Dönemin Genelkurmay Personel Plan Yönetim Daire başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç, darbe girişiminin direktiflerinde ve bazı atama listelerinde isminin olmasıyla hatırlanıyor.

Ankara emniyetinin incelemesine göre 15 Temmuz askeri darbe girişiminin sivil ayağını Adil Öksüz ile Kemal Batmaz oluştururken, askeri ayağın ‘bir numarası’ olarak Genelkurmay Başkanlığı Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç gösterilmişti.

‘Baransu beni itham etti’

Savunmasında, tüm mal varlığına tedbir uygulandığı için maddi durumunun iyi olmadığını, ücretlerin yüksek olması nedeniyle avukat tutamadığını belirten Partigöç, baro tarafından atanan avukatla da hiç görüşemediğini söyledi.

Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda (ÖKK) görevli iken ‘kumpas davası’nda yargılanan albay Levent Göktaş ve korgeneral Engin Alan’ın ‘sicil amiri’ olduğunu aktaran Partigöç, “Benimle ilgili bir tespitleri olsa o dönemde kayda geçirmemeleri mümkün mü?” dedi.

Partigöç, amiri Göktaş’ın önerisiyle ÖKK’dan karargaha görevlendirildiğini söyledi.

Ergenekon davasında delil kabul edilen ıslak imzalı belgenin ‘askeri yazışma kurallarına uygun olmadığı’ yönünde bilirkişi raporu verdiğini öne süren Partigöç, bu nedenle Taraf gazetesinin eski muhabiri Mehmet Baransu’nun kendisini sahte bilirkişilikle itham ettiğini söyledi.

‘Sıkışan herkesin ‘Partigöç’ten emir aldık’ dediğinin farkındayım’

Daire başkanlığı görevinin üçüncü yıla uzatılması nedeniyle darbe girişiminden birkaç ay önce ‘FETÖSAVAR’ adlı internet sitesinde ‘FETÖ’cü olduğu yönünde iddiaların yer aldığını anlatan Partigöç, sicil amirlerine istifa etmek istediğini söylediğini, ancak göreve devam etmesinin istendiğini iddia etti.

Partigöç şöyle devam etti: “İsmimin sürekli kullanıldığının, sıkışan herkesin ‘Partigöç’ten emir aldık’ dediğinin farkındayım. Mahkemeniz benden bir darbeci çıkaracak mı bilmiyorum, ama benden bir FETÖ’cü türetemeyeceklerini biliyorum.”

15 Temmuz günü normal mesaisine başladığını, Yüksek Askeri Şura toplantısı nedeniyle çalışmaların yoğun olduğunu anlatan Partigöç, karargahta saat 21.00’den itibaren bir hareketliliğin başladığını, elinde silahla mevzi alan askerleri gördüğünü, bazı askerlerin de plastik kelepçeyle ellerinin bağlı olduğunu kaydetti.

‘Yaşar Paşa emir gönderdiyse gereğini yapın’

“Ne oluyor?” diye sorduğunda tatbikat yapıldığı bilgisini aldığını anlatan Partigöç, o gece komuta katına dört kez giriş yaptığını, bu sırada Yaşar Güler’in emir subayının kendisine ‘bir mesaj geldiğini ve hemen yayınlanması gerektiğini söylediğini’ söyledi.

Güler’in makamına gittiğinde müsait olmadığının söylendiğini, ikinci kez gittiğinde ise Akıncı Üssü’ne gittiğinin belirtildiğini aktaran Partigöç, Personel Başkanı İlhan Talu’nun odasına geçtiğini, ışıkların sönük, kapısının kapalı olduğunu gördüğünü belirtti.

Partigöç, mesajıyla ilgili “Bana emir veren kimse yok, Yaşar Paşa emir gönderdiyse gereğini yapın” dediğini ileri sürerek, kamera kayıtlarını izleyerek olayların ne olduğunu anlamaya çalıştığını belirtti.

Gece boyunca amirlerinden kimsenin kendisini aramadığını, 16 Temmuz sabah saat 10.00 sıralarında, İlhan Talu’nun kendisini arayarak, karargahtaki personelin savcılara teslim olması emrini verdiğini, bu emri personele ilettiğini anlatan Partigöç, ardından kendisinin de tutuklandığını ifade etti.

‘Benim suratım hep kırmızıdır’

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mesaj sisteminden gönderilen sıkıyönetim belgesinde imzası bulunduğunu kabul etmeyen Partigöç, “Mesajları hala görmedim, şu ana kadar daha görmüş değilim. Mesajları alanların hiçbirisi beni arayıp ‘Bu nedir’ diye sormuyor, herkes kendini aklamaya çalışıyor. O saate bunun emir komuta zinciri içinde olduğuna inananlar vardı, ki ben de ona inandım, sonra iş bu noktaya gelince FETÖ’cü darbeydi… Algı oluşturmak kolay, herkes suçluyor, darbe girişimin arkasındaki hangi üst akılsa başarısız olacağı belli. Bunun için özel tedbirler alınmış, önce bir kısım personelin inanması sağlanmış, sonra bunların FETÖ’cü ilan edilmeleri sağlanmıştır” diye konuştu.

Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı’nın, ifadesinde, Genelkurmay Karargahı’nda kendisiyle karşılaştığını, “Yüzü de adeta kızamık şekeri gibi kıpkırmızı idi” dediğini hatırlatan Partigöç, “Herkes bilir, benim suratım hep kırmızıdır” dedi.

Partigöç, Talu’nun kendisinin ‘FETÖ’cü olduğunu söylediğini de hatırlatarak, “O beni zannetmiş olabilir ama ben şuna inanıyorum, İlhan Talu FETÖ’cü değil” diye konuştu.

‘Akar’ı görmedim’

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın, karargahtan götürülüşü sırasında orada bulunduğunun da iddia edildiğini belirten Partigöç, “Benim Genelkurmay Başkanı ile bırakın 15 Temmuz gününü, o hafta yan yana geldiğimi gören varsa hakkımdaki bütün ithamları kabul edeceğim” ifadelerini kullandı.

Evinde 1 dolar bulunduğu iddiasına da yanıt veren Partigöç, eşinin yurt dışı gezisinden kalan 1 dolarların, ilkokul birinci sınıfa giden kızı tarafından annesinden istendiğini savundu. Partigöç, okuldaki derste paraları yeni öğrenen kızının, annesinden aldığı bu parayı çantasına koyduğunu iddia etti.

‘Notlar bana ait değil’

Partigöç, Genelkurmay Başkanlığı’nda bulunan sırt çantasında, küçük kağıtlara elle yazılmış, “1. Sevgili eşime ve kızlarıma, hayatım, ülkem ve milletim için mücadele için geçti. 2. Geldiğimiz aşamada ülkemizin kötü gidişine ‘Dur’ demek de bize düştü. 3. Hakkınızı helal edin” diğeri ise “Canım eşim, seni gerçekten her şeyden çok sevdim. Ama bu başkaldırıyı yapmasaydım da beni hayatımın sonuna kadar hapse atacaklardı, beni affet” ifadelerini içeren notların kendisine ait olmadığını iddia etti.

Partigöç şöyle devam etti: “Bir darbe oluyor, ben darbenin en üst makamıyım, öyle iddia ediliyor. Artık başarısız olduğu ortaya çıkmış, ben bir not yazıyorum, ‘Darbeyi ben yaptım’ diye ve bunu ortalıkta bırakıyorum. Bu akla mantığa uyan bir şey değil” diye konuştu.

‘Toplantılara katılmadım’

Telefon görüşmelerini içeren HTS kayıtları hakkındaki iddialara da yanıt veren Partigöç, o gece tanımadığı hiç kimseye telefonla bilgi vermediğini, tanıdıklarına da “Bilmiyoruz, biz de araştırıyoruz” dediğini, kimseyle herhangi bir bilgi paylaşmadığını ileri sürdü.

Partigöç, Genelkurmay İdari Tahkikat Raporu’nda da hakkında örgüt üyesi olduğuna ilişkin maddi bir delil bulunmadığını, raporun, hakkında medya operasyonundaki bilgiler, bu bilgilerden kaynaklı MİT’in gönderdiği liste ve emniyetin gönderdiği bilgilere dayandığını öne sürdü.

Adil Öksüz başkanlığında darbenin planlanması için düzenlenen toplantılara katıldığı yönündeki iddiayı da reddeden Partigöç, “6, 7, 8, 9 Temmuz 2016 günlerinde Ankara Konutkent’te bulunan villada yapılan toplantılara aktif olarak katıldığım iddia ediliyor. Bu tarih bayramın 2, 3 ve 4. günü. Ben o tarihlerde Ankara’da akrabamız çok, bayram hareketli geçiyor. Ayın 5’i sabahı teyzemi ziyaret ettim. Sonra eşimin ablasına uğradık, eve döndük. Öğleden sonra eşimin ablası geldi, evdeydik. Akşam annemi görmek üzere yola çıktım. Polatlı’ya giderken bir helikopter kazası olduğunu duydum. Giresun bölge komutanının helikopteri… Geri döndüm. Gece harekat merkezine gittim. Gece 3’e kadar çalıştık. Ertesi gün cenaze vardı. GATA ve Kocatepe’ye gittik. Ayın 7’sini çok hatırlamıyorum. 8 ve 9’unda çalıştığımızı net hatırlıyorum” savunmasını yaptı.

‘O gece görüştüm ama ilk ben aramadım’

58. Topçu Tugay Komutanı Tuğgeneral Murat Aygün’ü arayarak “Harekete geçin” talimatını verdiği iddiasını yalanlayan Partigöç şöyle devam etti: “O gece görüştüm ama ilk ben aramadım. Ben bir yanlışlık eseri onun tuşuna basmış olabilirim. Birkaç Murat varken o Murat’ın telefonuna basmış olabilirim. ‘Beni aramışsın’ dedi. ‘Ben seni aramadım, arayacak durumda da değilim. Burada bir karışıklık var, onu çözmeye çalışıyorum’ dedim. ‘Bizimle ilgili bir durum var mı?’ dedi. ‘Kendi amirlerinize sorun’ dedim. O gece kimseyi Genelkurmay Karargahı’ndan arayıp da şunu yapın demedim. Görüşmemiz bu.” dedi.

Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu iddiasını da yalanlayan Partigöç, “Peki darbeyi kim yaptı. Ben de 10 aydır bunu düşünüyorum. Ulaştığım sonuç şu, kendimle ilgili, hiçbir şey yokken önce ‘FETÖSAVAR’ diye bir site kurdular, oradan belli isimleri servis ettiler. Bu da algı operasyonunun bir parçası” diye konuştu.

Partigöç, savunmasının sonunda mal varlığına konulan tedbirin kaldırılmasını talep etti, tahliye ve beraatına karar verilmesini istedi.

Çapraz sorgu

Savunmanın ardından çapraz sorguya geçildi.

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler’in ve diğer rütbelilerin başına çuval geçirilirken kendisine niye bir şey yapılmadığını sorması üzerine Partigöç, “Onlara sormak lazım. Ben Fırat Alakuş’u tanıyorum. Özel kuvvetçilerin de çoğu tanır beni. Onun için olabilir, tanıdıkları için olabilir” yanıtını verdi.

Partigöç, Dik’in “Genelkurmay Karargahı’nda o gün kim ne taraftaydı?” sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Açıkçası darbe bildirisi okununca bunun emir komuta zinciri içinde olduğunu düşündüm. Çünkü ikinci başkanın derdest edildiğini görmedim.”

‘Anca çatışmayı engelleyebilirim’

“Emir komuta zinciri içinde olduğunu düşünerek darbeye iştirak mı ettiniz?” sorusu üzerine de Partigöç, “Hayır etmedim. Onu emri veren, yapan kimse sorumlusu o dur. Ortada nötr durmayı… Çünkü ben silahı olmayan bir şahısım sadece. Anca çatışmayı engelleyebilirim” dedi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın, o dönem Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı ile samimi olduğunu söyleyen Partigöç’e, onu durumun mahiyetini sormak için niye aramadığını sorması üzerine Partigöç, özel kuvvetlerin durumunu sorgulamadığını söyledi.

Aydın’ın sorusu üzerine, Partigöç, Genelkurmay Karargahı’nda öldürülen astsubay Bülent Aydın’ı tanığını söyledi.

‘Dost ateşi olduğunu düşünüyorum’

Partigöç, Erdoğan’ın avukatının “Genelkurmay bahçesinde daha önce tanıdığınız bir TSK mensubu şehit ediliyor ve siz de sadece reviri aramakla yetiniyorsunuz. Bu çok olağan bir olay mı Genelkurmay Bahçesinde bir astsubayın şehit edilmesi?” sorusuna “Şehit olduğunu bilmiyordum. Daha sonra cezaevindeyken öğrendim” diye yanıt verdi.

Aydın’ın “Yaralandığını farz edelim ateşli silahla” sözlerine Partigöç, “Dost ateşi olduğunu düşünüyorum” derken, “Nasıl bir dost ateşi?” sorusuna ise “İkisi de TSK personeli dost ateşi oldu aynı birlikten” sözleriyle yanıt verdi.

Partigöç, bir sanık avukatının “Darbe gecesi Genelkurmay Başkanlığına giren tankların içeri girmesine siz izin vermişsiniz? Nereden gördünüz?” sorusuna ise “Kameralardan” yanıtını verdi.