Michael Jackson'ın özel doktoru, şarkıcının ölümünde kusurlu olduğu iddiasıyla yargılandığı davada suçlu bulundu. Osmanlı döneminde padişahların ölümünde hekim kusurlu bulunursa azledilir, kusuru fazlaysa hapse bile atılırdı.
 
Dört yıllık hükümdarlık
 
1683'te Viyana önlerinde başlayan bozgunun durdurulamaması yüzünden Avcı Mehmed diye bilinen Dördüncü Mehmed'in tahttaki durumu sarsılmıştı. Dördüncü Mehmed, yaşanan bozguna rağmen devlet işleriyle fazla ilgilenmemeye devam edince asker isyan edip, 1687 Ağustos'unda Macaristan cephesini bırakarak sultanı tahttan indirdiler. Sadrazam vekili Köprülüzâde Fazıl Mustafa Paşa'nın gayretleriyle 8 Aralık 1687'de tahta Şehzade Süleyman geçirildi.
 
İkinci Süleyman 40 yıllık hapis hayatından sonra çıktığı tahtta dört yıl hükümdarlık yaptı ama hükümdarlığı ilk gününden son gününe kadar sıkıntılı geçti. İkinci Süleyman'ın saltanatının ilk aylarında İstanbul'da büyük bir kaos yaşandı. Aylar süren zorba baskısı ve İstanbul'a hakim olan asayişsizlik halkın isyanı sonucu ortadan kaldırıldı.
Yeni sultanın ilk iki yılında Osmanlı orduları cephelerde arka arkaya yenilmeye devam ettiler. Ancak 25 Ekim 1689'da Köprülü ailesinden Fazıl Mustafa Paşa'nın sadrazamlığa getirilmesi bir dönüm noktası oldu.
 
Yeni sadrazam, yaptığı iç düzenlemenin ardından Avusturya'ya karşı harekete geçti. Niş, Semendire ve Belgrad geri alındı. Belgrad'ın alınmasıyla Tuna savunma hattı yeniden kuruldu. Avusturya'ya yardım eden Sırplar, Katolik baskısı sebebiyle yaptıklarından pişman olmuşlardı. Sadrazam Sırplar'ı cezalandırmadı, bağlılıklarını kazanmak için çaba gösterdi.
 
Belgrad'ın fethi hem padişahı hem de halkı rahatlattı ve sadrazama karşı büyük bir güven sağladı. Şehzâdeliğinden beri çile çeken ve tahta çıktıktan sonra birçok sadrazam değiştiren İkinci Süleyman'ın tek iyi giden işi Fazıl Mustafa Paşa'nın dirayetli ve becerikli bir sadrazam olarak görev yapmasıydı.
 
Son iki yılı hasta geçti
 
İkinci Süleyman ömrünün son iki senesini hasta olarak geçirdi. Hastalığından dolayı rahat hareket edemiyordu. Gün geçtikçe su toplayan vücudu şişiyor ve içoğlanları tarafından yerinden kaldırılırken bile ağır acılar yaşıyordu. Sultanın vücudu hekimlerin tedavisine cevap vermiyordu. Hekimler sadrazama padişahın birkaç aylık ömrü kaldığını bildirmişlerdi.
Padişahın günden güne daha da fenalaştığını gören devrik sultan Dördüncü Mehmed'in taraftarları ve Sadrazam Fazıl Mustafa Paşa muhalifleri gizliden gizliye örgütlenmeye başlamışlardı. Sadrazam Fazıl Mustafa Paşa, 1691 baharı geldiğinde Avusturya üzerine yeni bir sefer düzenlemek için büyük bir ordu topladı. Fazıl Mustafa Paşa, Macaristan seferinde iken padişahın ölmesi durumunda Dördüncü Mehmed'in veya oğlu Şehzade Mustafa'nın tahta geçirilmesinden korkuyordu. Devlet ricalinin hazır bulunduğu bir toplantıda ordu seferdeyken İkinci Süleyman'ın da Edirne'ye götürülmesine karar verildi.
 
Sadrazam Fazıl Mustafa Paşa toplantıdan çıkan kararı İkinci Süleyman'a arz ettiğinde padişah, "Behey Paşa, gör bak ne haldeyim. Bu hastalık ile nasıl mümkün olur? Vezirler hâlimi bilmez. Ancak dün gel bugün git derler" diyerek tepkisini dile getirdi. Fakat gerekçeleri dinleyince Edirne'ye gitmekten başka çaresinin olmadığını anladı. Önce hanedanın diğer erkek üyeleri Edirne'ye gönderildi.
 
Sultan ölecek diye tahnit malzemesi hazırlandı
 
Fazıl Mustafa Paşa başkanlığında toplanan mecliste padişahın yolda ölmesi durumunda yerine kardeşi Şehzade Ahmed'in geçirilmesine karar verilmiş ve sultan öldüğünde cesedinin bozulmaması için gerekli malzemeler tedarik edilmeye başlanmıştı.
 
İkinci Süleyman sağ salim Edirne'ye ulaşmıştı, ama uzun ve yorucu yolculuk padişahın hastalığını daha da artırmıştı. Fazıl Mustafa Paşa Avusturya seferine çıktıktan dokuz gün sonra da padişah Edirne Sarayı'nda öldü.
Talihsiz padişahın ölümü de ilginçti. Abdülkadir Özcan hocamız tarafından neşredilen Tarihçi Defterdar Sarı Mehmed Paşa'nın "Zübde-i Vekayiât" isimli eseri ile "Anonim Osmanlı Tarihi'nde (1688-1704)" hekimbaşının sultanı fazla diyet yaptırarak öldürdüğü için azledilip hapsedildiği anlatılır. Sultanın ölümünden sonra Hekimbaşı Büyük Hayâtîzâde Mustafa Fevzi, Sultan Süleyman'a fazla perhiz ettirip, damıtılmış su içmekten bile meneyleyerek hükümdarın ölümüne sebep olduğu gerekçesiyle vazifesinden alınıp, Yedikule'ye hapsedildi. Hekimbaşılığa da 24 Haziran 1691'de Tablî Hasan Efendi tayin edildi.
 
Daha önceden bütün hazırlıklar tamamlandığı için sultanın cenazesinin teçhiz, tekfin ve tahniti için gerekli malzemeler hemen tedarik edildi. Sultanın cenazesinin bütün işlemleri öldüğü gün bitirilip, İstanbul'a doğru yola çıkıldı. İstanbul'dan uzakta ölen padişahların naaşları İstanbul'a getirilirken iç organları çıkarılmadan tahnit edilirdi. 1691'de Edirne Sarayı'nda ölen İkinci Süleyman'ın cesedi bozulmaması için iç organları çıkarılmadan ilaçlarla tahnit edilmiş, ardından da buzlar içerisine konularak İstanbul'a getirilmişti.
 
Michael Jackson'ın özel doktoru, şarkıcının ölümünde kusurlu olduğu iddiasıyla yargılandığı davada suçlu bulundu. Osmanlı döneminde padişahların ölümünde hekim kusurlu bulunursa azledilir, kusuru fazlaysa hapse bile atılırdı.
 
Dört yıllık hükümdarlık
 
1683'te Viyana önlerinde başlayan bozgunun durdurulamaması yüzünden Avcı Mehmed diye bilinen Dördüncü Mehmed'in tahttaki durumu sarsılmıştı. Dördüncü Mehmed, yaşanan bozguna rağmen devlet işleriyle fazla ilgilenmemeye devam edince asker isyan edip, 1687 Ağustos'unda Macaristan cephesini bırakarak sultanı tahttan indirdiler. Sadrazam vekili Köprülüzâde Fazıl Mustafa Paşa'nın gayretleriyle 8 Aralık 1687'de tahta Şehzade Süleyman geçirildi.
 
İkinci Süleyman 40 yıllık hapis hayatından sonra çıktığı tahtta dört yıl hükümdarlık yaptı ama hükümdarlığı ilk gününden son gününe kadar sıkıntılı geçti. İkinci Süleyman'ın saltanatının ilk aylarında İstanbul'da büyük bir kaos yaşandı. Aylar süren zorba baskısı ve İstanbul'a hakim olan asayişsizlik halkın isyanı sonucu ortadan kaldırıldı.
Yeni sultanın ilk iki yılında Osmanlı orduları cephelerde arka arkaya yenilmeye devam ettiler. Ancak 25 Ekim 1689'da Köprülü ailesinden Fazıl Mustafa Paşa'nın sadrazamlığa getirilmesi bir dönüm noktası oldu.
 
Yeni sadrazam, yaptığı iç düzenlemenin ardından Avusturya'ya karşı harekete geçti. Niş, Semendire ve Belgrad geri alındı. Belgrad'ın alınmasıyla Tuna savunma hattı yeniden kuruldu. Avusturya'ya yardım eden Sırplar, Katolik baskısı sebebiyle yaptıklarından pişman olmuşlardı. Sadrazam Sırplar'ı cezalandırmadı, bağlılıklarını kazanmak için çaba gösterdi.
 
Belgrad'ın fethi hem padişahı hem de halkı rahatlattı ve sadrazama karşı büyük bir güven sağladı. Şehzâdeliğinden beri çile çeken ve tahta çıktıktan sonra birçok sadrazam değiştiren İkinci Süleyman'ın tek iyi giden işi Fazıl Mustafa Paşa'nın dirayetli ve becerikli bir sadrazam olarak görev yapmasıydı.
 
Son iki yılı hasta geçti
 
İkinci Süleyman ömrünün son iki senesini hasta olarak geçirdi. Hastalığından dolayı rahat hareket edemiyordu. Gün geçtikçe su toplayan vücudu şişiyor ve içoğlanları tarafından yerinden kaldırılırken bile ağır acılar yaşıyordu. Sultanın vücudu hekimlerin tedavisine cevap vermiyordu. Hekimler sadrazama padişahın birkaç aylık ömrü kaldığını bildirmişlerdi.
Padişahın günden güne daha da fenalaştığını gören devrik sultan Dördüncü Mehmed'in taraftarları ve Sadrazam Fazıl Mustafa Paşa muhalifleri gizliden gizliye örgütlenmeye başlamışlardı. Sadrazam Fazıl Mustafa Paşa, 1691 baharı geldiğinde Avusturya üzerine yeni bir sefer düzenlemek için büyük bir ordu topladı. Fazıl Mustafa Paşa, Macaristan seferinde iken padişahın ölmesi durumunda Dördüncü Mehmed'in veya oğlu Şehzade Mustafa'nın tahta geçirilmesinden korkuyordu. Devlet ricalinin hazır bulunduğu bir toplantıda ordu seferdeyken İkinci Süleyman'ın da Edirne'ye götürülmesine karar verildi.
 
Sadrazam Fazıl Mustafa Paşa toplantıdan çıkan kararı İkinci Süleyman'a arz ettiğinde padişah, "Behey Paşa, gör bak ne haldeyim. Bu hastalık ile nasıl mümkün olur? Vezirler hâlimi bilmez. Ancak dün gel bugün git derler" diyerek tepkisini dile getirdi. Fakat gerekçeleri dinleyince Edirne'ye gitmekten başka çaresinin olmadığını anladı. Önce hanedanın diğer erkek üyeleri Edirne'ye gönderildi.
 
Sultan ölecek diye tahnit malzemesi hazırlandı
 
Fazıl Mustafa Paşa başkanlığında toplanan mecliste padişahın yolda ölmesi durumunda yerine kardeşi Şehzade Ahmed'in geçirilmesine karar verilmiş ve sultan öldüğünde cesedinin bozulmaması için gerekli malzemeler tedarik edilmeye başlanmıştı.
 
İkinci Süleyman sağ salim Edirne'ye ulaşmıştı, ama uzun ve yorucu yolculuk padişahın hastalığını daha da artırmıştı. Fazıl Mustafa Paşa Avusturya seferine çıktıktan dokuz gün sonra da padişah Edirne Sarayı'nda öldü.
Talihsiz padişahın ölümü de ilginçti. Abdülkadir Özcan hocamız tarafından neşredilen Tarihçi Defterdar Sarı Mehmed Paşa'nın "Zübde-i Vekayiât" isimli eseri ile "Anonim Osmanlı Tarihi'nde (1688-1704)" hekimbaşının sultanı fazla diyet yaptırarak öldürdüğü için azledilip hapsedildiği anlatılır. Sultanın ölümünden sonra Hekimbaşı Büyük Hayâtîzâde Mustafa Fevzi, Sultan Süleyman'a fazla perhiz ettirip, damıtılmış su içmekten bile meneyleyerek hükümdarın ölümüne sebep olduğu gerekçesiyle vazifesinden alınıp, Yedikule'ye hapsedildi. Hekimbaşılığa da 24 Haziran 1691'de Tablî Hasan Efendi tayin edildi.
 
Daha önceden bütün hazırlıklar tamamlandığı için sultanın cenazesinin teçhiz, tekfin ve tahniti için gerekli malzemeler hemen tedarik edildi. Sultanın cenazesinin bütün işlemleri öldüğü gün bitirilip, İstanbul'a doğru yola çıkıldı. İstanbul'dan uzakta ölen padişahların naaşları İstanbul'a getirilirken iç organları çıkarılmadan tahnit edilirdi. 1691'de Edirne Sarayı'nda ölen İkinci Süleyman'ın cesedi bozulmaması için iç organları çıkarılmadan ilaçlarla tahnit edilmiş, ardından da buzlar içerisine konularak İstanbul'a getirilmişti.
 
Sultanın cenazesi
 
Başkente getirilen İkinci Süleyman'ın cenazesinin naklini Tarihçi Silahdar Medmed Ağa şöyle anlatır: "Padişahın cenâzesi Harem kapısı iç tarafındaki Kızlarağası odası önünde kurulan çerkeye getirülüp, yıkanmasına Şeyhülislâm memur iken ihtiyar ve hasta olmağla İmâm Ali Efendi yıkayıp bostancılar imamı Hacı Şaban Efendi su koyup, teçhiz ve tekfini tamam olduğunu arz eylediklerinde ata binilerek ve Alay Köşkü'ne inilerek ve ikindi namazı kılındıktan sonra köşk içine konulan musallaya inip pâdişahın cenazesini getirdiler. Ve İmâm Ali Efendi, hazır olan ileri gelenler ve kalabalık cemaatle namazını kılup, arabaya yüklediler. Ve pembe pamuk ile dört tarafını besleyüp, kuvvetli kolanlar ile sarup, kokmamak için altına ve üstüne buz parçaları koydular ve yavaş götürüp yollarda kimseyi incitmeyin Sultan Süleyman türbesinde defnetsinler diye tenbih buyurdular".
 
Başkente getirilen İkinci Süleyman'ın cenazesinin naklini Tarihçi Silahdar Medmed Ağa şöyle anlatır: "Padişahın cenâzesi Harem kapısı iç tarafındaki Kızlarağası odası önünde kurulan çerkeye getirülüp, yıkanmasına Şeyhülislâm memur iken ihtiyar ve hasta olmağla İmâm Ali Efendi yıkayıp bostancılar imamı Hacı Şaban Efendi su koyup, teçhiz ve tekfini tamam olduğunu arz eylediklerinde ata binilerek ve Alay Köşkü'ne inilerek ve ikindi namazı kılındıktan sonra köşk içine konulan musallaya inip pâdişahın cenazesini getirdiler. Ve İmâm Ali Efendi, hazır olan ileri gelenler ve kalabalık cemaatle namazını kılup, arabaya yüklediler. Ve pembe pamuk ile dört tarafını besleyüp, kuvvetli kolanlar ile sarup, kokmamak için altına ve üstüne buz parçaları koydular ve yavaş götürüp yollarda kimseyi incitmeyin Sultan Süleyman türbesinde defnetsinler diye tenbih buyurdular".