Elektronik müzik alanındaki öncü çalışmalarıyla tanınan İlhan Mimaroğlu, New York'ta hayata veda etti. Columbia'da elektronik müzik dersleri de veren sanatçı, 86 yaşındaydı.

Çağdaş müzik ve özellikle elektronik müzik alanında yaptığı deneysel çalışmalarla dünya çapında tanınan besteci İlhan Mimaroğlu, dün uzun süredir yaşadığı New York’ta hayata veda etti. Aynı zamanda önemli bir müzik teorisyeni, radyo programcısı ve yazar olan Mimaroğlu, 86 yaşındaydı.

1926 yılında İstanbul ’da doğan İlhan Mimaroğlu, Osmanlı’nın son dönemi ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına damgasını vuran büyük mimar Mimar Kemalettin’in oğluydu. Önce Galatasaray Lisesi, ardından da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitiren Mimaroğlu, Ankara ’da bir süre Hayrullah Duygu’nun klarnet öğrencisi oldu.

Bu dönemde hazırladığı radyo programlarının yanı sıra müzik yazıları yazmaya başladı. Daha sonra kendisini tümüyle müziğe adayan sanatçı, 1955’te Rockefeller Vakfı bursuyla New York Columbia Üniversitesi’nde müzikoloji ve bestecilik alanlarında çalıştı.

Özellikle caz müziği alanındaki nesnel ve teknik eleştirileriyle tanınan İlhan Mimaroğlu, 1958’de Türkiye ’de yayımlanan ilk telif caz kitabı ‘ Caz Sanatı’nı yazdı. 1959’da tümüyle New York’a yerleşti ama Türkiye ’den hiç kopmadı, İstanbul ve Ankara radyolarında başlattığı ‘Çağımızın Bestecileri’ programını New York’tan sürdürdü, ayrıca caz programları hazırladı.

New York sanat ortamında hemen değeri anlaşılan Mimaroğlu, The Record Hunter plak şirketinde repertuvar uzmanı oldu. Müzik ufkunu daha da açmak üzere 1963’ten başlayarak Columbia Üniversitesi’nde Vladimir Ussachevsky’den ders görerek ‘elektronik müzik’te sanat alanında yüksek lisans derecesini aldı.

Daha sonra yine Columbia’da elektronik müzik dersleri vermeye başladı. Ertegün kardeşlerle yaklaşık 30 yıl çalıştığı Atlantic Plak şirketinde, özellikle kendi bakış açısını yansıtarak, Freddie Hubbard, John Coltrane ve Charles Mingus gibi usta avangard müzisyenlerin önemli albümlerinin yapımcılığını üstlendi. Atlantic’teyken hem kendinin hem de John Cage, Karlheinz Stockhausen gibi çağdaş bestecilerin eserlerini plak olarak yayımladı. 1969’da büyük İtalyan yönetmen Federico Fellini, ‘Satyricon’ filminde, favori bestecisi Nino Rota’nın yanı sıra Mimaroğlu’nun bestelerine de yer verdi.

1971’de hayli prestijli Guggenheim Fellowship ödülünü kazanan İlhan Mimaroğlu, ‘öncü müzik’ anlayışını benimsemişti. Müzikte herhangi bir sesin diğerlerinden daha üstün tutulmaması ve notalar arasındaki hiyerarşinin yıkılmasıyla seçilebilir bir tonun kalmamasını sağlayan ‘atonalite’nin çağrışımlara uygun düştüğünü savunan Mimaroğlu, elektronik yapıtlarını konvansiyonel stüdyo ortamına göre yazmış, elektronik gereçlerle kısıtlanmaktan kaçınmış ve tını renklerine önceliği vermişti.

Amerikan Besteciler Birliği (ASCAP) üyesi olan ve yıllarca Cumhuriyet, Yeni Yüzyıl gazetelerinde yazan Mimaroğlu, 2009 yılında İstanbul Caz Festivali tarafından onur ödülüne değer görülmüştü. Mimaroğlu’nun ‘ Caz Sanatı’nın yanı sıra ‘Müzik Tarihi’, ‘Elektronik Müzik’ gibi birçok kitabı da bulunuyor.

‘Alanında dünyanın en iyisiydi’

Alper Maral (besteci): İlhan bey benim ‘pirim’ dediğim bir insandı. Müzik alanında da manevi alanda da ustamdı. Duruşu ve yapısıyla olağanüstü bir kimlik inşa etmişti ve bunu dünyaya ustalıkla armağan etti. Alanında dünyanın en iyisiydi. Elektronik müzik İlhan Mimaroğlu’na çok şey borçludur. Ona bütün dünya gibi ben de çok şey borçluyum. Kalanlar umarım ona layık olabilir.

Evin İlyasoğlu (müzik eleştirmeni): Müzisyenliği kadar zengin bir kültür sahibiydi. Hepimiz onun ‘Musiki Tarihi’ ve ‘11 Çağdaş Besteci’ gibi kitaplarıyla yetiştik. Sinematografik bir gözle, elektronik ortamı akustik ortama bağlayan bir kulakla, ‘karşı görüş’ kavramını müziğe aktarmasıyla sanatımızda bir köşebaşıydı.

Yıllardır New York gibi gümbür gümbür bir kentin ortamını solumuş, kendi çağının ünlü müzikçileri kadar, sinemacıları, ressamları ve düşünce adamlarıyla da dostluklar kurmuştu. Başta ‘Criminal Record’ olmak üzere nice CD ve LP, Günsüz Günce, Ertesi Günce gibi kitapları ses getirmişti. Acaba yıllar boyu Amerika ’nın Sesi Radyosu’nda ve WBAI Radyosu’nda hazırlayıp sunduğu program bantları duruyor mudur?

Kerem Görsev ( caz piyanisti): Onunla 1994 yılında tanıştım ben. Evine gitmiştim, eşi de vardı. Yaptığı prodüksiyonlardan ötürü kendisinin ismini çocukluğumdan beri duyardım. 1950’li yıllarda Bülent Arel’le birlikte dünyadaki ilk elektronik müzik kayıtlarını, kendi bestelerini yapmış çok büyük bir isimdi.

1997 yılında ben ‘Warm Autumn’ albümümü kaydetmeye gitmiştim New York’a, stüdyonun adresini istemişti. Stüdyoda çalışırken bir baktım, geldi. Hiç unutmuyorum o günü, ne giydiği bile aklımda. Tuhaf bir duygu içimdeyim, inanılmaz üzgünüm.

Mehmet Erhan Tanman (besteci): Yenilikçi ve yeni müzikçi, çağını yakından takip etmiş ve Amerika ’da yaşamasına rağmen Türkiye ’yle bağlarını koparmamış bir besteciydi. Elektronik müzik dendiğinde akla ilk gelen Türk bestecilerinden biriydi. Özellikle öncü ve yenilikçi oluşu onu daha da değerli kılıyordu. Aynı zamanda dünya çapında işler yapmış, hem elektronik hem de akustik çalgılar için besteleri bulunan çok yönlü bir besteciydi.