Huma Kabakçı Türkiye'nin en genç koleksiyoneri... 500 resimden oluşan koleksiyonu kendi deyimiyle ona babasından kalan 'en büyük miras', 'hayat güvencesi'. Azerbeycan'da Hayat Oteli ve BP'yi kuran, yurtiçi ve yurtdışında farklı yatırımları olan babası Nahit Kabakçı, daha sonra şirketini kapatıp galeri açmıştı. Ve o dönemde Türkiye'nin en iyi koleksiyonerleri arasına girmişti.Vefatının ardından koleksiyon kızı Huma'ya kaldı. İki bölümden oluşuyor koleksiyonu. İlki; Türk modern ve çağdaş sanatçılarına ait resimler. İkinci bölüm ise Türkçe konuşan ülkelerdeki ressamlara ait resimlerden oluşuyor. Koleksiyonunda Abidin Dino, Komet, Mübin Orhon, Ferruh Başağa gibi bugün değerleri yüz binlerle hatta milyonlarla ölçülen isimler var. Ama o şimdiye kadar hiç resim satmamış. "Kendimi finanse etmek için asla resim satmam. Bütçem yettiği sürece almaya devam ediyorum. Hayatımda hiç Hermes çantam olmadı. Olacağını da sanmıyorum. Gidip üç tane çanta alacağıma bir sanat eseri alır, ileriye dönük de yatırım yapmış olurum" diye anlatıyor Huma. 
 
MÜZECİLİK OKUYACAK 
21 yaşında, üniversiteden yeni mezun olmuş ama yarın Londra'ya, dünyanın en iyi müzayede evlerinden birinde staj yapmaya gidiyor. Stajın ardından müzecilik okumak istediğini söyleyen Kabakçı'nın en büyük hayali ise babasından kalan bu mirası devam ettirebilmek ve koleksiyonunu hem İstanbul'da hem de dünyanın farklı yerlerinde gösterebilmek... Huma'yla Londra yolculuğundan önce Nişantaşı'ndaki evinde buluşuyoruz. Koleksiyonunun bulunduğu depo da yine aynı yerde. Önce resimlerini inceliyor ardından da evinde sohbete başlıyoruz. Dünyanın en büyük müzayede evlerinden birinde staja kabul edilmesinden duyduğu mutlulukla söze başlıyor. "Ama lütfen röportajda hangi müzayede evi olduğunu yazmayın" diye rica ediyor. Galeri gezerken de ismini söylemediğini ve mümkünse açılış günü değil de daha sonra sergileri gezdiğini anlatıyor. Oldukça mütevazi. 
 
FİYATLAR UÇTU 
Evinden içeri adım atar atmaz Fahrelnissa Zeid'in eski dönem, büyük ebat bir resmi hemen gözüme çarpıyor. Evin tüm duvarları sanat eserleriyle dolu. 21 yaşında belki ama o zamanını alışveriş merkezlerinde değil de galerilerde geçirdiğini anlatıyor. Müzayedelere katıldığını ama daha hiç müzayededen resim almadığını da söylüyor. "Fiyatları müzayedeler belirliyor ama fiyatlar çok uçtu. Türkiye'de bir sanat dalgası oluştu. Koleksiyonculuk bir trend haline dönüştü. Bu iyi bir şey ama istikrarlı olmalı. Bilinçli almak gerek. Ben de ileride daha iyi bir koleksiyoner olmak için müzecilik okumak istiyorum" diye anlatıyor. Aslında 30 yıl evvel babasının oluşturmaya başladığı koleksiyonun adı: Huma Kabakçı Koleksiyonu. Babası Nahit Kabakçı kızının adını vermek istemiş koleksiyona. Bakın Huma bunun nedenini nasıl açıklıyor: "Babam koleksiyonculuğun dört nesil devam etmesi gerektiğini söylerdi. Benim de bu işin ucundan tutmam için koleksiyona benim adımı verdi. Kendisini 'misyoner koleksiyoner' olarak tanımlardı. Ben de ondan aldığım bu bayrağı daha ilerilere taşımak istiyorum." 
 
6 bin marka almadı bugün 6 milyon $
Huma, henüz 9-10 yaşlarındayken babasıyla galerileri gezdiğini anlatıyor. Ama babasının koleksiyonerlik macerasının başlarında hatalar yaptığını itiraf erdiyor. Bir dönem sanat galerisi de kuran Nahit Kabakçı, 30 yıl evvel Süher-Güner Pekiner kardeşler sayesinde tanışmış resimle. Nahit Kabakçı Almanya'da gittiği bir sergide 6 bin mark fiyatla satışa sunulan bir Dali resmini almamış. Ardından resmin 6 milyon dolara çıktığını görünce de hırs yapmış. "Ama bu hırs onu yanlış yola itmiş" diye yorumluyor Huma ve babasının koleksiyonerlik macerasını anlatmaya devam ediyor: "Gördüğü tüm resimleri toplamaya başladı. Tam 2 bin resmi oldu. Ardından yurtdışından beğendiği müzelerin danışmanlarını ve müdürlerini getirdi. Hepsini oturttu ve ellerine bayrak verdi. Elenmesi gereken resimlerde bayrak kaldırıyorlardı. O gün tam bin 800 resmi elediler. Ve babamın elinde sadece 200 resim kaldı. Sinirlendi, kızdı ama yılmadı. Bir ilke imza atmak için de Türkçe konuşan ülkelerdeki ressamların eserlerini toplamaya başladı. Bugün o resimlerden bazıları 250 bin dolar ediyor..."
 
Sergi yurtdışını gezdi
2009 yılında tam da sergiye hazırlanırken vefat ediyor Nahit Kabakçı. O sırada Londra'da eğitim gören Huma'ya kalıyor sergi düzenleme işi. Hemen katalog bastırıyor ve koleksiyonunu Duesseldorf, Ruhr ve Macaristan gibi farklı yerlerde sergiliyor. İstanbul'da ise henüz bir sergi düzenlememiş. Londra'daki stajından sonra bunun için kolları sıvayacağını söylüyor.
 
Kimleri alıyor?
Huma Kabakçı maddi gücü el verdiğince resim alıyor. Oysa elindeki bazı resimlerin değeri milyonlarla ölçüşüyor. "Neden resim satıp almıyorsun?" diye soruyorum. Henüz babasının koleksiyonunu bozmak istemediğini söylüyor. Ama hiç resim almıyor da değil. Ekin Saçlıoğlu, Canan Tolon, Kutluğ Ataman, beğendiği ve eserlerini aldığı sanatçılardan bazıları
 
'Galericilik fakirleştirir'
Müzecilik okumak isteyen Huma'ya ileride galeri açmak isteyip istemediğini soruyorum. "Böyle bir niyetim yok. Babam zamanında açmıştı. Ama o dönem resme ilgi şimdiki kadar yoktu. Bir dostu babama 'galericilik seni saygınlaştırır ama fakirleştirir' demişti. Maalesef bu doğruydu" diye anlatıyor Huma. Ama galerilerin sayısının artması gerektiği konusunda hemfikir olduğunu da sözlerine ekliyor.
 
SABAH