AK Parti'nin kurucularından Cüneyt Zapsu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştiren Alman basınına bir mektup göndererek sitem etti.

Mektubuna, "Sayın Başbakan'ın methini beklerken, medyanızda çıkan haberleri okuyunca önce gözlerime inanamadım" diyerek başlayan Zapsu, "Ölenler Alman değil Türk vatandaşları, Türk pasaportu taşıyorlar ve Sayın Erdoğan Türkiye'nin Başbakanı. Ben İstanbul'daki elim saldırıda İngiliz vatandaşları öldüğünde bizim emniyet teşkilatının çalışmasına yardıma gelen Scottland Yard'cıları şahsen çok iyi hatırlıyorum. Bu tüm gelişmiş dünya ülkelerinde çok tabidir. Bir Başbakan sadece toprakları üstündeki
vatandaşlarından değil, tüm vatandaşlarından mesuldür. Türkiye artık vatandaşlarına ilgi göstermeyen veya gösteremeyen bir ülke değildir. Aynı şekilde Türkiye'de Alman vatandaşlarının başlarına birşey geldiğinde ve Alman makamlar yardımcı olma talebiyle gelirlerse tabii ki izin verilir, bunda alınacak hiç birşey olmadığı gibi, aksine bu bir dayanışma gösterisidir" dedi.

CSU'dan Bay Soeder'in yazısını da eleştiren Zapsu, "Türkiye'nin kendini teröre karşı korumak için ABD ve AB dahil tüm dünyanın haklı gördüğü şekilde kendini savunmak için Kuzey Irak'taki terörist kamplarını bombalamaya başladığında, bunu "hücum savaşı" olarak tanımlayarak yine aynı şekilde "hemen AB görüşmelerini keselim" demişti. Bu sefer de Bay Soeder 'Başbakan Almanya'da Türk Partisi kuracak' demiş. Diyebilir, neye istinaden demiş acaba? Hiç kendisi AK Parti'ye bu konuda ne düşündüğünü, ilkelerini
sormuş mu? Başbakan'ın bu konuda herhangi bir konuşmasını dinlemiş mi? AK Parti Türk soydaşlarının bulundukları ülkelerin vatandaşlığını alıp toplumun tüm katmanlarında, tüm siyasi yelpazede yükselmelerini istemekte, bunun içine CSU da girmekte! Bunu sürekli yazan ve söyleyen bir partiye neye göre böyle birşey diyebilirsiniz? Keşke medya üzerinden konuşacağınıza, size, yani Münih'e geldiğimizde direkt Başbakan'a sorsaydınız. İstediğiniz an bir 'Münihli AK Parti Kurucusu' olarak size ben de anlatabilirim
partimin düşüncelerini" ifadelerini kullandı.

Mektubunda, Başbakan Erdoğan'ın Almanya seyahati öncesinde bu ülkedeki Türk toplumundaki heyecan ve sıkıntının altını çizen Zapsu, "Önce Sayın Bakanımız Yazıcıoğlu'nun, Sayın Böhmer ile birlikte gözükmesi, arkasından Sayın Erdoğan'ın sakinleştirici konuşması sayesinde birçok nahoş olayın önüne geçildiğinin farkında değil misiniz?" dedi. Zapsu mektubunda, şu ifadelere yer verdi:

"Hayatımın çok uzun senelerini Almanya'da geçirmiş biri olarak aslında hadisenin ne olduğunu, neyin tarafımızca bir ihtimal yanlış yağıldığını veya yanlış anlaşılmaya sebebiyet verdiğini tahlil ettiğimde:

1. Köln'deki Arena'nın tıka basa dolması huzursuzluk yapmıştır (Ancak bu kalabalığın hem Türk hem de Alman milli marşını söylediğini hiç bir medya yazmamıştır. Aynı şekilde Genel Başkan Yardımcıları Egemen Bağış ve Şaban Dişli'nin entegrasyon mesajlı konuşmaları da hiç yazılmamıştır)

2. Köln'de bu toplantıya çağrı ilanlarının yüzde 80'i Türkçe, gerisi Almanca olmuştur. Almanca oranının yükseltilmesi gerekebilirdi ya da ilanlar iki lisan olabilirdi. İnsanlar anlamadığı bir lisanda ilan görünce huzursuz olmuştur.

3. Yine bu ilanlarda Alman bayrağının kırmızısı içinde Türk ayyıldızı bazı kişileri rahatsız etmiş olabilir. Ancak burada bu sembolün aynısının 2 sene önceki Dünya Kupası finallerinde Almanya'yı destekleyen Türk taraftarlarca kullanılan bir sembol olduğunu ve o zaman da bunun bize "entegrasyon delili" olarak Alman politikacıları tarafından gösterildiğini hatırlatmam gerekir.

4. Türkçe dili konusunda yanlış anlamaya sebebiyet vermiş olabiliriz. Sayın Başbakan, üçüncü kuşak Almanya'da olup düzgün Almanca konuşmayan Türk gençleriyle konuştuğunda kendilerinin doğru dürüst Türkçe de bilmediklerinin farkına vardı ve dil bilimcilerinin zaten bildiğini söyledi: 'Yabancı dili, kendi dilini iyi bilenler çok daha çabuk öğrenebiliyorlar'. Bu yüzden de entegrasyona hizmet edip Almanca öğrenimini kolaylaştırmak amacı ile Almanca bilen Türkçe öğretmenlerini Alman eğitim sistemine yardımcı
olması için yollamayı Alman makamlarına teklif etti. Asıl mesele budur. Evet, nasıl ki Türkiye'de birkaç tane tamamen Almanca tedrisatlı lise var ki ben bu okullardan birinden, İstanbul Alman Lisesi'nden mezunum. Nasıl ki hükümetin de desteği ile Türkiye'de şu anda bir, belki iki tane Alman Üniversitesi kurulmasına çalışılmakta. Aynı şekilde Almanya'da da bunun karşılığından bahsediliyor, yoksa tüm Almanya'da her tarafı kapsayan Türk okulları denmedi, böyle denmiş olsa zaten entegrasyon söylemimize ters
olur.

5. Başka? Başka o kadar. Yani sadece bu kadar basit ve gereksiz şeylerden dolayı kırgınlık ve üzüntü duyuyorum".