Aydın’da halk artık boş vermeyi bırakmış ve hem kendi problemleri hem de Aydın’ın problemleri ile ilgili fark yaratan projelere başladılar. Sesleri çıkıyor, tepkilerini koyuyor ve yaratıcı çözümler üretmek için sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları dahil hep birlikte adım atıyorlar ve Aydın’ın önünde duran engelleri tek tek aşıyorlar.

Artık sağda solda kahve köşelerin Aydın’dan bir şey olmaz sesleri yerine dişe dokunur, faydası yüksek işsizlik, sosyal kalkınma, ekonomik özgürlük gibi problemlerin nasıl çözüleceği konuşuluyor. Belediye ve Valilik birlikte Aydın’ın sivil toplum kurumları ve odalarını bir araya getirerek her ay farklı bir yerde bazen Türkiye de bazen yurt dışında herhangi bir yerde planlanmış fuar programlarını nasıl yapacaklarını konuşup tartışıyorlar.

Ortaya çıkan bütün fikirlerde ilçe belediyeleri ve diğer kamu kurumları hep birlikte çözümün bir ucundan tutmuş hep birlikte markalaşma, marka kent olma yolunda ilerliyoruz.

Ne güzel olurdu değil mi?

Aydın da bir şey olmaz…

Biz yapamayız…

Onlar gibi olsak çok iyi olur ama burada olmaz

Bizden bir şey çıkmaz yargılarının iptal olduğu ve tersine döndüğü bir Aydın olduğumuzu görmek. Hatta ve hatta Aydın da kendine bir yer edinmiş insanların bile Aydına gelirken kendini korumaya alacaksın gibi Aydını karalayan lafların toptan silinip gittiği bir Aydın

Birilerinin işbirliği ve güç birliğinin haricinde kimsenin ne uzayı ne kısaldığı bir Aydın yerine ekonomide ve sosyal hayatta eşitlik ve adaletin olduğu bir Aydın

Aydınlı olmasam bile rızkını Aydın’dan sağlayan ve bu kentte yaşayan biri olarak en çok istediğim şey bu başlığı bir gün gerçekten atmak ve bundan övgüyle bahsetmek. Bu yazıyı yazmamın sebebi ise şu; Kazara gördüğüm bir gazete sayfasında son zamanlarda Türk’ün adını bir kez daha ilim ve bilim dünyasında yazdıran meşhur Prof. Dr. Sancar’la ilgili yapılan bir haberdir. Haberde Sayın hocamızın Türkiye en çok özlediği şeylerden birinin de İzmir’in inciri olduğu yazılıydı ve bununla ilgili de teessüfleri belirten bir röportaj yer alıyordu.

Şimdi şapkamızı alalım önümüze koyalım ve bir daha düşünelim. Artık altın çağı yaşamayı bir kenara bırakıp sanırım başka bir çağa (adını siz koyun ) geçme zamanı gelmiş. Gelmişte o geçtiğimiz çağda en çok bulunması gereken özelliklerden biride lütfen bilinçlenme olsun.

Daha önce de bir yazımda söylediğim gibi maalesef şehrin gelişmişlik seviyesi sahip olduğu köprüler, otobüs sayısı v.b araçlarla ölçülmez. Aydın ilinin daha birçok kanalda meteoroloji raporlarında bile geçmediğini düşünürseniz burada altın çağının dışarıdan ne çağı olarak göründüğünü kendinize sormanızı isterim. Bunu da birilerine hitaben değil direk Aydınlı olanlara söylüyorum. Çünkü şehrin bilinçlenmesi ve kalkınmasında herkesin rolü vardır ve bundan herkes payına düşeni almalıdır.

Dünyaca ünlü diye nereye koyacağımızı bilemediğimiz incir ve zeytinyağı gibi sadece bize has olan değerlerin yakında bizden çıkması söz konusudur. Burada asıl görülmesi gereken taraf budur. Çünkü satış ve pazarlama otoriteleri der ki; Satamadığın hiçbir değer senin değildir ve üretmeninde bir mantığı yoktur.

Aydın olarak bu bilinçlenmeyi beceremeyen diğer iller gibi bu sektörde sadece en altta yr alan bir piyasa aktörü olmamız yakındır.

Burada çözüm sayın hocamıza bir paket incir göndermekle birlikte rasyonel çözümler üretilmesi ve üretilen projelerinde desteklenmesidir.

İşte o zaman Aydın hem şaha kalkar, hem de şahlanır.