Avrupa Üniversiteler Birliği (EUA) tarafından hazırlanan yükseköğretim raporunu kamuoyuna sunmak için yapılan toplantıya Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan da katıldı.

TÜSİAD BAŞKANI YALÇINDAĞ

Toplantının açılış konuşmasını TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ yaptı.

Sistemin kapsamlı şekilde gözden geçirilmesi gerektiği konusunda eğitim alanındaki karar vericilerde ve üniversitelerle etkileşimde

bulunan paydaşlarda ve kamuoyunda ciddi bir "farkındalık" olduğunu ancak, bu farkındalığa henüz ne yükseköğretime ayrılan kaynaklar ne de gerekli yapısal değişikliklerin eşlik edebildiğini belirten Yalçındağ, mevcut düzenlemelerin, yükseköğretim hayatının gelişen dinamiklerine ayak uydurmakta uzun zamandır zorlandığını anlattı.

Dünyada yükseköğretimin gelişme çizgisine uyum sağlamak için çeşitlilik ve esnekliğin iki önemli özellik olarak ortaya çıktığına dikkati çeken Yalçındağ, "Yükseköğretim sisteminde çeşitliliği vurgulayan, kurumların yaratıcılığını ve kimliklerini ön plana çıkaran, sorunlara ve gelişmelere esnek tepkiler verebilen, üniversiteleri birbirleriyle rekabet edebilmelerine fırsat tanıyan bir sistemin tasarlanması gerekiyor. Böyle bir sisteme ulaşmak için özerklik kavramının önemini gündeme gelmektedir.

Her kuruma tek tip elbise öngören mevcut yasama korsesi, üniversitelerin kendi kurum profillerini inşa etmeleri ve sektörde çeşitliliğin gelişmesi önünde ciddi bir engel. Özerklik, üniversite liderlerinin, misyon ve amaçlarını, ulusal stratejiye uygun olarak tanımlamalarını ve stratejik planlarındaki hedeflere ulaşmak için sorumluluk almalarını gerektiriyor. Bunun için ise ulusal düzeydeki düzenlemelerin çok fazla müdahalesi olmaksızın üniversite liderlerinin yetkilendirilmesi zorunlu. Son dönemde getirilen üniversitelerin kurumsal stratejik plan hazırlamaları yönündeki düzenleme, olumlu olmakla birlikte bir sonraki adım olarak mevcut ayrıntılı mevzuat yükü azaltılmalı, idari ve bütçe yönetimi sorumlulukları da üniversite liderlerine aktarılmalıdır. Yükseköğretimde reformun temel tercihlerinden biri üniversitelerin özerkliğini artırmak ve karar alanlarını genişletmek olmalıdır. Özerkliğe, hesap verebilirlik kavramının eşlik etmesi de önem taşımaktadır."

BÜTÇELEME

Yalçındağ, yönetim özerkliği ile uyumlu olacak şekilde üniversitelerin kullanabilecekleri bir diğer yönetim aracının da "bütçeleme" olduğunu ifade ederek, bütçelemenin üniversite yönetiminin kurumsal hedeflere ulaşmak için kaynakları öncelik sırasına göre düzenlemesine olanak sağlayabileceğini söyledi.

SİYASİ ETKİ

Yeniden yapılanacak bir sistemde yükseköğretimin siyasi etkilerden bağımsız olmasını sağlayacak yükseköğretim ve sistemin geleceğine ilişkin konular üzerine hükümete politika önerilerinde bulunacak bir eş güdüm organına ihtiyacın sürdüğüne dikkati çeken Yalçındağ, "Yükseköğretim Kurulunun, yükseköğretim kurumlarının ulusal düzeydeki temsilcisi sıfatıyla bu rolü yerine getirmesi önem taşımaktadır" dedi.

TÜSİAD'IN RAPORU

Yalçındağ, TÜSİAD'ın konuya ilişkin hazırladığı raporun, 1998–2007 yılları arasında değerlendirilen 17 Türk üniversitesinin inceleme raporlarını analiz ettiğini, diğer 4 üniversitenin değerlendirme raporlarının, bu raporun yazımı sırasında tamamlanmadığı için çalışmaya dahil edilemediğini anlattı.

Raporun, Avrupa'daki üniversitelerde liderlik yapmış ya da yapmakta olan akademisyenler tarafından yazıldığına dikkat çeken Yalçındağ, raporun, özerklik ve hesap verebilirliğin yanı sıra üniversite içi yapılar ve karar alma mekanizmalarını, insan kaynakları yönetimini, araştırma stratejilerini, kurum dışı paydaşlarla ilişkileri, öğrenci merkezli öğretim gibi çok geniş bir çerçevede üniversitelerin durumunu ele aldığını ve öneriler getirdiğini kaydetti. Yalçındağ mevcut sistemin, Türkiye'ye, bilim, teknoloji ve rekabette öne geçirecek yaşamsal bir aktör olarak üniversitelerin potansiyelinden tam olarak yararlanmaya imkân vermediğini belirtti.

YÖK BAŞKANI ÖZCAN

Üniversitelerin sorunlarını çözmek için çalıştıklarını ifade eden YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, en ciddi sorunun ortalama 1.5 milyon lise mezununu her sene üniversiteye yerleştirmek olduğunu söyledi.

Bu konuda da önemli adımlar atıldığını belirten Özcan,

"Bu doğrultuda kontenjanları arttırdık. Taban puanlarını da düşürülmesi sonucu toplam 1 milyon lise mezunu üniversiteye girme hakkını elde etti. Vakıf üniversitelerine de bakışımız devlet üniversitelerine bakışımızdan farklı değildir. Vakıf üniversitelerinin açılmasına katkıda bulunuyoruz. İkinci önemli sorunumuz öğretim üyesi ihtiyacımızı karşılamaktır. Bu amaçla öğretim elemanlarının atanması süreçleri yeniden düzenlendi. Yeni sistemde sübjektif değerlendirmeler yerine nesnel sınavlardan elde edilen başarı puanları esas alınmaktadır. Bu çok önemli bir adımdır.

Mesleki ve teknik eğitimi istenilen seviyeye ulaştırmak bir diğer sorunumuzdur. Mesleki ve teknik eğitim ülkemiz için hayati önemlidir. Ama bu konuda gerekli çalışmalar bugüne kadar yapılamamıştır. Meslek liselerine uygulanan katsayı uygulamasını onların gelişimini önlemeyecek hale getirmeli ve dikey geçişi sağlamalıyız. Kaliteli insan gücünü yetiştirememektedir bu okullarımız. Bu okul mezunları iş bulamamaktadır. Bu okullar ile iş dünyası arasında organik bir bağ kurmalıyız. Yüksek Öğretim Sisteminde eğitimin kalitesi de çok önemlidir. Kalite güvencesinin sağlanması için orta ve uzun vadede atılması gereken adımlar var. Yüksek öğretimde iç ve dış denetim mekanizma da gerekli."

CUMHURBAŞKANI GÜL

TÜSİAD'ın eğitime gösterdiği ilgiyi takdirle karşıladığını ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, bu toplantının zamanlamasının çok iyi olduğunu çünkü Türkiye'de yeni üniversitelerin kurulduğunu söyledi.

Eğitimin her ülke için olduğu gibi Türkiye için de çok önemli olduğunu belirten Gül, konuşmasında şunları kaydetti;

"Yüksek öğretim, eğitim ile ilgili sürecin en önemli safhalarından biridir. Genç nüfusu sahip bir ülkede nitelikli insanların yetişmesi Türkiye'nin geleceği ile ilgili önemli bir konudur. O bakımdan üniversitelere öncelik vermemiz gerekir. Türkiye, AB ile müzakere sürecinde olduğu için üniversite eğitimi konusunda da standartlarını ve yapılanmasını ona göre yapmalıdır. Tarama sürecine üniversitelerimizde katıldılar. Maalesef şimdiye kadar üniversitelerimiz farklı şekilde gündeme geldiler. İdeolojik kavgalarla, yasaklarla rektör seçimleri ile gündeme geldi. Üniversitelerimizde başarılar da söz konusu ama yapılan değerlendirmeler ve çalışmalar üniversitelerimizin beklentilerini tam karşılayamadığı yönündedir. Önemli olan tespit edilen eksikliklerin yerine getirilmesi için kararlılık ortaya koyabilmektir.

Son yıllarda araştırma ve geliştirme konularına ayrılan paylar ve imkânlar giderek artmaktadır. Hükümet, üniversiteler, TÜBİTAK, iş dünyası gibi kesimlerin işbirliği içinde birbirini tamamlayan bir harmoni içinde çalışması gerekir. Üniversiteler konusunda yeni bir dönem başlamalı. Bu yeni dönem AB sürecinde bütün üniversitelerimizin yeniden yapılanmasını sağlamak, diğer taraftan ayrılan fonları arttırmak, üniversitelerin sorunlarının çözümüne samimiyet ile yaklaşmak gerekli. Herkes çekişme değil tam tersine büyük bir dayanışma içinde olmalı. Böyle bir durumda Türkiye üniversitelerinin büyük hamle yapacağına inanıyorum.

REKTÖR SEÇİMLERİ

Yeni yetişen gençlerimiz mesleksiz yetişiyor. Bu konuda hamle yapmak zorundayız. Rektör seçimleri de çok tartışılıyor. Bu konuların hepsi yeniden düzenlenmeli. Rektör seçimleri üniversitelerde çok derin yaralar açıyor. Bu tip konuların cumhurbaşkanına bırakılmasını doğru bulmuyorum. Ben cesur bir şekilde bu tip yetkilileri sağlıklı kurumlara devretmeye hazırım. Bizim bütün önceliğimiz üniversitelerimizi nasıl ileri götürülebiliriz. Bunun da yolları açıktır; Rekabet ortamını oluşturmalıyız, üniversiteleri elastik bir yapıya kavuşturmalıyız. Üniversitelerin maddi imkânları sadece genel bütçeden gelen paralar olmamalı."

YALÇINDAĞ SORULARI YANITLAMADI

Konuşmaların ardından toplantıya kısa bir ara verildi. Arada gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlamayan Yalçındağ, 'Konumuz üniversiteler' dedi.