Dinçer “Devlet hangi köşede bir yoksul varsa bulacak ve yoksulluktan kurtulması için rehber olacak” dedi.
 
Emekli terzinin oğlu çalışma bakanı: Ömer Dinçer Karaman’da terzilik yapan Duran Dinçer’in oğlu olarak dünyaya gelmiş. Hayatında hiçbir şeyi kolay elde etmemiş. Başbakanlık Müsteşarlığı döneminde statükonun hedefi oldu. Türkiye’nin darbe teşebbüsleriyle karşı karşıya kaldığı o dönemde bürokrasinin en tepesindeki isimdi. 22 Temmuz seçimlerinde Parlamento’ya girdi. Başbakan, Türkiye’nin çalışma hayatını ve sosyal politikalarını ona emanet etti. Bir baba, bir kardeş, bir akademisyen ve bir siyasetçi Prof. Dr. Ömer Dinçer. Geçirdiği trafik kazasında kısmi felç olan kardeşi İshak Dinçer içindeki derin sızı. Artık emekli olan babası Duran Dinçer ile annesi Ayşe Dinçer’in Karaman’da ellerini öpüp hayır dualarını alıp 12 Haziran seçim çalışmalarına başlamış. Meydanların en ateşli konularını konuştuk.
 
- AK Parti’nin ustalık döneminde sosyal politikalar nasıl bir seyir izleyecek?
 
 Bu konuda yeni bir politika geliştirdik ve bunu kamuoyuyla paylaştık. Yoksullukla mücadeleyi yeni bir modelle yürütmek üzere kuruldu. Yoksullukla mücadele ile sosyal yardımı birbirinden iyi ayırmak lazım. Sosyal yardımların yoksullukla mücadelede nerede durduğunu iyi görmek lazım. Özellikle ana muhalefet partisinin aile sigortasıyla ilgili söylemleri sadece yoksula bir öğün yemek vermeye dayalı bir yaklaşım. Bunun yoksullukla mücadeleyle alakası yok. 
 
- Siz yoksullukla nasıl mücadele edeceksiniz? 
 
Yoksullukla mücadelenin 4 önemli ayağı var. Bir tanesi ekonomik büyüme. İktidara talip olan herhagi bir parti ekonomik büyümeyi nasıl sağlayacağını ortaya net bir şekilde koymuyorsa onun “Yoksullukla mücadele edeceğim” demesi havada kalır. Ekonomik büyüme ile istihdam kapasitemizi artıracağız, eğiterek insanlara meslek kazandıracağız ve onların istihdamını sağlayacağız, yoksullukla mücadelenin son ayağı ise sosyal yardımlar.
 
KENARDA BEKLEYENİ BULACAĞIZ 
 
- Yoksullukla mücadelede yeni süreç nasıl yürütülecek? 
 
Yoksullukla mücadelede sosyal destek danışmanlığı müessesesini kurmaya çalışıyoruz. Her yoksul ailenin mutlaka bir danışmanı olacak. 
 
- Ne yapacak bu danışman? 
 
Bu danışman o yoksul ailelerde çalışabilir durumda olanları İŞKUR’a yönlendirerek, mesleği yoksa mesleki eğitim almasını sağlayacak ve istihdamı ile ilgili çaba sarf edecek. Okul çağındaki çocukları varsa, onların eğitimiyle ilgilenecek ve şartlı nakit desteği konusunda yol gösterecek ve nihayet bütün bunlara rağmen hâlâ günlük ihtiyaçları için eksikliği varsa sosyal yardım için çaba sarfedecek. Böylece bize ulaşamayan veya onuruyla bir köşede fark edilmeyi bekleyen bütün ailelere ulaşmayı ümit ediyoruz. Devlet hangi köşede bir yoksul varsa onu bulacak, yoksulluktan kurtulması için rehber olacak.
 
Bahçeli işsiz bırakmasın yeter...
 
* Bahçeli yılda 700 bin kişiye istihdam sağlayacağını söylüyor, siz yılda kaç kişiye istihdam sağlayacaksınız?
 
Bahçeli, insanları 2001'de olduğu gibi işsiz bırakmasın yeter. Sadece 2010 yılında 1 milyon 317 bin kişiye istihdam sağladık. Eğer, bugünkü yapı itibariyle yüzde 5,5-6 büyüyorsanız 750  bine yakın insanı istihdam etmiş olursunuz. Biz zaten 7 yıllık iktidarımız döneminde her yıl yaklaşık 700 bin kişiyi istihdam ettik. 1 puanlık ekonomik büyüme yarım puanlık istihdam sağlıyor, bu da aşağı yukarı 120 bin kişilik istihdam demektir, çalışma hayatının esnekleştirilmesi ile 170 bin kişiyi istihdam etmek mümkün. 
 
- Seçim meydanlarının en cazibeli konusu sosyal yardımlar.
 
Sosyal yardım insanları yoksulluktan kurtarmak için yapılmaz, yoksul insanın günlük maişetine veya ihtiyacına cevap vermek için yapılır. Şayet sosyal yardımları insanların refahını artıracak bir düzeyde tutarsanız, o zaman kayıt dışılığı veya çalışma hayatından uzak kalmayı teşvik etmiş olursunuz. 80'li ve 90'lı yıllarda sosyal güvenlik sistemi üzerinde yapılan popülistçe uygulamalar bizim sosyal güvenlik sistemimizin dibe vurması sonucunu doğurmuştur. Mesela, insanları 38-40 yaşında, çalışabilecekleri bir çağda emekli etmeselerdi, emeklilerimiz bugünkünden 2 misli daha fazla maaş alabilirdi. Şimdi biz bu çarpıklığı da düzeltmek için önümüzdeki dönemde de bütçe imkânları zorlanarak iyileştirmelere devam edeceğiz.
 
Nefes almaları zorlaşıyor
 
- Seçimlere giderken eylemlerle gerginlik tırmandırılarak nasıl bir senaryo kurgulanıyor? 
 
AK Parti, büyük ve özgür Türkiye’yi kurma başarısını gösterdikçe diğerlerinin nefes alması zorlaşıyor, birbirleriyle dayanışmayı artırarak saflarını güçlendirmeye çalışıyorlar. l Seçimden sonra “Ya barış ya da iç savaş” söylemi dile getirildi, beklenen ne? Kiminle savaşacaklar? Kendilerince korku salıyorlar. Onlar için zemin kalmadı. Artık Türkiye, kimseyi bürokratik oligarşinin ideolojisinin potasında eritip tek tipleştirmeye çalışmıyor.
 
Nabza göre şerbet veriyor
 
- CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Hakkâri’de “özerklik” dedi. Nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
Sayın Kılıçdaroğlu sap ile samanı karıştırıyor, aslında kullandığı kavramların ne tür bir içeriğe sahip olduğu konusunda tam bir fikir sahibi değil. BDP’nin demokratik özerklik talebiyle Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı birbirinden ayrı hususlardır. Biz Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’yla ilgili pek çok hususu yerel yönetimlerle ilgili kanunlarda düzenledik, Türkiye şu anda bunları uyguluyor. CHP ise “Üniter devlet yapısı bozuluyor” diye bu sürece karşı çıktı. 
 
- Neler uygulanıyor? 
 
Mesela yerel yönetimler üzerindeki vesayet denetiminin sınırlandırılması ve hukuki denetimin sağlanması, yerel yönetimlerin kendi iç örgütlenmeleri ile ilgili kararları kendilerinin vermesi, yerel yönetimlerin sorunlarına göre kaynak dağıtılması, yerel yönetimlerin uluslararası örgütlere üye olmaları, yine yerel yönetimleri ilgilendiren konularda merkezi idarenin karar almadan önce onlardan bilgi alması gibi pek çok husus şu anda uygulanıyor. 
 
- Kılıçdaroğlu herhalde bunları kastetmiyor. 
 
Eğer kastedilen yerel özerklik şartıyla ilgili düzenlemeler değil de BDP’nin iddia ettiği gibi demokratik özerklikse o zaman CHP’nin ne söylediğini bilmediğinden iyice emin oluruz. Yerel hizmetleri yerel yönetimlere devrederken “Üniter yapı bozuluyor” diye ortalığı toza dumana kattılar, şimdi seçim konuşmalarında sorumluluktan uzak herkesin nabzına göre şerbet veren bir siyaset anlayışı ortaya koyuyorlar.
 
Aylık geliri 200 liranın altında yoksul kalmayacak
 
- 8 ayda yüzde 5-6 büyürken işsizlik azaldı mı?
 
Bu ülkede 2002’de 19 milyonun üzerinde yoksul vardı, 2010 yılı sonu itibarıyla bu rakam 12 milyon 751 bine düştü. 2002’de yoksul hane sayısı yüzde 22.4’tü, yani yaklaşık 4 haneden birisi yoksuldu, bu oran 2010 yılında yüzde 14’e düştü. AK Parti’nin iktidara geldiği 2002’den 2010’a kadar yoksul sayısı 7 milyon azaldı. 
 
- Bu mücadelede Türkiye’nin ulaşmayı istediği hedef nedir? 
 
Türkiye’de toplam nüfusa göre günlük geliri 1 doların altında olanların oranı 2002 yılında binde 2’ydi, 2008 yılından beri artık Türkiye’de günlük geliri 1 dolar veya aylık geliri 50 liranın altında olan kimse kalmadı. Günlük geliri 2.15 doların veya aylık geliri 100 liranın altında olanlar 2002’de toplam nüfusun yüzde 4’ü idi, şimdi bu oran binde 2’ye düştü. Yine günlük geliri 4.30 doların oranı yüzde 27.7’ydi, neredeyse dörte birden daha fazla bir kesim ayda 200 liradan daha az bir gelirle yaşıyordu, bu oran şimdi yüzde 4’e düştü. Yeni dönemde aylık geliri 200 liranın altında hiç kimseyi bırakmamak üzere çalışıyoruz. 
 
- Rakipleriniz her yoksul aileden bir kişiye iş vaadinde bulunarak oy istiyorlar, iktidar neden bunu gerçekleştirmiyor? 
 
Uzun zamandır yoksul aile fertlerine istihdamda öncelik veren politikaları uyguluyoruz. İŞKUR’larda yeşil kart sahibi olanlara, ailesinde hiç çalışanı olmayanlara, 1 yıldan daha uzun süredir işsiz olanlara zaten öncelik veriyoruz.
bugün