Aylardan beri süren demokratik özerklik tartışmaları, Demokratik Toplum Kongresinin hazırladığı taslakla yeni bir boyut kazandı. Yapılan çalıştayda tartışmaya açılan DTK'nın taslağında ayrı bayrağı olan özerk bir Kürdistan talep ediliyor. Taslakta, ayrı bir savunma gücünden de söz ediliyor.

Diyarbakır'da çok sayıda gazeteci ve yazarın katıldığı Demokratik Özerklik Çalıştayı'nın ardından 'Özerklik Modeli Taslağı' açıklandı ve hedef belirlendi.

Demokratik Toplum Kongresinin (DTK) Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un başkanlığında düzenlediği çalıştayı sonucunda hazırlanan taslakta, bayraktan sembole, bölge meclisinden anadilde eğitime kadar birçok alanda özerklik hedefiyle ilgili yapılacaklar sıralandı.

8 alanda örgütlenme

Özerklik taslağında hedefin 'Demokratik Özerk Kürdistan'ın İnşası' olduğu belirtildi. Taslakta, "Demokratik Özerk Kürdistan Toplum Kongresi, demokratik Türkiye Cumhuriyeti parlamentosuna kendi temsilcilerini göndererek ortak vatan politikalarına dahil olur. Demokratik Özerk Kürdistan kendisini temsil eden özgün bayrak ve sembollere sahiptir" ifadeleri dikkat çekti. Taslakta ayrıca 8 alanda örgütlenmeye gidilerek, özerkliğin inşa edileceği belirtiliyor. DTK modelindeki önemli satır başları şöyle:

İkisi ortak vatan!

"Demokratik Özerklikte siyasi yönetim, tabandan başlayarak köy komünleri, kasaba, ilçe, mahalle meclisleri, kent meclisleri biçiminde demokratik konfederal temelde örgütlenmesini yaparak üstte toplum kongresinde temsiliyetini bulur. Demokratik Özerk Kürdistan Toplum Kongresi, demokratik Türkiye Cumhuriyeti parlamentosuna kendi temsilcilerini göndererek ortak vatan politikalarına dahil olur. Demokratik Özerk Kür-distan kendisini temsil eden özgün bayrak ve sembollere sahiptir. Ayrıca demokratik özerklik alanında farklı kimlikler de kendi sembollerini kullanır. Türkiye ve Kürdistan'ı ortak vatan olarak görmekteyiz. Demokratik Özerklik hukukunun yeni Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve AB hukukunca tanınarak karşılıklı referanslarla hukukilik ve yasallığı sağlanmalıdır."

Öz savunma anadili

Tartışma konusu olan projenin 'Öz Savunma' boyutuna ilişkin şu bilgiler dikkat çekti: "Öz savunma boyutu toplumlar için sadece bir askeri savunma olgusu değildir. Tüm toplumlarda öz savunma varlığını korumanın olmazsa olmazıdır.

Demokratik özerklik statüsünün kabul edildiği koşullarda öz savunma askeri tekel olarak değil, toplumu iç ve dış güvenlik ihtiyaçlarına göre demokratik organların denetimi altında oluşturulabilinir. Tüm halklar faşist, gerici ve soykırımcı saldırılara karşı bilinçli ve duyarlı olur, öz savunma esasında bu yönelimler karşısında top-lumsal direnişi ifade eder. Kürtçenin kamusal alanda kullanımı önündeki engellerin kaldırılarak anaokulundan üniversiteye kadar eğitim dili haline getirilmesi sağlanmalıdır. Demokratik özerk Kürdistan'da resmi dilin Kürtçe ve Türkçe olmasının yanı sıra coğrafyamızda konuşulan tüm diller (Asuri, Süryani, Arapça, Ermenice vb) ve lehçelerin kullanımı eğitimi, geliştirilmesi de anayasa ve yasalarca teminat altına alınmalıdır. Hizmet dili Kürtçe olmalı, yerleşim yerlerinin orijinal isimleri iade edilmelidir.

SONUÇLARINA KATLANIRLAR

"Özerk Kürdistan" talebine sert çıkan Meclis Başkanı Şahin, "Türkiye'nin her türlü sorununun çözüleceği tek yer TBMM'dir. Başka bir kongre, başka bir meclisi tanımıyoruz" dedi.

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, DTK'nın taslağında yer alan "Özerk Kürdistan talebini" sert bir dille eleştirdi. Türkiye'nin her türlü sorununun konuşulduğu ve çözüleceği yerin TBMM olduğunu belirterek, "Başka bir kongre, başka bir meclisi tanımıyoruz" diyen Şahin, "Bu sevda peşinde koşan arkadaşlarımız durumlarım lütfen değerlendirsinler. Sonuçlarına katlanmak zorunda kalırlar" açıklamasında bulundu. Şahin, DTK'da "demokratik Özerk Kürdistan" şeklinde açılım ortaya konulduğunun hatırlatılması üzerine "Türkiye ile ilgili kararların yasama organı TBMM'dir. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde tüm vatandaşlarımızı ilgilendiren kararların alındığı Meclis'in Başkanı olarak o tür kararlarla ilgilenmiyorum. O tür kararlar mevzuatımız açısından ne ifade ediyorsa onu yetkili kurumlar değerlendirir, yapılacak bir şey varsa gereğini yaparlar" diye konuştu.

Son derece gereksiz

Bir gazetecinin, "BDP milletvekilleri Meclis kürsüsünde Kürtçe konuşuyor. Muhalefet sizin inisiyatif kullanmanız gerektiğini söylüyor" sözleri üzerine ise Şahin şunları söyledi: "TBMM'de ancak Türkçe hitap edilir. Bu konudaki mevzuatımız bu şekildedir. Hatta biraz daha geriye giderek şunu da ifade edebilirim: Osmanlı'da 1876 ve 1908 Teşkilatı Esasiye anayasalarına baktığınızda da resmi dil Türkçe'dir. Dolayısıyla bu tür tartışmaları son derece gereksiz, gerginliğe yol açıcı bulduğumu ifade etmek istiyorum. Türkiye'nin her türlü sorununun konuşulduğu, çözüleceği yer burasıdır. Başka bir kongre, başka bir meclisi tanımıyoruz. Bu sevda peşinde koşan arkadaşlarımız durumlarını lütfen değerlendirsinler, sonuçlarına katlanmak zorunda kalırlar." Şahin, "Siz bir adım atacak mısınız kürsüde Kürtçe ile ilgili" sorusuna ise "Atmamıza gerek yok. Türkçe konuşulur. Meclis'i yöneten başkanvekillerimiz gereken neyse yaparlar" yanıtını verdi.

BDP: 100 parti de kapansa bu değişmez

Meclis Başkanı Şahin'in açıklamalarına BDP Eşbaşkanı Selahattm Demirtaş'tan cevap geldi. Türkiye'de yaşayan Kürt, Çerkez, Arap, Gürcü asıllı bütün vatandaşların ana dilleri olduğunun altını çizen Demirtaş, "Bu anadil doğuştantan geliyor. Yasalar belirlemiyor bunu. Meclis Başkanı'nın işi midir buna karışmak" diye konuştu.

12 Eylül ruhuyla konuşuyor

Şahin'in "Bu açıklamalar parti kapattıır" sözünü de hatırlatan Demirtaş "100 tane de parti kapansa bu değişmez. Anadili Meclis Başkanı belirleyemez. Biz parti olarak da bunları dikkate almak zorundayız. Anadiller vardır, yaşamak zorundadır" dedi. Demirtaş "Meclis Başkanı 12 Eylül 1980 ruh haliyle konuşuyor.

O dönem 30 yıl önceydi. Ama çok merak ediyorsa, o duygulara sahipse yakında tekrar seçim olacak, kendisi emekliye ayrılır. Bir kutu yağlı boya ile bir fırça alır Marmaris'e yerleşir. Orada onun gibi düşünen zatla birlikte resim yapar, mutlu olur" diye konuştu.

ÖZERKİLK TASLAĞINA TEPKİLER

Kürt aydını Ümit Fırat: Ayrı bir bayrak deniliyor ama ben bunu BASK modeli şeklinde değerlendiriyorum. Herkesi sembolize eden bayrak yanı sıra Kürtleri temsil eden bir bayrak. Bosna'da Sırplar'ın da ayrı bayrağı var. Öz savunma ise tartışmalı. 'Canlının kendini savunma hakkı vardır' ifadesinden başka bir şey olmalıydı. Hemen vahim bir sonuç çıkarmamak lazım. Bunlar, bir beraber olma koşullarının düzenlemeleridir. Topluma anlatılır böyle olmazsa daha iyi olunur denilebilir. Arkasından bölünme gelir düşüncesine de kapılmamak gerekiyor. Toplumu daha yeni ve cazip modellere götürebilir.

Yazar Orhan Miroğlu: Ortaya çıkan olguları korku unsuru olarak görmememiz gerekir. Bunların Türkiye'de daha çok konuşulması ve tartışılması gerekir.

Çalıştay'ın üzerinde görüştüğü konular Kürt siyasetinin gündeminde olan bir konudur. Bu konuyu Türkiye'nin felaket ortamında tartışmadan anlamaya çalışması gerekir. Bu insanlar çalıştaydan ziyade, kamuoyunun gündeminde bunları ifade etmeli. Önemli olan şiddeti öngörmemesidir. Eğer bir Kürt grubu "Biz özerklik istiyoruz. Türk ordusuyla çarpışacağız" dese o zaman ben karşı çıkarım. Türkiye artık olgun bir ülke ve bunları tartışabilmelidir.

USAK Genel Koordinatörü Sedat Laçiner: Zamanlama ve üslup rahatsız edici. Öcalan'ın düğmeye basmasıyla başladı. Temel maksat Mart ayına kadar ortamı gergin tutmak. Burada provokasyonla karşı karşıyayız. Söyleneler hedef yolunda kullanılan bir araç. Maksat askeri ve milliyetçi hassasiyetleri aşırı olanları galeyana getirmek onları oyunun içine sokmak ve bu yolla da hükümeti pazarlık masasına oturtmak. Bu tartışmalar devam edince sivil asker ilişkilerindeki sorunlar kaşınmış olur. Bunların olmasını istemeyecek bir hükümet de Öcalan'ın taleplerine olumlu cevap verir düşüncesinin uygulanmasıdır.