8 yıl boyunca sekreterliğini yaptığı kişi tarafından tacize uğradı, hakkını aramak istediğinde ise şirket yönetimi tarafından şu cevabı aldı: 'Bir sekreter için genel müdürümü atamam. '

Ayşe Arman, Zuhal Güneş'in davasını köşesine taşıdı. 48 yaşındaki Zuhal Güneş'in 18 ve 25 yaşlarında iki çocuğu var. Eşinden 10 yıl önce boşanan Güneş, 25 yıldır aynı şirkette çalışıyor; 8 yıldır ise aynı kişiyle.

Sonrasını Ayşe Arman köşesinde şöyle anlatıyor:

Geçen sene bu zamanlar, müdürü onu yanına çağırıyor.

"Kapıyı kapat!" diyor.

İşlerden çok bunaldığını, biraz rahatlamak istediğini söylüyor. "Nasıl yani efendim? Sekreteriniz olarak zaten elimden geldiğince sizin hayatınızı kolaylaştırmaya çalışıyorum" diyor.

"Hayır Zuhal, anlamadın beni, öyle değil, rahatlamam lazım!" diyor.

İmalı imalı gözlerinin içine bakıyor, ondan çok memnun olduğunu ama birebir çalışmaları gerektiğini vurguluyor. Ve ekliyor: "Ama aramızdakileri bir sen, bir Allah bilecek..."

Sonra da Zuhal'i iki bileğinden tutup, kendine çekiyor ve dudağının kenarından öpüyor. Genel müdür daha da ileri gitmek isterken, Zuhal onu itiyor.

"Kendinize gelin, iki çocuk babasısınız ve saygın bir eşiniz var!" diyor.

Sineye çekmiyor 'bedelini ödemeli!' diyor

Türkçesi, 8 yıl birlikte çalıştığı, iki çocuk babası 63 yaşındaki müdürü ona cinsel tacizde bulunuyor!

Ama Zuhal Güneş, bu ülkede binlerce kadının yaptığı gibi bunu sineye çekmiyor!

"Canım n'olacak, bir anlık gafına geldi herhalde! Bütün erkekler dener. O da denedi. Ben de kabul etmedim, unutur giderim" demiyor.

Aklına kızı geliyor, "Ya kızıma aynı şeyleri yapsaydı? O kendini koruyabilir miydi? Yetti bu tacizci adamlardan! Bu yaptığının bedelini ödemeli!" diyor.

'Kendini rezil mi edeceksin!' laflarına kulağını tıkıyor

İşte, bu davanın bana ilginç gelen yanı bu oldu... Zuhal'ın başına gelenler ya da benzerleri, bu satırları okuyan pek çok kadının hayatının bir döneminde başına gelmiştir.

Birileri bizi ellemiştir. Çaktırmadan, oramıza buramıza dokunmuştur, sürtünmüştür ama biz, anlamıyor gibi davranmışızdır. Ya da dudaklarımıza yapışmışlardır, birilerini üzerimizden itmişizdir.

Ya da sözle taciz etmişlerdir. Çirkin şeyler ima etmişlerdir. Anlamazlığa gelmişizdir... Ama işte Zuhal, böyle yapmıyor, kafa tutuyor koskoca şirkete... Ne yalan söyleyeyim, hoşuma gitti.

Cesaretini takdir ettim.

Bize öğretilenin aksine, "Olur böyle şeyler!" deyip hayatına devam etmemesine hayran kaldım... "Kendini rezil mi edeceksin? Gazetelere çıkacaksın, mahkemelerle uğraşacaksın, boş ver ya!" diyenlere kulağını tıkamasına şapka çıkardım.

Bir sekreter için genel müdürümü atamam!

O gün, taciz olayının üzerine tansiyonu 18'e çıktığı için Zuhal önce revire uğruyor, rapor alıyor, sonra evine gidiyor.

Ve "N'apabilirim?" diye düşünüyor.

İnternetten yasal haklarına bakıyor.

Anlıyor ki, savcılığa suç duyurusunda bulunması ama öncesinde üst yönetime haber vermesi gerekiyor.

Şirketler topluğu başkanını arıyor. O da bir kadın. Olan biteni anlatıyor. Başkan, "Kızım, yapma etme!" diyor, "Bak, iki çocuk annesisin. Rezil olursun. Adliyede basın var, gazetelere çıkarsın. Sen işine devam et. Ben seni başka şirkete nakil yaparım" diyor, kibarca da ekliyor, "Bir sekreter için genel müdürümü atamam!"

Zuhal de "Ben ne iş ne de para istiyorum. Sadece bu zihniyetteki bir adamın cezalandırılmasını istiyorum" diyor.

Zuhal'i önce başka bir şirkette işe başlatıyorlar ama savcılığa taciz şikâyetinde bulunduktan sonra işten atıyorlar.

Pes etmiyor, kadın örgütlerinden destek itiyor.

Sonra Manisa Organize Sanayi'de bulunan şirketin önünde "Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu"yla birlikte nöbet eylemlerine başlıyor.

O arada, Zuhal'in şikâyetini değerlendiren savcılık, yeterli delil olmadığını iddia ederek, taciz dosyasına takipsizlik kararı veriyor.

Zuhal, bu karara da itiraz ediyor.

Fabrika önü eylemlerini sürdürüyor.

Derken, Manisa 2. Sulh Ceza Hâkimliği'nin kararına göre, mahkeme, savcılığın takipsizlik kararını bozuyor ve taciz davası açılmasına karar veriyor.

Yakında da duruşması var.