Önce çevre ve insan dostudur, dendi…

‘’Yenilebilir enerjidir…’’

’Ne güzel bak!.. Allah yerin altına koymuş zenginliği, sana sadece çıkarıp da kullanmak kalıyor…’’ dendi.

İyi, güzel, hoş dendi de…

Sonra ne oldu?

Amerikan filmlerindeki altına hücum misali, Jeotermal için altından kıymetli topraklara hücum edildi. Ve halen edilmekte…

Güzelim toprakların, zeytin ve incir bahçelerinin ortasında mantar gibi jeotermal santralleri bitti. Yüzlerce kuyu açıldı.

***

Malumunuz hayatta hiçbir şey doğru kullanıldıktan sonra zararlı değildir. Yeter ki doğru yerde, doğru eller tarafından, doğru ölçüde kullanılsın.

Bir bıçak bir katilin elinde cana kıyarken; bir aşçının elinde lezzet, bir cerrahın elinde ise hastaya şifa olur.

Özünde jeotermal de öyledir. İnsana zarar vermeden, toprağı, suyu ve havayı zehirlemeden, yok etmeden yapılabilecekse tabiî ki yapılsın…

Peki ama bizde mümkün müdür  böyle bir şey?...

Buyrun, bakınız;

Geçtiğimiz günlerde Aydın Tabip Odası, Ziraat Mühendisleri Odası Aydın Şubesi ve Aydın Çevre ve Kültür Derneği Platformu (AYÇEP) işbirliğinde ‘’Aydın Çevre Kurultayı’’ yapıldı. Bu kurultaya tıp, çevre, tarım ve enerji gibi konularda uzman çok değerli bilim insanları katıldı. 

Kurultayın sonuç bildirgesinde açıklanan rakamlar ise gerçekten ürkütücü.

Bazı rakamlar ve tespitler şöyledir:

Aydın’da bulunan jeotermal santral alanları ve döşenen borularla beraber, Aydın toprak yüz ölçümünün Yüzde 10’u fiili olarak etkilenmiş, tarım dışı kalmıştır.

Son yıllarda Aydın’ın en önemli tarım ürünlerinden ve binlerce çiftçinin gelir kaynaklarından olan incir ve zeytinde hem rekolte, hem de kalite düşüşü meydana gelmiştir.

İncirlerde yüksek oranda sülfat tespit edilmiştir. Bu yüzden bazı ihraç ürünleri satıldıkları ülkelerden geri döndürülmüştür.

Son yıllarda Aydın’daki kanser oranı Türkiye ortalamasının yüzde 34 fazlası ile çok çok üstüne çıkmıştır. 2014 yılında Türkiye’de yaşayan her 747 kişiden 1’i, Aydın’da yaşayan her 556 kişiden 1 tanesi kanser tanısı ile kamu hastanelerine yatırılmıştır.

Türkiye’deki jeotermal kaynakların yüzde 67’si konut ısıtmasında, yüzde 27’i sera, kaplıca gibi alanlarda değerlendirilirken sadece yüzde 6’ı elektrik üretiminde kullanılır. Aydın’da ise yüzde 95’i elektrik üretiminde kullanılır. Bu durum insan ve çevre sağlığının olumsuz etkilenmesinde önemli bir faktördür.

Jeotermal işletmelerinin sürekli toprak satın almaları sonucunda Aydın'da toprakların mülkiyet değiştirme sürecine girilmiştir. Yani Aydınlılar zamanla topraksız kalacaktır.

Ziya Paşa ne güzel söylemiş değil mi? ’Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz’’… 

Evet sevgili Aydınlılar, değerli dostlar…

Şu an bu jeotermal işinin daha başındayız. Henüz on üç adet santral varken bu zararlar ve kayıplar böyledir.

Daha sırada bekleyen birçok holding var. Onlar da geldiğinde pamuk, buğday, mısır ekecek bir karış toprak kalmayacak. İncir ve zeytin için de aynısı olacak…

Düşünün Aydın topraklarının yüzde 80’i jeotermal sahası olarak tescillenmiş. Jeotermal başkenti yapılacakmış. Daha ne olsun…

Etmeyin eylemeyin…

Gördüğünüz gibi tehlike kapımızda değil, içimize girmiş durumda.

İncirin Türkiye ve dünya başkenti Aydın’dan, adım adım zehrin başkentine doğru yol alınmaktadır.

***

Şimdi bu noktada, jeotermal santrallerin kötü ve yanlış işletilmesinden doğan zararlara karşı çıkanların siyasi görüşlerini beğenmeyebilirsiniz, aynı görüşte olmayabilirsiniz.

Ama inanın bu mesele bir parti meselesi değildir. Sen-ben meselesi hiç değildir.

 Hepimizin ve çoluk çocuğumuzun geleceği meselesidir.

Amerika’daki yerlilerin, bizim bildiğimiz adıyla Kızılderililerin kaderini bilirsiniz.

Hani Avrupalılar Amerika’nın keşfinden 1800’lü yılların sonlarına kadar bazen güzel şeylerle kandırarak, bazen de zor kullanarak Kuzey Amerika’nın asıl sahipleri olan Kızılderililerden canlarını ve topraklarını aldılar ya altın ve petrol için… Hırsları için, çok para için milyonlarca cana kıydılar ya…

Yoksa bizim kaderimiz de Kızılderililerinkine mi benzeyecek?... diye sormadan edemiyor insan.

Eğer ki iş işten geçmeden tedbir alınmazsa, hiç abartmıyorum benzeyecek.

 Topraklar para, canlarımız ise zehirlenen toprak, su ve hava ile alınacak.

Bir an evvel farkına varmamız dileklerimle…

Sağlıcakla kalın…