Dünyayı sarsan Jeffrey Epstein skandalında, İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez’in kamuoyuyla paylaştığı belgeler büyük bir infiale yol açtı. ABD Adalet Bakanlığı tarafından yayımlanan dosyalarda, Epstein’in kurduğu fuhuş ve istismar ağına Türkiye’den de çocukların dahil edildiğine dair kan donduran ifadeler yer alıyor.
Turhan Çömez, sosyal medya hesabı üzerinden paylaştığı orijinal belgelerde yer alan ifadelerin tercümesini aktararak durumun vahametine dikkat çekti. Belgede şu ifadeler geçiyor:
"Sanık (Epstein); Türkiye’den, Çek Cumhuriyeti’nden, Asya’dan ve çok sayıda başka ülkeden, birçoğu İngilizce bilmeyen reşit olmayan kızları taşıdı. Bu çocuklar seyahat ettikleri lokasyonlarda cinsel istismara maruz bırakıldı."
Öne Çıkan Notlar:
Çocukların İngilizce bilmedikleri için seyahatleri ve istismar sürecinde büyük zorluklar çektikleri dosyaya not edilmiş.
İstismar edilen çocukların sadece ABD yerelinden değil, dünyanın dört bir yanından "tedarik edildiği" vurgulanıyor.
İnsanlık suçu
Açıklamalarında bu durumu "tek kelimeyle korkunç bir insanlık suçu" olarak niteleyen Çömez, geçmişteki benzer çalışmalarıyla ilgili de şu hatırlatmayı yaptı:
Yıllar önce küresel çocuk istismarı çeteleriyle ilgili bir dosyayı dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’ya sunduğunu ve o dönem bazı suçluların yakalandığını belirtti.
Şu anki tabloda ise Türkiye'nin adının böyle sistematik bir istismar ağıyla anılmasının uluslararası hukuk ve çocuk hakları açısından bir felaket olduğunu savundu.
Epstein davası
Jeffrey Epstein, milyarder bir finansçı olmasının yanı sıra, siyasetçi, iş insanı ve kraliyet ailesi üyeleriyle olan yakın ilişkilerini kullanarak reşit olmayan kız çocuklarına yönelik bir fuhuş ağı kurmakla suçlanmıştı.
Epstein, davası sürerken hapishanede şüpheli bir şekilde ölü (intihar olduğu iddia edildi) bulunmuştu.
2024 ve 2025 yıllarında ABD mahkemeleri, aralarında Bill Clinton, Prens Andrew ve Donald Trump gibi isimlerin de geçtiği binlerce sayfalık ifade ve kanıt dosyasını parça parça yayımlamaya başladı.
Turhan Çömez’in gündeme getirdiği bu iddialar, Türkiye’deki adli makamların da harekete geçmesi gerekip gerekmediği tartışmasını başlattı.