Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, ''Kadını fitne olarak gören zihniyet, bugün başta feminizm olmak üzere pek çok kadın hareketinin erkek egemenliğine karşı bir atakta bulunmasına fırsat vermektedir. Oysa bizim dinimizde kadınla erkek üzerindeki ilişki hiçbir şekilde bir hükümranlık ilişkisi değildir'' dedi.

Diyanet İşleri Başkanlığından yapılan yazılı açıklamada, Görmez'in, kadın sorunlarının çözümü konusunda Ankara'da faaliyetler gösteren bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla makamında bir araya geldiği belirtildi.

Açıklamada, toplantıya, Başkent Kadın Platformu Derneği Başkanı Nesrin Semiz, Türk Anneler Derneği Başkanı Gül Baysal, İlke İlim Kültür Derneği Başkanı Özden Sönmez, Kadınlar Dayanışma Birliği Başkanı Ayşe Serap Şahiner, Uçan Süpürge temsilcisi Selen Doğan, BM Dünya Nüfus Fonu Danışmanı Meltem Ağduk, AB Komisyonu Siyasi İşler Danışmanı Sema Kılıçer, Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Kolları Başkanı Hafsa Fidan Vidinli, Ankara Büyükşehir Belediyesi Kadın Sığınma Evi Koordinatörü Emel Anar ile Memur-Sen ve Kamu-Sen Kadın kollarından temsilciler katıldığı kaydedildi.

Açıklamaya göre, Diyanet İşleri Başkanlığı Kadın Kollarının faaliyetlerine yönelik bir sunumun yapıldığı toplantıda konuşan Görmez, kadın konusunun en çok ihmal edilen, sorunları en çok göz ardı edilen konuların başında gelmesinin ihmalkarlık ve vurdumduymazlıktan kaynaklandığını belirtti. Bu durumu çalışmalarıyla kendilerine hatırlattıkları için, toplantıya katılan temsilcilere teşekkür eden Görmez, şunları söyledi:

''Hiçbir ilahi dinin metninde kadını ötekileştiren bir yaklaşıma rastlamak mümkün değildir. Mevcut sorunların pek çoğunun doğrudan dinle, inançla ilgili olarak yansıtılması da en az kadınlarımızın yaşadıkları gerçeklik kadar rahatsızlık vermektedir. Yüce dinimizin kadın konusunda sadece insanlığı şereflendirdiği süreçle sınırlı olmaksızın, tüm zamanlarda fikriyatımızı geliştirici, zihniyetimizi restore edecek temellere sahip olduğunu belirtmek isterim.''

Tekmil bir güvenlik algısının sıradan bir kadının kendini güvende hissetmesiyle ancak mümkün olabileceğini vurgulayan Görmez, ''Hazreti Peygamberin saygın mirasında kadınlar her zaman baş tacı edilmiştir'' dedi.

Yanlış yorumlar, ağır kültürel gelenekler, hiçbir sorgu ve eleştiriye geçit vermeyen kabullerin dinin aydınlık mesajının kadınların dili olmasına yeterince fırsat vermediğine işaret eden Görmez, şöyle konuştu:

''İnsanları egemenlik ve mülkiyet gibi ilişkiler ağından bağımsız bir şekilde birer eşrefi mahlukat olarak değerlendiren dinimiz açısından ne Arap'ın Aceme ne de erkeğin kadına bir üstünlüğü olmayacağı vurgulanmıştır. Üstünlüğü sadece takvayla kayıt altına alan İslam geleneğinde gerçek takvanın ne olduğu konusundaki müdahaleleri de baştan ortaya koyarak kendisi açıkça sınırlamaları ortaya koymuştur. Evlilikte kadını erkeğin mülkiyetine geçen bir varlık gibi göstermek bir cahiliye anlayışıdır.

Maalesef bugün kadın merkezli sorunlar neredeyse kadını sorun sayan kimi geleneksel yaklaşımlarla yarışır hale gelmiştir. Cinsiyet ayrımcılığını helaller haramlar kategorisinde reddeden İslam dini açısından kadınlar, konumları ve koşullarının özelliğine bakılmaksızın her türlü ayrımcılıktan uzak tutulmak zorundadırlar. Maalesef İslam'ın kadın konusundaki öğretisel vurgusunu güçlü bir şekilde kamuoyuyla paylaşmada yeterli bir mesafe aldığımız söylenemez.''
Kadın sorunlarının doğrudan dini nedenlerle açıklanmasının İslam'a yapılmış en büyük haksızlık olduğuna dikkati çeken Görmez, kadınlara yönelik her türden şiddetin ve kadınları bir problematik olarak kodlayan zihniyetin, her şeyden önce İslam dini tarafından açık bir şekilde reddedildiğini söyledi.

-''KADINLARIN NAMUS CİNAYETLERİNE KARŞI KORUNMASI HERKESİN GÖREVİ''-

İslam'ın okuma yazmaya verdiği öneme de vurgu yapan Görmez, İslam'ın okuma yazma bilmeyi özgürlükle eşdeğer gördüğünü, bu nedenle kadınların eğitim haklarından yararlanabilmesinin büyük önem arz ettiğini vurguladı.

Namus ve töre cinayetlerine karşı kadınların korunmasının ise herkesin en asli görevi olduğunu belirten Görmez, şöyle devam etti:

''Kadınlarımızın eğitim haklarından yeterince yararlanabilmeleri, ayrımcılığa karşı bilinçlendirilmeleri, namus ve töre cinayetlerinin vazgeçilmez mağduru olarak kadınlarımızın korunup gözetilmesi hepimizin en asli görevidir. Aslında bugün merhamete çok ihtiyacımız var. Sağlam bir hukuk devletinde mazlum ve mağdurun güvencesi devlettir. Bu imkanların yeterli düzeyde sağlanmadığı durumlarda bize düşen İslam'ın tek tek her birimizi mükellef kıldığı şekilde merhamet ve adalet tavrından vazgeçmememizdir. Kadın konusu toplumumuzun değişik inanç ve kültür kesimleri açısından her zaman sorunlu bir alan olarak görülmektedir. Farklı yaşam grupları kadınlık dünyasının sorunları üzerinden kendilerini endişeye kaptırmaktadır. 'Endişeye mahal yok' diyebilmek için her şeyden önce kültürümüzde, geleneğimizde var olan her türden ifsad edici uygulamalarla yüzleşmek zorundayız.''

Kadını bir fitne unsuru ve kaynağı olarak gören zihniyetin, söz konusu yüzleşme alanlarının en başında geldiğini belirten Görmez, ''Kadını fitne olarak gören zihniyet, bugün başta feminizm olmak üzere pek çok kadın hareketinin erkek egemenliğine karşı bir atakta bulunmasına fırsat vermektedir. Oysa bizim dinimizde kadınla erkek üzerindeki ilişki hiçbir şekilde bir hükümranlık ilişkisi değildir'' dedi.

Sorunun herkes için bir ahlak sorunu olduğunu dile getiren Görmez, hak ve özgürlüklerin kullanımında en az hukuk kadar, polisiye tedbirler kadar, ahlaki kıstaslara da ihtiyaç olduğuna işaret etti. Görmez, ''Şiddet sarmalının kadınları kuşattığı, sosyal sermayenin kadınları gözardı ettiği bir dünyada kurumumuza düşen görev ve sorumlulukların daha fazla farkında olmamız gerektiğini biliyoruz. 'Kadına el kalkmaz' diyen bir geleneğin bugün hiçbir inceliğe ihtiyaç duymaksızın kadınları rencide etme gücüne sahip olmasının açıklanabilecek tek bir yanı var, o da ahlak kaybıdır'' diye konuştu.

A.A.