MHP lideri Devlet Bahçeli, partisinin Meclis Grup toplantısında konuştu. Gazze'deki vahşeti "Nefret ve lanetle kınıyoruz" diyen Bahçeli, Erdoğan'la ilgili bir imada bulundu:

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Meclis Grup toplantısında konuştu. Bahçeli'nin açıklamaları şöyleydi:

Değerli Milletvekilleri,

Basınımızın Muhterem Temsilcileri,

2009 yılının ilk Meclis Grup toplantımızda hepinizi en iyi dileklerimle selamlıyorum.

Yeni yılın, krizden krize sürüklenen Türkiye"miz ve aziz milletimiz için yaraların sarılacağı, huzur, istikrar ve güven ortamının tesis edileceği aydınlığa çıkış ve kurtuluş yılı olmasını yürekten temenni ediyorum.

Tüm vatandaşlarımızın ve siz değerli arkadaşlarımın yeni yılını bir kez daha kutluyor, sağlık, mutluluk, huzur ve refah içinde geçecek bir yıl diliyorum.

Bu münasebetle, vatandaşlarımızın geçtiğimiz hafta başlayan Muharrem orucunu ve yarın idrak edeceğimiz Aşure Gününü kutluyor, hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum.

Geçtiğimiz yılın son haftasında, 24 Aralık günü Cizre"de alçak bir terör saldırısı sonucu üç askerimizin şehit olması ve Yılbaşı gecesi Ankara"da doğal gaz kaçağı sonucu yedi üniversiteli gencimizin çok erken yaşta hayatlarını kaybetmeleri Türkiye"yi yasa boğmuştur.

Bu evlatlarımıza Yüce Allah"tan rahmet, yakınlarına sabır ve metanet, menfur terör saldırısında yaralanan askerlerimize acil şifalar diliyorum.

Muhterem Milletvekilleri

Konuşmamın siyasi değerlendirme bölümüne geçmeden önce, 2008 yılının son haftasında İsrail"in Gazze şeridindeki Filistinlilere karşı başlattığı insanlık dışı saldırılara ilişkin görüşlerimizi açıklamak düşüncesindeyim.

Öncelikle bilinmesini istiyorum ki, nefret ve lanetle kınadığımız bu saldırılarda çocuk, kadın ve sivillerin hedef gözetilmeksizin katledilmesinin hiçbir gerekçeyle meşru kabul edilemeyeceği açıktır.

Üzerine yerleştiği Filistin topraklarında yaşayan milyonlarca Müslüman"ı baskı, şiddet, göç ve tecrit ile sindirmeye çalışan İsrail"in terörizmi önleme ve saldırılara son verme adına yürüttüğü son işgal aziz milletimizi derinden etkilemiştir.

Bugün itibariyle onbirinci gününe giren bu insanlık dışı saldırılar karşısında, başta ABD ve AB olmak üzere uluslararası camianın suskun ve tepkisiz kalması, ateşkes çağrısı yaparken bile İsrail"i kollayacak ifadeler kullanmaları her yönüyle utanç vericidir.

Ancak gelişmelerin sıra dışı olan yönü, İsrail Başbakanı"nın askeri operasyondan beş gün önce Ankara"ya gelerek Başbakan Erdoğan ile görüşmüş olmasıdır.

Bu görüşmede, Başbakan Erdoğan çelişkili tutumla İsrail Başbakan"ı Olmert"e Ortadoğu"daki barış görüşmelerindeki yapıcı yaklaşımı ve gösterdiği siyasi irade için teşekkür ettiği kamuoyuna yansımıştır.

Savaş ve ölüm makinesi haline gelen İsrail"in bölge barışını sağlamak amacıyla, hangi yapıcı yaklaşımı gösterdiği ve bununla uyumlu takdire şayan nasıl bir siyasi irade takındığı hususu bizim ve aziz milletimiz tarafından merak edilmektedir.

Aradan beş gün geçtikten sonra, İsrail"in bölgeyi ateş çemberine alması, yakıp yıkması karşısında, daha önce bölge barışına yaptığı katkıdan dolayı teşekkür eden Başbakan Erdoğan bu defa da bu yaklaşımından hızla çark etmiştir.

Ancak, Başbakanın bu konuda ortaya koyduğu yeni tepki kâğıt üzerinde ve sözde kalmıştır.

Başta askeri ve savunma sanayi alanları olmak üzere, çok yakın ilişkiler kurduğu İsrail üzerinde, somut karşılığı ve sonuçları olacak kararlı bir tepki henüz gösterememiştir.

Bir merakımız da İsrail"in gerçekleştirdiği saldırıyı, önce AKP hükümetine bildirip bildirmediği noktasında düğümlenmektedir. Basına yansıyan bazı haberler, İsrail"in saldırıları için, önceden Başbakan Erdoğan"a bilgi verdiği yönündedir. Eğer böyleyse, AKP hükümeti bu insanlık suçuna iştirak etmiştir ve meselenin en küçük bir mazereti dahi olmayacaktır.

Bu temaslar sırasında hangi konuların görüşülmüş olduğunu, Hamas-İsrail ilişkilerinin nasıl sürdürüleceğine ilişkin neler konuşulduğunu ve hangi angajmanlara girildiğini bizler elbette ki bilemeyiz.

Ancak söyleyeceğimiz, aktif dış politika yapma iddiasındaki Başbakan Erdoğan ve hükümetinin gergin ve kuşku içindeki tarafları cesaretlendiren yanlışlar yaptığı ihtimalinin ortaya çıkıyor olmasıdır.

İsrail Başbakanı ile yapılan görüşmeden hemen sonra gerçekleşen saldırılar üzerine Başbakan Erdoğan"ın telaşı ve öfkesinin bir faciayı önlemekten ziyade bir kusuru örtmeye dönük olduğu yönünde izlenim uyanmıştır.

Hiç şüphe yok ki, ülkemiz jeopolitik ve jeokültürel konumu ve bölgedeki etki ve çekim gücü nedeniyle bu kritik coğrafyanın merkezinde yer almaktadır. Müdahil olması doğal ve gereklidir. Ancak bu politikanın Başkent Ankara"dan bakan bir vizyon ile ortaya konulmuş olması da şarttır.

Başbakan Erdoğan"ın, İsrail"in Filistin"e yönelik hava harekâtı sonrasında başlattığı ülke turları, maalesef kara hareketine engel olamamış faciaların önüne geçememiştir.

Bu kapsamda, Başbakan Erdoğan"ın, Ortadoğu turu çerçevesinde Mısır lideri ile görüştükten sonra, İsrail-Filistin arasındaki sorunlara yönelik gündeme taşıdığı, önce ateşkesin sağlanması ve ardından Filistinlilerin uzlaştırılmasına yönelik iki aşamalı planının içinin boş olduğu ve bir sonuca hizmet etmeyeceği anlaşılmaktadır.

Sorunun, bölgede coğrafyaları askeri kuvvetlerle tanzim etmeye çalışan okyanus ötesini ikna etmeden, bu gücün Ortadoğu"daki projelerini değiştirtmeden yapılacak bütün girişimlerin nafile olacağını ve hatta şimdi olduğu gibi Filistinli kardeşlerimize zarar vereceğini bilmek için uzman olmaya gerek yoktur.

Sivillerin mezalime maruz kaldığı bu süreçte, sadece konuya meşru müdafaa olarak göz yuman Batı dünyası değil, basit ve kısır hesapların oyuncağı olan Arap ve Müslüman dünyası da sınıfta kalmıştır.

Adalet ve Kalkınma Partisi, Ortadoğu"daki sorunlara gerçekten müdahil olarak katılmak istiyorsa;

Amerika Birleşik Devletlerinin bölge üzerindeki düşüncelerini değiştirilmesi yönünde çaba harcaması,
İsrail ile olan stratejik ortaklığın, siyasi ve ticari ilişkilerin sorgulanması ve ilişkilerde dengenin kurulması,
Filistinli grupların kabul edebileceği gerçekçi ve kalıcı bir sürecin işletilmesi,
İki ay önce üyesi olduğumuz Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Geçici Üyelik imkânlarının göstermelik kalmadan ısrarla kullanılması,
Çözüm yolunda atılacak adımların terör eylemleri ve karşı saldırılarla kilitlenmesinin önüne geçilebilmesi için tarafların sürekli temas halinde bulunmalarının sağlanması,
Özellikle taraflardan birine cesaret verecek, göz yumulduğunu hissedecek tek yönlü ilişkilerden kaçınılması ilk aşamada uygulanması gereken bazı önerilerimizdendir.
Aksi halde suçluluk telaşı içinde bölge ülkeleri tek tek gezilerek Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanı sıfatı ile bölge insanına huzur, barış ve refah kazandırmak mümkün değildir.

HABER 7