Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Öyle bir noktaya geldik ki, bugün pek çok ülkenin Suriye politikası, Türkiye'nin söylemlerine önemli şekilde endeksleniyor, pek çok ülke Suriye politikasını oluştururken Türkiye'nin ne dediğine çok dikkatli biçimde kulak veriyor" dedi.

Babacan, İran ile P5 1 ülkeleri arasında İstanbul'da yapılan toplantının, dünyada petrol fiyatlarının en az 6-7 dolar düşmesini sağladığını kaydetti.

IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantıları için ABD'nin başkenti Washington'da bulunan Babacan, Türk basın mensuplarıyla bir araya geldi.

Babacan, Suriye'ye yönelik soru üzerine, ister ABD olsun, ister Suriye Halkının Dostları Toplantısına katılan 81 ülkenin bu konudaki duruşu olsun, Türkiye'nin yaklaşımlarının, ortaya koyduğu dik duruşun ve insanlık adına yüksek sesle görüşlerini ve eleştirilerini ortaya koymasının takdir edildiğini söyledi.

ABD ile Suriye konusunda çok yakın diyaloglarının bulunduğunu belirten Babacan, şöyle devam etti:

"Çizgimiz burada, Washington'da genel kabul görüyor ve Türkiye'nin bu konudaki önerileri, tavsiyeleri ABD ve pek çok Avrupa ülkesi tarafından ciddi biçimde dikkate alınıyor. Pek çok ülke Suriye politikasını oluştururken Türkiye'nin ne dediğine çok dikkatli biçimde kulak veriyor.

Bazen Türkiye'de bazı çevreler, Türkiye'nin yaptıklarını dışardan zorla, telkinle yapıyor gibi görüyor ama işin aslı tam tersi, öyle bir noktaya geldik ki, bugün pek çok ülkenin duruşu, Suriye politikası, Türkiye'nin duruşu, Türkiye'nin söylemlerine önemli şekilde endeksleniyor."

Suriye ikili görüşmelerin gündemindeydi

Suriye konusunun IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantılarında, ikili görüşmelerinde gündeme geldiğini belirten Babacan, "Birinci olmasa da ikinci konu mutlaka Suriye oluyor" dedi. Babacan, Türkiye'nin aktif ve ön planda etkili olması nedeniyle, Türkiye'den hangi üst düzey yetkili nereye giderse gitsin, ilk Suriye sorusuyla karşılaştığını dile getirdi.

Babacan, Suriye konusunda en önemli problemin, uluslararası toplumun tek bir duruş sergileyememesi olduğunu belirterek, "BM Güvenlik Konseyi'nin 14 Nisan'daki kararına kadar, uluslararası toplumun tek bir sesi yoktu Suriye konusunda, hatta mevcut rejimi ve hatta bir ölçüde yaptıklarını destekleyecek ülkeler vardı, bunlar bir ölçüde hala var ama gözlemcilerle ilgili Güvenlik Konseyi'nin kararının alınmasından sonra umuyoruz ki yeni döneme girilmiştir bu konuda. Yani, bunu bir ilk olumlu adım olarak kabul etmek lazım, bundan sonra da benzer adımların gerekirse atılabileceğini düşünmek lazım."

Suriye'nin sorunlarının kendi iç dinamikleriyle çözülmesi gerektiğini belirten Babacan, "Şiddetin durması, gözlemcilerin sayısı yeterli olup işlerini iyi yapabilmesi halinde, zaten Suriye'nin iç dinamikleri gerekeni yapacaktır, fazla bir şeye gerek yok" dedi. Babacan, şiddet ortadan kalktıktan sonra halkın gerçek iradesi hangi yöndeyse Suriye'de işlerin gidişinin o yönde gerçekleşebileceğine inandığını kaydetti.

"Somut tarihler konulmalı"

Babacan, Suriye konusunda alternatif çözümlere yönelik soru üzerine, şu anda önlerinde Annan planı bulunduğunu ve plan tam uygulanması halinde, bunun olumlu gelişmelerin başlangıcı olabileceğini belirterek, "Ama rejimin sözlerini tutup tutmayacağını zaman gösterecek, hep birlikte göreceğiz. Şu anda pek çok ülkenin yaptığı gibi biz de bu plana destek veriyoruz, harfiyen uygulanması konusunda talepkar oluyoruz" dedi.

Babacan, Annan planına bir zaman çizelgesi, somut tarihlerin de konulması gerektiğine işaret etti.

Suriye'den Türkiye'ye sınır ihlallerini BM ve NATO'da kayda geçirdiklerini belirten Babacan, "Bugün için bundan ötesinde birşey yok ama ilerde olayların gelişmelere bağlı olarak Türkiye için seçenekler açık ama umarız ki işler o noktaya varmaz, umarız ki Annan planı olsun, BM kararları olsun onlar sonuç verir. Suriye'de bir an önce barış, huzur, istikrar elde edilir, bizim asıl amacımız bu. Dışarıdan çözümlerin Suriye için iyi sonuçlar getiremeyebileceğini de hesaba katıyoruz. Dolayısıyla, mümkün olduğunca şiddetin durması, güç kullanımının durması ve Suriye'nin kendi iç dinamiklerinin iyi şekilde çalışmasını sağlayarak, oradaki gelişmeleri hep beraber izlemek, bizim asıl tercihimiz bu" dedi.

İstanbul toplantısı petrol fiyatlarını etkiledi

Babacan, İran'a yönelik soru üzerine, "İran'la ilgili endişelerin yüksek olduğu bir dönem yaşadık, ancak İstanbul'da ev sahipliği yaptığımız toplantının sonrasında artık diplomasinin biraz daha ön planda olduğu ve diplomasi dışı çözümlerin de bir süre kenara bırakılacağı bir dönem başlamış oldu. İstanbul toplantısı sadece kendisi açısından önemli değil, aynı zamanda bu yıl yapılacak bir dizi toplantının da ilk halkası olduğunu ortaya koymuş oldu" dedi.

İstanbul toplantısında iki tarafın da siyasi taahhüt ve vizyon sunma noktasında iyi iş çıkardıklarını ve daha somut hedefler ortaya koyabildiklerini ifade eden Babacan, bundan sonraki gelişmeleri de izleyeceklerini söyledi.

Bazı ülkelerin İran'dan petrol alımlarını azaltacak olmasına rağmen, gerekli petrol ihtiyacının Suudi Arabistan tarafından karşılanması nedeniyle, petrol konusunda bir arz sorunu olmadığını anlatan Babacan, "Bugün de ilerde de arz problemi yaşanmayacak ama niye petrol fiyatları yüksek derseniz, İran'la ilgili riskler, dünya ana petrol taşıma hatlarıyla alakalı güvenlik riskleri bugünkü petrol fiyatlarının yüksek seyretmesini beraberinde getiriyordu. Petrol fiyatları 125 dolarda seyrederken 118 dolar seviyelerine indi, aradaki fark tamamen İstanbul toplantılarının sonucu diye rahatlıkla söyleyebiliriz. İstanbul toplantıları, şimdilik dünyada petrol fiyatları açısından en az 6-7 dolar kazandırmış durumda" diye konuştu.

"Türkiye hala hak ettiğinden düşük oranda temsil ediliyor"

Babacan, bir soru üzerine, IMF'nin ikinci tur kota reformuyla ilgili kararların 2010 yılında alındığını hatırlatarak, dünyadaki ekonomik güç dengelerinin değiştiğini, uluslararası kuruluşlardaki temsillerin de buna paralel olması gerektiğini söyledi.

İkinci tur kararların ülkelerin parlamentolarında onay sürecinin, bu yıl Tokyo'da yapılacak yıllık toplantıya kadar tamamlanması yönünde G-20 ülkeleri olarak beklentileri bulunduğunu belirten Babacan, "Asıl gündemde olan, 2013 Ocak'tan itibaren 3. tur kota formülünün başlaması. Biz hala Türkiye'nin bugün dahi hak ettiğinden düşük oranda temsil edildiğini düşünüyoruz, herkes de bunun farkında" dedi.

Bir soru üzerine, hem TMSF hem de BDDK ile ilgili 1'er üye atanmasını Bakanlar Kurulu'nda imzaya açtıklarını, ama başkanlarla ilgili henüz bir karar bulunmadığını belirten Babacan, "Kararlarımızı vermemek, bu kurumlarda herhangi bir eksiklik olduğu anlamına gelmiyor. Bu kurumlarda sadece başkana dayalı bir çalışma sistemi yok" dedi.

"Dış yardımlarını en fazla artıran ülke Türkiye"

Bir soru üzerine, Türkiye'nin, Kırgızistan, Bosna Hersek ve Libya'ya tek başına verdiği kredilerin gerçekten kayda değer fonksiyonu olduğunu belirten Babacan, Türkiye'nin geçen yıl dış yardımının ise 1,3 milyar dolar olduğunu ve bunun önceki yıla göre yüzde 38 artış anlamına geldiğini anlattı. Babacan, tüm OECD ülkeleri içinde son bir yılda dış yardımlarını en fazla artıran ülkenin Türkiye olduğuna dikkati çekti.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Avro bölgesindeki finansal krizin atlatılması için Avrupa ülkeleri hükümetlerince verilen taahhütlerin yerine getirilmesi gerektiğini, güçlü siyasi liderliğin yanında, güçlü bir mali birliğin de zamanı olduğunu belirterek, "2012 yılı, Avro bölgesi için test yılı olacak" dedi.Babacan, ABD'deki düşünce kuruluşu Atlantic Council'da konuşma yaptı ve katılımcıların sorularını yanıtladı.

Konuşmasında, Türkiye'nin son yıllardaki ekonomik gelişmelerinden bahseden Babacan, Türkiye'de, 2001 krizinden sonraki yapısal değişimleri anlattı. Babacan, kriz sırasında da diğer ülkelere göre farklı politikalar izlediklerini belirterek, dolasıyla kriz sonrasında AB ülkelerine oranla farklı neticeler aldıklarını kaydetti.

Babacan, ancak bu başarının bazı yan etkiler de getirdiğini ifade ederek, "Enlasyon şu anda görmek istediğimizin biraz yukarısında, ayrıca cari işlem açığı yüksek. Sadece yüksek değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir büyümeye sahip olmak için, sıkı maliye politikalarına devam etme kararı aldık" dedi.

Sıkı maliye politikalarına, sıkı para ve bankacılık politikalarının da eşlik ettiğini ifade eden Babacan, "büyümenin, sadece birkaç yılda yüksek büyüme görülüp, sonrasında zor durumların ortaya çıktığı değil, önümüzdeki yıllarda da devam eden bir büyüme olmasını istediklerini" söyledi.

Babacan, 2023 yılına dair hedeflerinden de bahsederek, İstanbul'un 2023 yılında en büyük 10 küresel finans merkezinden biri olmasını amaçladıklarını kaydetti.

Gelecek yıllardaki politikalarının çekirdeğinde yapısal reformların yer alacağını ifade eden Babacan, yatırım ikliminin geliştirilmesi ve tasarruf oranlarının artırılmasının önemine değindi.

Avrupa ve ABD ekonomisi

Avro bölgesi krizinden de bahseden Babacan, bu konuda yapısal reformlara, güçlü ortak mali çerçeveye ihtiyaç olduğunu söyledi. Babacan, "Bekleyip görelim aşamasındayız" diyerek, AB hükümetlerinin taahhütlerde bulunduğunu, şimdi bunların uygulanıp uygulanmadığının görüleceğini söyledi.

Babacan, bu noktada 2012 yılının, verilen taahhütlerin uygulanması konusunda "test yılı" olacağını belirterek, güçlü siyasi liderliğin gerektiğini, şu anda sadece siyasi ya da para birliği değil, güçlü bir mali birliğin de zamanı olduğunu vurguladı.

Neler olacağını öngörmenin şimdiden mümkün olmadığını kaydeden Babacan, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa ülkelerinin ciddi krizle karşılaşmadığını, dolayısıyla bu kriz vurduğunda deneyim eksikliğinin ortaya çıktığını belirtti. Babacan, kriz zamanlarında hükümetlerin ilk birkaç ayda gerekli adımları atmaları gerektiğini ama bunların gerçekleşemediğini söyledi.

Babacan, AB hükümetlerinin de halklarıyla bu sancılı süreci konuşmaları, doğruları anlatmaları gerektiğini belirterek, onların bu izahatleri yapmaması halinde piyasaların konuşacağını, ama onun da bunu daha sert bir şekilde yapacağını dile getirdi.

ABD ekonomisiyle ilgili olarak da Babacan, istihdam oranları ve büyüme tahminlerindeki daha iyi rakamların umut verici olduğunu, ancak bunların, mali kanatta ciddi adımlar eşlik etmediği müddetçe sürdürülebilir olmadığını kaydetti.

Babacan, 2013 yılının da ABD açısından "çok önemli bir test niteliğinde" olduğunu belirterek, seçim yılı olan bu yılın ardından, 2013 yılında ABD'den somut adımlar beklediklerini kaydetti.

"Maliki mezhepçi çizgide politika izliyor"

Bir soru üzerine Babacan, Nabucco projesinin hala kritik önemde bir proje olduğunu söyledi. Ancak, proje içinde çok fazla ülke bulunması ve boru hattını dolduracak yeterli gazın olmamasını iki önemli sorun olarak değerlendiren Babacan, ayrıca, projeye Irak'ın da katkı sağlamasını tasarladıklarını ama ülkedeki durumun karmaşık olduğunu kaydetti.

Irak Başbakanı Nuri El Maliki'nin çok mezhepçi çizgide politika izlemesi nedeniyle, Bağdat'taki merkezi hükümet ile Iraklı Kürtler arasındaki çatlağın büyüdüğünü dile getiren Babacan, dolasıyla Irak'ın iç dinamiklerinin Nabucco'ya gaz tedarikini zorlaştırdığına işaret etti.

Babacan ayrıca, bölgedeki herhangi bir enerji projesinde Rusya'yı da rakip değil, ortak olarak görmek gerektiğini söyledi.

Babacan, bir soru üzerine, Rum kesiminin AB dönem başkanlığı sırasında, AB'deki Rumların başkanlık ettiği siyasi düzeydeki toplantılara katılmayacaklarını ama AB ile ilişkilerinin teknik düzeyde devam edeceğini belirtti.

Başbakan Yardımcısı Babacan, Kıbrıs Rum kesiminin bu yılın ikinci yarısında AB dönem başkanı olacak olmasının Türkiye-AB ilişkilerini nasıl etkileyeceğine dair bir soru üzerine, Kıbrıs Rum kesiminin AB dönem başkanlığı sırasında, Rumların başkanlık ettiği siyasi düzeydeki toplantılara katılmayacaklarını ama AB ile ilişkilerin teknik düzeyde devam edeceğini bildirdi.