Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım FB'yi öveyim derken tarihi gerçeklerle örtüşmeyen bir açıklama yaptı. Osmanlı'ya haksızlık içeren açıklama bakın neydi?



Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım tarihi gerçeklerle örtüşmeyen bir açıklama yaptı.
Bazı yanlışlar zamanında düzeltilmezse yaygın bir inanış haline geliyor. Özellikle kamuoyu önündeki isimler eylem ve söylemlerine biraz daha dikkat etmeliler ki, onları örnek alanlar ve ne dediklerine kulak verenler doğru bilgilenmiş olsunlar. Dolayısıyla bir yanlış anlamaya fırsat vermemek için, Aziz Yıldırım"ın tarihi gerçeklerle örtüşmeyen açıklamasını tashih etmek ecdadımıza karşı bir ahdi vefa açısından bir bakıma üzerimize borç oldu.
Başbakan Erdoğan, 4 bakan ve 30 bölge milletvekilinin katılımıyla geçtiğimiz cuma günü Bitlis"e bir çıkartma yaptı. Fenerbahçe Başkan Vekili ve Limak Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir"in 32 milyon YTL yatırımla Bitlis"te kurduğu çimento fabrikasının açılış törenine de katıldı. Törene katılanlar arasında Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım da vardı.
Açılışta gazetecilerle sohbet eden Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Fenerbahçe"nin artık İMKB"de hisseleri işlem gören 2 milyar dolarlık bir şirket olduğunu ve halka açılmayı sürdüreceklerini söylerken bir gazeteci kendisine, “Yatırım projeniz var mı?” diye sormuş. Aziz Yıldırım bu soruya; “Osmanlı"nın yolundan gitmiyoruz. Osmanlı gittiği yerlere yalnızca han, hamam yapmış. Biz sportif altyapı yatırımları yapıyoruz” cevabını vermiş. Tarihi gerçeklerden tamamen yoksun ne kadar kötü bir benzetme.

Han – hamam nedir?
Doğrusu bu ifadeyi işadamı sıfatını taşıyan Aziz Yıldırım"a yakıştıramadım. Sayın Yıldırım"ın han ve hamamların tarihte ne tür bir işlev gördüğünü bilmemesine doğrusu şaşırdım. Sayın Yıldırım"ın han - ham denilince aklına herhalde günümüzde özelikle bayan turistleri eğlendirmek için göbek taşı üzerinde bol köpüklü kese atılan otantik hamamlar gelmiş olmalı.
Bakın günümüzde büyük şehir statüsündeki illerin bir çoğunda hala 5 yıldızlı otel yok. Yabancı yatırımcılar veya o bölgede iş yapmak isteyen yerli işadamları bu illere gittiklerinde gönül ferahlığıyla kalabilecekleri ve iş temasları yürütebilecekleri mekan bulmakta zorlanıyorlar. İstanbul"un 6 milyon nüfus barındıran Anadolu yakasında bile 5 yıldızlı 5 tane otel yok.
Türk İktisat Tarihi ve medeniyet tarihimiz açısından konuya yaklaştığımızda geçmişte han ve hamamlar, zengin ticaret yolu güzergahı üzerinde günün şartlarına göre her türlü konforu barındıran ekonomik cazibe merkezi tesislerdi. Günümüzde altı alışveriş merkezi, üstü otel olan mekanlar ne ise, eskiden han ve hamamlar da aynı işlevi görüyordu. Bir yerde han ve hamam varsa, orada dış dünyaya açık ciddi bir ticari sirkülasyon var demekti.

Ekonomik cazibe merkezleri…
Han denilince İstanbul Sultanhamam"daki günümüzde bile hala "han" olarak anılan ticari merkezleri hatıra getirirseniz mesele daha iyi anlaşılır.
Hanlara yakın eski hamamları da günümüzdeki anlamda otantik yıkanma mekanı olarak algılarsanız yanılırsınız. “Su medeniyettir” sözü, seyahat halindeki insanlar için hamamlarda ifadesini bulurdu. Günümüzde otel içlerindeki havuzlar, saunalar ne tür işlev görüyorsa, geçmiş zamanda hamamlar da bulunduğu yere, hangi tesise ve içtimai yapıya yakın olduğuna göre benzer bir misyon görüyordu.
Yabancılara, Türkiye veya Osmanlı deyince akıllarına ilk olarak neyin geldiği sorulsa, çoğunluk "Türk hamamı" cevabını verecektir. Hamamlar, yüzyıllarca Osmanlı ve Türkiye kültürünün en önemli ve renkli öğelerinden biri olarak varlığını korudu. Selçuklu ve Osmanlı"daki bu tür tesisler, modern anlamda bir sosyal merkez karakterine sahipti.
"Türk Hamamı"nın tarihine bakıldığında, erken dönem Yunan ve Roma dönemleri ile Bizans mimarisinin yoğun izleri hemen görülüyor. Ancak, bu hamamların sadece temizlik amacının dışında, toplumsal hayatın olmazsa olmaz bir parçası haline gelmesi ise, Osmanlılar sayesinde gerçekleşiyor.
Osmanlı'da hamamlar, külliye denilen ve bir bütünlük gösteren cami, imaret, kütüphane, medrese gibi yapıların yanında yapıldıkları gibi, tek olarak da inşa edilmişlerdi.
Osmanlı devletinin iktisaden gerilemesi ve çökmesi ile, han ve hamamların eski misyonunu kaybetmesi birebir örtüşen bir süreçtir. Osmanlı"da ticaretin canlılığını yitirmesi nasıl ki Osmanlı Devleti"nin gerilemesi ve çökmesini beraberinde getirmişse, han ve hamamlar da eski hayatiyetini kaybetti.
İşte bu nedenlerle, Aziz Yıldırım"ın “Osmanlı"nın yolundan gitmiyoruz. Osmanlı gittiği yerlere yalnızca han, hamam yapmış” sözütarihi gerçeklerle uyuşmamaktadır. Osmanlı Devleti han ve hamam yapabildiği, ülkede ve bölgesinde ticareti canlı tutabildiği dönemlerde dünyada güçlü bir devletti. Han ve hamamlar eski misyonunu kaybedince, devlette zaten çöktü gitti.

Tıplı “Lonca” teşkilatı gibi…
Günümüzde dünyanın her yerinde bulunan ticaret ve sanayi odalarının ilk örneği Türk tarihindeki loncalardı. Bu kurum hem tüm meslek erbabını ve sektörleri yakından izler, hem de mal ve hizmetlerin standardını belirlerdi. Lonca teşkilatı eski misyonunu kaybedince, Osmanlı"daki iş hayatı da zaten dumura uğradı gitti. Bir ülkede ticaret yoksa, zaten hayat yok demektir. Öyle bir ülkede ne etkin bir sağlık sisteminden, ne iyi bir eğitim düzeninden, ne de güçlü ve bağımsız bir yönetim biçimi veya ordudan söz edemezsiniz. Birilerine bağımlı olur çıkarsınız.
Sözün kısası, her kim olursa olsun öyle bilip bilmeden geçmişimize taş atılmasını ve bir kısım tarihi hakikatlerin amacından saptırılmasını kabullenemeyiz.
Hakikat ne ise onu konuşmak, yada susmak lazım. 

 HABER 7