* Zenginleştik, kalkındık ama insanların hayat kaliteleri çok artmadı. Mesela insani gelişmişlik konusunda çok gerideyiz. Ekonomik büyüme olarak elde ettiği başarıyı, insanların mutluluğuna dönüştüremiyor Türkiye.
 
*Mesela bir koltuk alımına yüz bin lira harcanmış. Bir koltuğa nasıl yüz bin lira harcarsın diye denetleyemiyorsun, bunun sorumlusunu bulmuyorsun. Ama o koltuk alımının usulüne uygun yapılıp yapılmadığını denetliyorsun
 
*Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’nun çocuk başına ayda 4 bin lira harcadığını bulduk. Aziz Nesin Vakfı bir çocuğa ayda bin 500 lira harcıyor. Üstelik bu parayla çocuğa ‘bale yaptırıyorum, yazın da Avrupa’ya götürüyorum’ diyor
 
NEDEN NURHAN YENTÜRK Bütün partiler seçim beyannamelerinde çeşitli ekonomik vaatlerde bulunuyorlar. Bu vaatler arasında 2023 yılında milli gelirimizin iki trilyon dolara ulaşması, ihracatımızın 500 milyon dolara yükselmesi gibi çok etkileyici hedefler de var. Peki, bu vaatler ne kadar gerçekçi? Türkiye o hedeflere ulaşabilir mi? Ulaşmak için ne yapmalı? Böyle iddialı hedeflerin peşinde koşan Türkiye’nin bugünkü durumu nedir? Bütün bunları, Kamu Harcamalarını İzleme Platformu Sözcüsü ve Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde öğretim üyesi olan iktisat profesörü Nurhan Yentürk’e sorduk. Şaşırtıcı bir tablo çıktı ortaya
 
AK Parti’nin 2023 seçim beyannamesinde koyduğu hedefler size gerçekçi geldi mi?
 
Sosyal harcamalar açısından, yani sokaktaki insana vaat ettikleri açısından, diğerlerine göre daha gerçekçi duruyor. Biliyorsunuz bu seçimlerde ilginç bir şekilde “yoksula gelir desteği” vaatleri ön plana çıktı. Hiçbir seçimde olmadığı kadar bu seçimde kampanyalar sosyal politikalar üzerinden götürülüyor. Geçmişte işsizlikle mücadele üzerinde durulurdu. Şimdi konu yoksullukla mücadeleye kaydı. CHP, MHP, AK Parti bütün siyasi partiler, yoksullara destekten bahsedip sosyal politikalar açıklıyorlar.
 
Gerçekçi mi bu vaatler?
 
Türkiye’de dış borçlar azaltıldığı için faiz harcamaları azalıyor. Oradan bir miktar yoksula destek aktarılabilir. Bir de askeri harcamalar düşürülebilir. Gerçi Türkiye’de askeri harcamaların GSMH’ya oranı bir süredir düşüyor ama bu harcamalar daha da indirilebilir. Bu ikisi, hiç de az bir oran değil... Ayrıca yoksula sadece gelir desteği vermek yeterli değil. Bütüncül bir politika içinde sosyal destek de vermek gerekiyor.
 
Meslek edindirme gibi mi?
 
O da var ama yaşadığımız çağ artık farklı bir çağ. Bu çağın sanayi ve hizmetlerinin, belirli bir eğitim düzeyindeki insanlara ihtiyacı yok. Ekonomi büyüse bile bu insanlara ihtiyaç doğmuyor. Dolayısıyla “ben yoksul kesimi eğitimden geçireyim, bunları meslek sahibi yapayım ve bunlar iş sahibi olsunlar” diye bir beklenti doğru değil.
 
İnsanlar ne yapacaklar? “İşsizlik, bu çağda benim kaderim” mi diyecekler? Nasıl geçinecekler, yaşayacaklar?
 
Artık çağımızda toplumda bir kesim, uzun süreli bir iş olanağı bulamadan varlığını sürdürecek. Teknolojik gelişme öyle bir noktaya vardı ki, ekonomiler büyüyor ama istihdam aynı şekilde artmıyor. Teknoloji geliştikçe, daha az insanla daha çok üretim yapılıyor. İşte önce çağın ekonomisinin gerçeği kabul edilecek. Sonra da “sosyal devlet”, kalıcı iş bulamayanlara, insan ve vatandaş oldukları için sosyal destekler verecek.
 
Peki artan üretimi kim tüketecek bu çağda?
 
Zaten işsiz insanlara bu yüzden bir gelir desteğinde bulunmanız gerekiyor ya. Esas sorun artan üretimden kaynaklanıyor. Yoksula, işsize gelir desteği, sadece bir sosyal devlet ya da vicdan nedeniyle ortaya çıkmıyor. Bu sosyal destek, issiz nüfusun pazara dahil edilmesi için de gerekiyor.
 
AK Parti, seçim bildirgesinde 2023’le ilgili iddialı rakamlar açıkladı. On iki yıl içinde iki trilyon dolarlık bir milli gelire sahip olabilir miyiz?
 
Siyasi bir hedef bu. Akademik araştırmaya dayalı bir rakam değil bu. Bir dünya krizi çıkarsa bu hedef tutmaz tabii.
 
Beş yüz milyar dolarlık ihracata ulaşabilir miyiz peki?
 
Türkiye’nin son yıllarda ihracat artışı çok yüksek. Buna bakıp, ihracat artışı aynı hızla devam eder demek doğru değil. O hızla artamayız. Çünkü bizim ihracatçı sektörlerimiz değişti. Mesela eskiden tekstilken, ihracat beyaz eşyaya, kahverengi eşyaya kaydı. Mesela en hızlı ihracat artışı otomobilde oldu. Ama şu var. Bir Renault arabanın ihracatının ne kadar artacağı, Fransa’daki Renault’nun kararına bağlı. Mesela Güney Kore, kendisine büyük bir ihracat hedefi koyabilir, çünkü onun kendi markası var. Bizim ise ana firmanın iznine ihtiyacımız var. Türkiye’nin son yıllarda ciddi ihracat artışı gerçekleştirdiği sektörlerde kendi markası yok. Hızlı ihracat artışı ise her lüksten en basite, her gamda iddialı olmanızı ve kendi markanızın olmasını gerektiriyor. Dünya pazarında yer etmek istiyorsanız, standart maldan marka mala geçmeniz şart.
 
2023 yılında gelişmiş ülkeler hangi malları üretecekler ve ihraç edecekler sizce?
 
Milimetrik hesaplarla, gen ve nano teknolojileriyle üretimi baştan aşağı değiştiren bir çağ bu. Bu teknolojide işçinin de niteliği değişiyor. Her malın temel girdisi, kullandığı malzeme değişiyor. Mesela yine koltuk ihraç ediliyor ama artık nano teknolojiyle üretilmiş olanı ihraç ediliyor. Mesela güneşle temizlenen boyalar ihraç ediliyor. Yanmayan kıyafetler satılıyor. En basitinden en lüksüne, karmaşığına, her şey bambaşka bir mantıkla üretiliyor artık. Bütün bunları dikkate almadan ciddi bir ihracat artışı gerçekleştiremezsiniz.
 
Bilgisayar, fiber optik, çip türü mallar üretemeyen ülkelerin 2023’de gelişmiş ülkeler arasına katılması mümkün olacak mı?
 
Olabilir.
 
taraf