Peki DDR3 adı nereden geliyor? Bunu anlayabilmek için biraz geriye dönüş yapmamız gerekiyor. Geleneksel DRAM, asenkron bir arayüz kullanıyordu. Bu, işlemciden bağımsız olarak çalıştığı anlamına geliyordu ve işlemciden gelen isteklere yetişemediği durumlarda bu, ideal bir durum meydana getirmiyordu. SDRAM’ler, bellek cevaplarını sistem veriyolu ile senkronize ederek ve işlemleri sıraya dizmeye izin vererek bu işi kolaylaştırdılar. Bu gelişmeler sayesinde bilgisayarlar, 1990′ların sonunda işlemleri artık çok daha hızlı gerçekleştirebiliyordu.

SDRAM’in izlediği bu yolun da bazı kısıtlamaları olduğu kısa zamanda ortaya çıktı. Orijinal SDRAM, tekli veri oranı (SDR) arayüzüyle çalışıyor ve her saat döngüsü için bir komut kabul edebiliyordu. Bilgisayarlar karmaşık hale geldikçe ve yaygınlaştıkça belleye yapılan karmaşık isteklerin sayısı arttı ve bu, daha büyük bir sorun halini aldı.