Yeşilçam’ın usta oyuncularından Selahattin Fırat'ı da kaybettik. Yeşilçam'dan bize kalan son yadigârlardandı...

2000 yılı... Kaynak Yayınları'nda çalışıyorum... Atatürk'ün Bütün Eserleri ekibi Yeşilçam Sokak'ta beş katlı bir binaya taşındı. Sokakta yeniyiz. Şanslıyım. İstiklâl Caddesi'nin en popüler sokağındayız. Kimler geldi kimler geçti buradan. Türk sinemasının kalbinin attığı yer. Bir zamanlar, meşhur olmak için gelenlerin umudunun yeşerdiği, ya da olumsuz bir cevap aldıklarında yıkıldıkları yer... Türkiye'nin en gözde sokağı.

 

Uzun yıllar gücünü ve sesini kaybetti. Televizyona yenildi... Bir zamanlar şen şakrak sokakta o gün sessizlik hâkimdi. Binalar eskimiş, bakımsızlıktan yıkılacak gibiydi... Ama tarihi ağırlığı öyle büyüktü ki ismi yetiyordu. Sanki bir gün yeniden oradan canlanacak ve eski görkemli günlerine dönecek gibi "Ben buradayım" derdi... İşte o sakağın yeni misafirleriydik.

 

Yemek molalarında arada soğağı gezer etrafı tanımaya çalışırdım.

Binamızda yalnız değildik. Alt kattaki ofiste bir de müdavim bir isim vardı. Selahattin Fırat!

Ofisine konuk olmuştum. "Hoşgeldiniz" dedi. Oyuncu olduğunu söyledi. Şaşırmıştım. Hâlâ sokakta demek oyuncu varmış. Yüzü yabancı gelmedi. Sinemanın ikinci rollerinde sıkça karşımıza çıkan; kimi zaman sevimli, kimi zaman ciddi bir tip...

Filmlere ayrı bir renk katarlardı. Onlar olmasa o jönlerin, artistlerin hükmü olur muydu? Onların oyunculuklarına ayrı bir değer katarlardı. Onları bir bir kaybedince değerlerini daha iyi anlamaya başladık... Meğer hepsi ayrı bir jönmüş!

selahattin-firat-filmde.png

 

O günlerde Türk sineması televizyonun etkisinde kalmış, yeni yeni tekrar canlanmaya çalışıyordu. Arada tek tük de olsa yeni filmler çekiliyordu. Televizyon dizileri de yerliye dönmüştü. O da haftanın beş günü sokaktaki ofisinde beklerdi, "Olur da küçük bir rol verirler" diye...

Bir de eski küçük bir otomobili vardı. İki kişi zor sığardı. Onunla Çanakkale'den gelip giderdi...

 

Sabırla, inatla rol beklerdi. Sokağın son bekçisiydi sanki.... Son fedaisi...

Onunki sırf para için değil, sinema tutkusuydu. Mesleğine aşıktı. Sık sık eski günlere gider Yeşilçam sohbetleri yapardık. Dertlenirdi ama sinemadan kopmamıştı ve onun yaşam gayesiydi.

 

Sokaktan taşındık. Uzun yıllar Selahattin Bey'le karşılaşmadık. Caddede arada gördüğümüz figürân oyuncular da sessizce bir bir sahneden çekildiler...

 

Unutamadığım o yüzü bazen yeni dizilerde görür, onun adına sevinirdim. "Aaa bizim Selahattin Bey rol kapmış!" derdim...

Ne de yakışırdı o roller ona. Sanki oynamaz, yaşardı. Kolay mı, uzun yılların tecrübesi ve ruhu yansırdı tiplere... Mutluydu. Mutluluğu yüzüne yansırdı. Yıllar sonra hatırlanıp rol verilmesi onun için ayrı bir mutluluktu. Bunu onunla yaptığım sohbetten anlardım.

 

Yeşilçam'ın son fedailerindendi.

Yeşilçam'ın gerçek emektarıydı.

Son kalesi gibi. Son ana kadar bekledi tekkeyi...

Ölene kadar da oyuncu oldu.

Tıpkı arkadaşları gibi...

Öyle yaşadılar, öyle de öldüler. Dimdik!

Sizleri özleyeceğiz.

Güle güle Selahattin Ağabey...

Işıklar içinde yat. Son fedai...

 

selahattin-firat.jpgselahattin-firat-4.jpgselahattin-firat-yeni.jpgimg_5414.jpg

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA