İnsan sormadan edemiyor, neler oluyor Allah aşkına? Ülkemiz adeta kuşatılmış durumda.

Gezi olaylarıyla uç veren kuşatma, 17x25 Aralık kumpası, Mit Tırları ve 15 Temmuz kalkışmasıyla ortaya çıkan ihanetten sonra şimdi de 17x25 Aralık kumpasının uzantısı Reza Zarrab’ın Amerika’da yargılanması(!) ile devam ediyor.

Cumhurbaşkanımız “Amerika’nın kararı bizi bağlamaz” derken.

Birileri “Amerika dünyanın jandarmasıdır” korkaklığını, tv ekranlarından topluma pompalıyor.

Ülkenin seçilmiş yönetimi, maruz kaldığı saldırılarla uğraşırken, muhalefetimiz entrika peşinde.

Eline tutuşturulan belgelerle, iktidar üzerinde yolsuzluk şüphesi oluşturma çabasında.

Sanki ülkemizle uğraşan küresel odaklarla istikballerini tevhid etmiş, birleştirmiş.

Cumhuriyetin kurucusu iddiasında olan parti, garip ama böyle davranıyor.

Sakın bana “Hiçbir CHP’li bunu kabul etmez, edemez” demeyin.

Ben henüz CHP içinden partinin politikalarına karşı onurlu bir itiraz duymadım.

Hepsi sükût halinde, ülkenin kaosa sürüklenmesi pahasına olsa bile, iktidardan ve Erdoğan’dan kurtulmanın hayalini kuruyor.

Onlar açısından Erdoğan’ı yenerken kiminle saf tuttuklarının hiç bir önemi yok.

Yeter ki Erdoğan yenilsin, İktidarı son bulsun. Gerisi teferruat.

Ülkemizin her taraftan saldırı altında olmasının müsebbibi sadece Erdoğan’dır.

Düşmanın hiç kabahati yoktur, onlar uslu namuslular!

Sanırsınız Erdoğan olmazsa ülke felaha kavuşacak.

Suriye ve bölgede yaşananlar yaşanmayacak, içeride yüzyılın ihanetiyle karşılaşmayacaktık.

Devleti sinsice ele geçirmeye çalışan mel’un örgütün varlığı yalan(!)

15 Temmuzda yapılan kalkışma “kontrollü darbe” kısacası “tiyatro(!)” yani.

Anlayacağınız muhalefet namuslu ve dürüstlük adına, arkasında duramayacağı belgelerle karalama kampanyasıyla yalandan, dolandan, iftiradan medet umarak “bir kaşık suda fırtına koparıyor.”

Sanırım koparmak istediği fırtınanın altında kalacağı korkusuyla şimdi de “Ben kimseye suç isnat etmedim, yapılanlar suç değil ama ahlaki de değil” diye savunmaya geçmiş durumda.

CHP genel başkanın bir de “Hıh” deyicisi var.

İlimizden 1. sıra kontenjan adayı olarak milletvekili seçilen Bülent Tezcan, Genel Başkanlarının sebep olduğu mesnetsiz iddiaların savunusunu yapacağım diye yırtınıyor.

Avukatlık mesleğinin hakkını vermek istiyor ama işi bir hayli zor.

İnanın bazen kendi kendime soruyorum.

Cumhuriyeti kurduğunu söyleyen bir partiye “İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.” uyarı ve ikazının CHP için akıllara gelmesi ne ağır bir vebaldir.

Maalesef CHP bu durumda.

Şimdi birileri şunu diyebilir Siz iktidara yakınsınız ve bu sebeple iktidarın ağzıyla konuşuyorsunuz.”

Evet, bunu demek hakkınız, hatta ülkenin “İstiklal ve İstikbal” mücadelesi vermediğini ama iktidar yaptığı yanlışları kapatmak için sürekli “dış düşman, yetmedi iç düşman” üretiyor diyebilir ve bu iddianız doğru da olabilir.

Böyle düşünenlere soruyorum.

Ülkemiz gerçekten kuşatılmak ve diz çöktürülmek isteniyorsa ne olacak?

CHP’nin buna karşı bir hazırlığı var mı?

Girdiğimiz bu kavgadan geri dönersek sonucun ülkeye maliyeti hakkında öngörüsü nedir?

“Yerli duruş Yeni kapıyla mı?” sınırlıydı yani.

Ülkenin kuşatılmadığı ve diz çöktürülmek istenmediği hakkında elinizde bir bilgi ve belge var mı?

Tabi arkasında durabilecek sağlam bilgi ve belgeden söz ediyorum.

İktidarın iddialarını doğrulayan birçok işaret ve emare varken biz CHP’ye niçin inanalım?

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA