İnek sütünün alerji yaratma sıklığında birinciliği hiçbir besine kaptırmadığını, yazı dizimizin dünkü ilk bölümünde okumuştunuz. Yeni doğmuş bir bebeğin anne sütüyle beslendiği ilk günlerde annesinin tükettiği süt ürünleri nedeniyle bile rahatsızlanabileceğine dikkat çeken İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Alerjisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nermin Güler, ek gıdalara başlanmasıyla bu rahatsızlıkların artacağını söylüyor. Anne sütü alımı yetersiz olan bebeklerin beslenmesine eklenen mamaların inek sütü proteinleri içermesiyse (bu proteinleri alan bebeklerin bağırsakları henüz olgunlaşmamış olduğu için) bebeklerin alerjik hastalıklara daha sık yakalanmalarına neden oluyor.

ÇAPRAZ REAKSİYON OLASILIĞI VAR
İnek sütü alerjisi teşhisi konmuş bir bebeğe asla süt, süt ürünleri ve süt ürünleriyle işlenmiş gıdaların verilmemesi gerekiyor. Çocukların çok sevdiği çikolata ve pastalar süt içerikli olduğu için, ailelerin ve çocukların etiket okuma alışkanlığının gelişmesinin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Güler, “Bu çocuklara yuvada ve okulda yanlışlıkla süt ve sütlü besin verilmesini önlemek için kollarına ya da boyunlarına bir uyarı asılması gerekiyor” diyor. İnek sütü alerjisi olan bir bebeğin, başka hayvanların sütünü içmesinin de riskleri olabiliyor. Keçi ve koyun sütünün inek sütüyle yüzde 90 oranında çapraz reaksiyon verebileceğini söyleyen Prof. Dr. Güler, ağır alerjik reaksiyon geçirmiş hastaların bu alternatiflerden uzak durmaları gerektiğini dile getiriyor. İnek sütünün eşek sütüyle çapraz reaksiyon yaratma olasılığınınsa daha düşük olduğu belirtiliyor.

ÖZEL MAMA KULLANILIYOR
İnek sütü alerjisi olan çocuklar için proteinleri parçalanarak alerjenik özelliklerini yitirmiş ürünler bulunuyor. Hafif şikâyetler gösteren hastalar için hidrolize mamalar yeterli olurken daha ağır reaksiyon olasılığı olanlar için proteinlerinin amino asitlere kadar tamamen parçalanmış olduğu özel mamalar kullanılıyor. Bu özel formüllerle alejik çocukların günlük ihtiyaçları karşılanmakla kalmıyor, beslenme bozukluklarının da önüne geçiliyor.

GIDA KATKI MADDELERİ RİSK OLUŞTURUYOR
Yeni doğan bebeklerde sıklıkla süt alerjileri görülürken, ek besinlerle birlikte yumurta ve et alerjilerine de rastlanıyor. Beslenmeye farklı meyve, sebze, baklagil ve hububatın da girmesiyle bunlara karşı da alerjiler gelişebiliyor. Balık alerjisiyse diyete balık eklenmesinden sonra ortaya çıkıyor. Çocuğun kuru yemiş yemeye başladığı ilk yıllardan sonraysa ortaya fındık-fıstık alerjileri çıkıyor. Fındık, fıstık ve balık genellikle ömür boyu gerilemeyen alerjiler olarak dikkat çekiyor. Çocuğun gıda katkı maddeleriyle tanışmaya başladığı ilk yıllardan itibaren bu maddeler ne kadar çok tüketilirse, alerji riski de o kadar artıyor. Bu alerjilerin büyük-küçük her yaş grubunda gelişebildiğine dikkat çekiliyor.

BÜYÜDÜKÇE FARKLI ALERJİLERLE KARŞILAŞILIYOR
Çocuk ve yetişkin besin allerjileri arasında önemli farklar bulunuyor. Küçük çocuklarda daha çok inek sütü ve yumurta kaynaklı alerjiler görülüyor. Büyüdükçe farklı besinlerde bulunan alerjik proteinlerde vücudu etkiliyor ve farklı alerjiler ortaya çıkabiliyor. Çocuk yaşlarda meydana gelen beSin alerjileri genellikle bünye olgunlaştıkça kendiliğinden geçse de her zaman böyle olmuyor. Kendiliğinden geçen alerjilerin başında inek sütü alerjisi geliyor. İnek sütü alerjisinin ilk 3 yıl içinde düzelme olasılığının yüzde 80 olduğu belirtiliyor. Geri kalanların bir bölümü ileri yaşlarda düzelmesine rağmen, bu sorun bir kısım hastada ömür boyu sürebiliyor. Çocuklukta saptanan besin alerjilerinin takibinin, çocuk alerji uzmanlarınca yapılması gerekiyor. Prof. Dr. Nermin Güler, “Çocuk ve aile hekimleri, hastanın normal izlenme süreci sırasında saptadıkları alerji problemlerinin sorumluluğunu çocuk alerji uzmanlarıyla paylaşmalı. Özellikle riskli vakalar senede en az 1 kez konsülte edilmeli” diye konuşuyor.

AZ BİLİNEN ALERJİK BESİNLER
Çok bilinmeyen ama sıklıkla alerji nedeni olan pek çok besin bulunuyor. Prof. Dr. Güler, bunları şöyle sıralıyor:
* Portakal, mandalina, limon gibi narenciyeler.
* Başta muz, elma ve kivi olmak üzere tüm meyveler.
* Domates, patates, havuç ve diğer sebzeler.
* Buğday, mısır ve çavdar gibi tahıllar.
* Fasulye ve mercimek gibi baklagiller.
* Çay, kahve ve çeşitli baharatlar.
* Besinlerin hazırlanması sırasında içlerine eklenen katkı maddeleri.

YUMURTA İÇEREN AŞI VE İLAÇLARA DİKKAT
Yumurta alerjisinde, yumurta ve içinde yumurta bulunma olasılığı olan besinlerin tüketilmemesi gerekiyor. Bu alerjide (inek sütü kadar yüksek oranlı olmasa da) zamanla hafifleyip kaybolabiliyor. “Çocuklara verilecek gıdaların onların seveceği şekilde yumurtasız yapılmasına gayret gösterilmesi ve akranlarının yediği benzer yiyecekleri yumurtasız şekilde yemeleri sağlanmalıdır” diyen Prof. Dr. Nermin Güler, bazı aşı ve ilaçların da yumurta içerdiğini, ailelerin bilgilenmek amacıyla mutlaka bir alerji uzmanına danışmaları gerektiğini söylüyor.

HAYAT KURTARAN İĞNE
Besin alerjisinde tek ve en etkili tedavi yöntemi, alerjiye yol açan gıdalardan uzak durmaktan geçiyor. Hayati risk taşıyan kişilerin yanlarında ani gelişebilecek reaksiyonlara karşı ‘epinefrin’ iğnesi taşımaları öneriliyor. Bu kalem şeklindeki iğne, alerjik besin alımı sonucunda aniden gelişebilecek reaksiyonlara karşı, kişinin kendisine uygulanıyor ve hastaneye varana kadarki süreçte hayat kurtarıcı olabiliyor.