Paris’te Fransız Tenis Federasyonu Müzesi’ndeki ‘Bedri Baykam’ın Hayali Roland Garros’ sergisi için teklif nasıl geldi?

Biliyorsunuz ben önce çocuk ressam, sonra 70’li yıllarda tenisçi Bedri Baykam idim. O zamanlar Türkiye’nin en iyi takımı TED’in A takımında 12 yıl oynadım. Sonra ressam oldum. Roland-Garros’u 76’dan beri takip ediyordum. Böyle bir tenis sergisini Roland Garros için hazırlamak benim kafamda hep yeşeriyordu. Tohum kendi başına atılıp büyümüştü, gelişmişti, nereye gittiğini biliyordum o serginin kafamda. Geçen yıl Paris Pinacotheque Müzesi’de ‘Edvard Munch’a Saygı’ sergisinin açılışına Fransız Tenis Federasyonu’nun başkanı Jean Gachassin de gelmişti. Ona kafamdaki sergiyi anlattım, kabul etti.

Serginin açılışına kısa bir süre kala bıçaklı saldırıya uğradınız, ağır bir ameliyat geçirdiniz. İşler nasıl yetişti? 

Saldırıya uğradığımda açılışa tam bir ay vardı. Biri hariç sergide yer alacak işlerimi bitirmiştim. Ama resimlerin oraya transferi, katalog gibi ince işler vardı. Allah’tan her şey yolunda gitti. Yoğun bakımdan çıktığımda doktorumla pazarlık etmeye başlamıştım. Her şey ucu ucuna yetişti.

Peki ‘Bedri Baykam’ın Hayali Roland-Garros Müzesi’nde neler var? 

Lacoste, Borotra ve Tilden’den Nastasse, Börk ve Panatta’ya onlardan Nadal, Federer ve Soderling’e uzanan günümüz şampiyonlarına, unutulmaz maçlara kadar onlarca tenisçinin zaman aşırı kompozisyonlarla buluştuğu bir hayal dünyası yarattım. Mesela bir resimde müthiş kapışmalara imza atan Nadal ve Federer’i gladyatör arenasına yerleştirdim. tenisçiler gladyatörler gibi birbirine temas etmezler ama tenis inanılmaz bir teknik ve inanılmaz güç, dayanıklılık isteyen bir spor. Sergide 4D tekniğiyle yaptığım büyük boy dokuz resim yer alıyor.

Sergi Fransa’da nasıl karşılandı? 

Fransa Açık Roland-Garros, dünyanın en büyük dört tenis turnuvasından biri. Turnuvanın başladığı gün açıldı. Tenis dünyasının çok önemli isimleri ordaydı. L’Equipe Dimanche ve Paris Match geniş yer verdi sergiye. Le Monde da benimle uzun bir röportaj gerçekleştirdi, kısa süre sonra o da yayımlanır. Sergi sekiz ay açık kalacak.

Proje 4L’deki ‘Edvard Munch’a Saygı’ sergisi nasıl ortaya çıktı?

O da Paris’teki Pinacoteque müzesinin teklifiydi. Onlar açtıkları büyük tarihi serginin çağdaş yorumunu yapacak sanatçılar seçip teklif götürüyorlar. Teklif Pinacotheque direktörü Marc Restellini’den geldi. Beni ve Munch’u, kendi çağlarında dışavurumculuk alanındaki öncülükleri çerçevesinde bir araya getirdiğini söylüyor. Oslo’ya gidip Munch hakkında araştırmalar yaptım ve 13 adet 4 boyutlu resim ortaya çıktı. Bu resimler geçen yıl Paris’te ‘Edvard Munch veya Anti-Çığlık’ adlı sergiye paralel olarak sergilendi. Şimdi 2 Temmuz’a kadar Proje 4L’de sergileniyor.

Türk resim tarihinde önemli figürsünüz. Ama son dönemde isminiz söylendiğinde yüzünü ekşitenler oluyor. Sanat dünyasında dışlandığınızı düşünüyor musunuz? 

Hayır. Benim dışlanmam diye bir şey söz konusu olamaz. Uluslararası Plastik Sanatçılar Derneği Türkiye Merkezi başkanı olarak sanatçılarla iç içeyim. Yurtdışında da pek çok toplantılara katılıyorum, Türkiye’yi temsil ediyorum. Piramid Sanat’ta genç sanatçılara destek veriyorum. Öte yandan zaten kendi kuşağımda yine en değerli ve en çok satılan sanatçılardan biriyim. Dolayısıyla o konuda kendi çağdaş noktamda da şikâyet edeceğim bir şey yok.

Sizi sevmeyenlerin gerekçesi politik görüşlerinizi hiç çekinmeden dışavurmanız olabilir mi? 

Bana sorulacak hiçbir siyasi sorudan korkmadım. Her şeyin yanıtı vardır.Yanıtını veremeyeceğim şeyi yapmam. Ama maalesef mesela Kemalizmin ne olduğunu bilmeyen, Atatürkçülüğü faşizm zanneden, anti-demokrasi zanneden insanlar var. Ama halkın genel çoğunluğu hâlâ benim bunları çekinmeden savunmamın değerini biliyor. Ve bu bıçaklanma olayı da benim bu konudaki 25 yıllık performansımın bir hediyesi! Yoksa biliyorsunuz beni bıçaklayan adam bir haftadır takip ediyordu, o gün o spontane yapılmış bir bıçaklama değil.

1998’de Deniz Gezmiş’lerle ilgili 68’ sergisinden bu yıl açılan Ergenekon’la ilgili ‘İçim Parçalanıyor’a uzanan süreci inandırıcı bulmayanlar var. 

 Bunu söyleyenlerin siyasal derinliği yok. 68’i simgeleyen Deniz Gezmiş, Samsun’dan Ankara’ya Mustafa Kemal yürüyüşünü düzenlemiş, Atatürk’ü bayrağı yapmış, arkadaşlarıyla bunun sözcülüğünü yapmış bir insan. Amerika’ya karşı, emperyalizme karşı savaş veren insanlar... Kemalizmi Evrenizmle karıştıran insanlar “Efendim bir insan nasıl hem Kemalist olur hem de 68’ ruhlu olur” gibi bugün hiçbir tutarlılığı olmayan derinlik yoksunu analizler yapıyor.

Peki Ergenekon’da Kemalizmin mi hapsedildiğini düşünüyorsunuz? 

Neyle suçlandığını bilmeden Ergenekoncu suçlamasıyla dört yıldır evine yollanmayan insanlarla ilgili utanç duymayacak mıyız? Bunlar Ergenekoncu, bunları savunanlar da zaten faşizan… Bu bana etik noksanlığı ve kendini o kişinin yerine koyamama noksanlığı olarak görüyorum. Bakın, o yüzden ‘İçim Parçalanıyor’ dedim ve gerçekten içimi parçaladılar, bütün bağırsaklarımı ve karaciğerimi parçaladılar. Bana olmuyor, başkasına oluyor bu yüzden beni ilgilendirmiyor diyemezsiniz. ‘İçim Parçalanıyor’ sergisinde niye yaptım o aynaları... Bu Balbay’ın, Haberal’ın sorunu değil, hepimizin sorunu. Çünkü siz bu sorunu yok sayarsanız yarın bu sorun sizi yutacak dedim ve dediklerim maalesef gerçekleşiyor. Dolayısıyla o sergime dudak bükerek bakanların daha sonra Nedim Şener, Ahmet Şık için döktüğü gözyaşı bana inandırıcı gelmiyor, mantıklı gelmiyor.

Evet siz Ahmet Şık ve Nedim Şener için yapılan eylemlere de gelmiştiniz. 

Tabii ki. Ben Ahmet Şık, Nedim Şener için de yürüdüm, kaç kere Balbay, Özkan ve Perinçek’in davasına bizzat gittim, yürüdüm. Yalnız size çok acı bir şey söyleyeceğim. Daha bunu çok duyacak Türkiye benden ama ilk defa sizden duymuş olsunlar. Bütün o insanların, hele o kendisine liberal diyenlerin attıkları demokrasi lafları, iyi niyet lafları hepsi palavra, büyük palavra. Ciğerim söküldü, bağırsaklarım söküldü, ölümün üç miliminden döndüm, her akşam tartışmalara çıktığım liberaller, ılımlı İslamcılar, Amerikancılar, ne derseniz deyin, bir tanesi ne telefon etti, ne hastaneye ziyarete geldi, hiçbir şey. Buna bir de Başbakan’ın bu olayla bir kınama bile yapmadığını eklediğiniz zaman ortaya çıkan tablo bir fecaat.

bedRİ BAYKAM ALBÜMÜ

Harika çocuk ressam Bedri Baykam.

Profesyonel tenisçi Bedri Baykam.

1987 İstanbul Bienali’ndeki işi için Hülya Avşar’ı hamama sokmuştu

Yıl 1993. Mankenleri güreştirdiği performansı basından hayli ilgi görmüştü.

2006 Contemporary İstanbul’da Delocroix’in ‘Özgürlük’ünü canlandırdı.