Ankara'da siyaset kulisleri deyiş yerindeyse fokur fokur kaynıyor. İlkinde teğet geçmişti ama bu kez kesinlikle kapatılacak. Anayasa Mahkemesi ile AK Parti'nin ilişkisinden bahsediyoruz. İddiaların yazarı Bugün Gazetesi'nden Adem Yavuz Arslan. Gelin sözü eğip bükmeden Arslan'ın yazısını birlikte okuyalım:

- 'Yok artık' demeyin. Son günlerde Ankara kulislerinin en popüler

konusu AK Parti'ye yönelik açılacak yeni bir kapatma davası.

Hatta 'dosyanın kaç sayfa olduğu' ve 'hangi gazetelerin, hangi manşetlerinin delil olarak yer aldığına' kadar detaylar bile dolaşımda.

Daha önce açılan kapatma davasından kıl payı kurtulan AK Parti'nin bu kez 'kesin olarak kapatılacağı' konuşuluyor. Yargı çevrelerinde hararetle anlatılanlara göre Yargıtay Başsavcılığı aylardır üzerinde çalıştığı dosyayı tamamladı. Yeni yılın ilk günlerinde de 'son ilaveler' yapılarak beklemeye geçildi.

İlk duyanlar 'Yok canım. Bir kapatma davasının ülkeye neye mal olduğu ortada, olmaz öyle şey' dese de bu ihtimali ciddiye alan iktidar partisi mensupları da var. Bir kesim ise 'Aa süper! Açsınlar. Oyumuz patlar, yeniden tek parti iktidarını garanti ederiz (!)' düşüncesinde.

Peki böyle bir dava ne kadar mümkün? Cevabı basit. Pekala da mümkün. Çünkü Anayasa Mahkemesi sonuçta siyasi bir kurum. Yargıtay Başsavcılığı'nın birinci kapatma davasıyla ilgili dosyası da arşivlerde duruyor. Yüzlerce delil hafta sonu mesaisi ile Google'dan toplanmıştı. Hatta bu delillerin bir kısmının da 'internet andıcı' tartışmalarında Genelkurmay tarafından resmen sahiplenilen 'kara propaganda siteleri'nden derlendiği de ortaya çıkmıştı.

Yani çok sağlam 'suç isnatları'na gerek yok. İktidar partisine kapatma davası açılmasına karar verilirse malzeme bulmak sorun değil. Telekulak iddialarından tek parti vesayeti tartışmalarına kadar her şey 'laiklik ilkesinin ihlaline' bağlanabilir.

Daha önceki davada da resmen 'irticai faaliyetlerin odağı' olarak tescillenmiş bir parti bu kez kafadan kapatılır. Tabi burada önemli olan partinin kapatılması değil.

Seçim öncesi özellikle Başbakan Erdoğan başta olmak üzere partinin omurgasını oluşturan isimlere bir siyasi yasak getirilirse 2011 seçimlerinde AK Parti kalmaz.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın hem AK Parti hem de DTP'nin kararını açıklarken ısrarla söylediği 'gerekli yasal düzenlemeleri yapın. Parti kapatma dosyaları önümüze gelmesin. Gelirse yasalar gereği kapatırız' uyarısını da hatırlatmakta fayda var.

Çok uçuk bir senaryo gelebilir. Ama bağıra bağıra gelen birinci kapatma davası için de 'yok canım, nereden çıkarıyorlar bunları. Aslanlar gibi iktidarız işte' diyen hatırı sayılır bir kesim de vardı.

Sonrasında neler olduğu ortada. Dünyada tarihi gelişmeler olurken biz 6 ay boyunca parti kapatma davasıyla boğuştuk. Ülke enerjisini kaybetti, hesaplanamayacak kadar büyük ekonomik zararlar doğdu. Aynı tablonun şu konjonktürde tekrarı durumunda neler olabileceğini tahmin etmek bile ürkütücü.

Ankara'da cevabı aranan sorulardan birisi de Yargıtay'ın AK Parti mesaisinin neden bu kadar çok seslendirildiği? Sonuçta yargı çevrelerinin nabzını tutabilen herkes dosyanın hazırlanmakta olduğunu biliyor.

Burada görüşlerden birisi de şu: Hükümete gözdağı verilmek isteniyor. Malum olduğu üzere AK Parti'nin gündeminde bir anayasa değişikliği var. Ayrıca başta HSYK'nın yapısının değiştirilmesi olmak üzere bir yargı reformu hazır. Yani kulislere 'AK Parti hakkında kapatma davası hazırlanıyor' bilgisi yayılarak mealen 'herhangi bir adım atarsanız dava ile karşılaşırsınız' denmek isteniyor olabilir. Yabana atılmaması gereken bir yorum.

Hükümet kanadında ise kapsamlı bir anayasa değişikliği hazırlığı yok. En azından işaretler bu yönde. Anayasa'nın değişmesi gerektiği konusunda herkes hemfikir ama bu değişime cesaret edilemiyor. Hatta Cemil Çiçek'in benzetmesiyle 'egzozu patlak, motoru yağ yakıyor, lastikler de kabak. Bu araba gitmez.' Ama ortada bir de açmaz var. Hükümet anayasa değişikliğine cesaret edemiyor. Partide dillendirilen görüşe göre "411 oyla yaptığımız düzenleme Anayasa Mahkemesi'nden döndü. Bize yeni bir düzenleme yaptırırlar mı? Ne yaparsak yapalım mahkemeden döner."

Bu noktada kabinenin etkili bir isminin vekillere söylediği "Partimize yönelik kapatma davasının gerekçeli kararında net ifadeler var. Bir şekilde laiklikle ilgili maddelerde düzenleme yaparsak, bu bize kapatma davası olarak dönebilir" ifadesinin altını çizmek lazım.

Özetle Ankara'nın havası yine bulanık. Doğru ya da değil ama 'yeni bir kapatma davası' söylentisi pompalanıyor. Hükümet ise parti kapatma ve yargıyla ilgili yasal düzenlemelerde cesaretsiz./İNTERNET HABER