Ey insanoğlu,

Özellikle de kıyılarıma yerleşmiş Anadolu insanı…

Güzelliğim, bereketim, sizin için taşıdığım, ayaklarınızın altına serdiğim topraklar yetmedi mi karnınızı doyurmaya?

Yüce dağların, ormanların heybeti, gücü yetmedi mi saygı duymanıza?

Unuttunuz pırıl pırıl akan berrak suyumun tadını,  serinliğini,

İçindeki neşeli balıklara da birazcık yaşam hakkı bırakmayı,

Söğüt köklerinin ceviz dallarının kana kana su içmesini.

Kirlettiniz beni ve yüzyılların mirasını,

Daha çok kazanmak zenginleşmek adına…

Betonlara, demir parmaklıklara hapsettiniz beni saklarcasına ayıbınızı

Şifa ve bereket, neredeyse zehire, lağıma, çöp taşıyıcısına dönüştü…

Denize kavuşma, özgür olma isteği; denizi de kirletme korkusuna büründü.

O yüzden artık kuruyorum yazları,

O yüzden öfkeliyim olabildiğince, taşırıyorum yağmurları;

Aşırıya gitmenin her şeyi ve bir gün gelip sizi de yok edeceğini göresiniz diye….

Neden duymazdan geliyor eli güç tutan politikacılar, aday adayları, yönetenler, uyuyan insanlar!

Kırgınlığımı, kirletilmişliğimi, betonlara hapsedilmişliğimi…

Günün birinde, bu kirlilik zehir olup boğazınızdan geçtiğinde, beden acılarına dönüştüğünde

Betondan gayrı görecek güzellik kalmadığında civarınızda;

Öfkeli dalgalarım yok ettiğinde emeklerinizi, beton kulelerinizi;

Anlayacaksınız doğanın gücünü ve acı acı verdiği dersi…

yeld1.jpg

Aydın şehrinden geçen Tabakhane Deresi'nin 26 Mayıs 2015'de çekilmiş fotoğrafları

yeld2.jpg

Dünyanın içinden nehir geçen uygar şehirleri, nehirlerini böyle güzelliklere dönüştürüyor. Biz neden yapmıyoruz?