can gitti…Bizim içimizden…

İçimizden bir canavar çıktı…Yine bizim içimizden…

Keşke bir sihirli değneğim olsaydı da gözleri yaş, yürekleri kan çağlayan anne babanın acısını dindiriverseydi…

Her ne kadar bu vahşete karşı bütün Türkiye ayağa kalksa da, o ateş var ya o kahrolası ateş, düştüğü yeri yakıyor sadece düştüğü yeri…

Bu canavarlık ilk değil ama inşallah son olur…

Bu olay da diğerleri gibi birkaç gün sosyal medyada fırtınalar koparıldıktan sonra unutulanlardan olmaz inşallah.

Oturup da ciddi bir şekilde eğitimden sağlığa, ekonomiden adalete, güvenlikten aile ve sosyal yapımıza kadar her şey ortaya konup  sorgulanır umarım…

Ben çok kısa eğitim tarafından bakayım izninizle… 

Pratikte eğitim desek de sadece öğretim yapıyoruz. Varsa yoksa akademik başarı…Ders başarısı…Velinin gözünde de böyle…sistemin gözünde de…Sınıf geçmede davranış dikkate hiç alınmıyor…

Hani ‘’Ben sana vezir olamazsın demedim, adam olamazsın dedim…’’ hikayesi vardır ya..Artık anne babalar da, çocuklar da, eğitim sistemi de vezir olma, vezir etme yarışında…Adam olmak para etmiyor…

En çok bu yüzden insan olma bilincini bir türlü kazandıramadık .

Bilinç dediğimiz şey bilgiden çok çok kıymetli…Aklımız ve arzularımız yap dese de elimizin ayağımızın titreyerek geri gitmesi…

Ta bebeklikten, belki de ana karnında iken bir başka canı kendimizden daha değerli görme refleksi…

Bir insanın, bir canlının her şeyden kutsal olduğunun, dokunulmaz olduğunun…

Bizim  gibi karşımızdakinin de bir ana kuzusu olduğunun bilinci…

Bir canın gözünden düşecek bir damla yaşın, çölde susuzluktan kavrulurken önümüzden gürül gürül akan ırmaktan daha kıymetli  olduğu bilinci…

Belki şimdi denecektir, zaten dinimiz böyle söylüyor…Bütün dinler hep böyle söylüyor…

Ama inanın söylese de insan algısı öyle değil. Bütünü pek gören yok…Dinin tamamı ve içinden çıkaracağımız özü olan ‘’sevgi, merhamet ve sana yapılmasını istemediğini başkasına yapma ‘’ olgusunu anlayan yok…

Şimdi biz hiçbir dini, ideolojiyi, felsefik teorileri öne sürmeyelim…Sadece İnsanın ve can taşıyan her şeyin…Bir ağacın, bir kuşun, bir börtü böceğin de kutsallığını, dokunulmazlığını en küçükten içimize yerleştirelim…

Okullarımızda bilgiye dayalı dersler ve sınavlar azalsın artık… Olumlu davranış, karakter, kişilik, bilinç oluşturma uygulamaları olsun…Vezir değil,  adam yetiştirelim

Ama bütün bunlara rağmen caniler yine çıkacaktır…İşte onlar için de idam cezası gelsin artık…

 Sakın çağdışı falandır demeyin…Bakın Yüceler Yücesinin Cenneti varsa Cehennemi de var… Rahmeti ne kadar sonsuz olursa olsun gazabı da var…

Hiçbir meşru müdafaa yok iken, bir ana kuzusunun canına kıyanın artık nefes alıp vermesi de nedir?… Katledilen masumların ailelerinin hakkı için, kamu vicdanı için,  caydırıcılık için artık ıslah olma ihtimali ve faydası olmayan bir caninin idamı kadar doğal bir şey yoktur.

Şimdi diyecekler devlet adam öldürmez. Doğrudur öldürmez. Zaten devlet öldürmeyecek. O devletin, o mülkün temeli olan  adalet, hukuk kesecek cezayı… Hani bir sözümüz vardır. Adaletin kestiği parmak acımaz diye…İşte o…

İnsan bir Özgecandır. İnsanlık bir Özgecan…

Artık insanlığın öldürülmesine izin vermeyelim..Artık Serpil Öğretmenler, Münevver Karabulutlar, Güldünyalar, bayramda şeker toplayan çocuklar… Yani Özgecanlar katledilmesin…

Sağlıcakla kalın…