Geçtiğimiz hafta Yükseköğrenime giriş sisteminde değişiklik yapıldı.

Sınav eskisi gibi iki oturumlu ama sabah ve öğleden sonra olmak üzere aynı gün Matematik ve Türkçe dersleri birinci oturumda yapılacak.

Sanırım bu şu demek; öğrencilerimiz dilini iyi bilmeli ve problem çözmede matematik zekâsını kullanabilme yeteneğine sahip olmalı.

Bu ölçümün nasıl yapılacağı soru adedi ve tipiyle belli olacak ama hedeflenen öğrencinin okumasını sağlamak diyebiliriz.

Sonuçları öğrenmeden öğrenci ikinci sınava girecek ve seçtiği alanın sorularını çözecek.

Eskiden mart ayında yapılan sınavın barajını geçemeyenler ikinci oturuma katılamıyordu.

Şimdi katılabilecek ama katılması zorunlu değil.

Mart ayında yapılan ilk sınav eğitim öğretim sürecinde bazı sıkıntılara sebep oluyordu, yeni uygulamayla yaşanan sıkıntılar inşallah azalır.

Bunlar işin teknik tarafı.

Her sistemin avantajlı tarafları olduğu gibi zararları da olur, kusursuz sistem mümkün değildir.

Eğitim camiasında yeni sistemle ilgili bazı eleştiriler yapılmaktadır.

Şöyle ki;

“Yeni sistemde öğrenciye sınavda tarih sorusu sadece Sosyal Bilimler alanı içinde sorulabilecek.

Eşit ağırlık bölümünden tercih yapacaklar hiç tarih sorusu çözmeden hukuk fakültelerine ve kamu yönetimine gidecekler. Bu doğru değil. Bu haliyle öğrencilere dört yıl niye tarih öğretiyoruz?” diyorlar.

İlk bakışta itirazları çok yerinde görünüyor.

Zira biz artık bütün eğitim süreçlerini akademik amaçlı, akademik eğitime odaklı düşünür olduk.

Haliyle okullarımız da sınava hazırlanma yeri olarak görülmeye başlandı.

Eskiden okullar bu ihtiyacı karşılamaya yetmiyor dershanelere hücum ediyorduk.

Bu algı ve talebi kırmak, dönüştürmek biraz zaman alacak gibi.

Oysa milli eğitimin temel amacı öğrenciyi sınava hazırlamak değildir ve olmamalıdır.

Bakanlığının temel amacı;

“Türk Milletinin millî, ahlâkî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven, beden, zihin, ahlâk, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek;

İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak...”

Bu temel hedeften anlaşılacağı gibi okullar öğrencileri sadece sınava hazırlama yeri olarak görülmemeli, akademik eğitime öğrenci hazırlamak görevlerinden sadece biridir.

Bu sebeple sınavda soru sorulmasa da toplumuyla barışık insanların yetişmesi için Tarih, Din, Sosyoloji, Psikoloji, Felsefe ve benzeri derslerin öğrencilere verilmesi elzemdir.

Tabi özgürlükçü bir anlayışla...

Televizyon programlarını seyrediyorsunuzdur.

Adam akademisyen, siyasetçi veya gazeteci “Utanmadan bizim Şam’da, İdlib’te, Bağdat’ta ne işimiz var?” diyor.

Toplum sosyolojisinden ve psikolojisinden bihaber kendi ülkesinin tutumunu suçluyor.

Bilmiyor ki; yüz yıl önce oraları bizim vatan dediğimiz diyarlardı.

Oralarda bizim geçmişimiz, akrabalığımız, ortak edebiyatımız ve kaderimiz yazılı.

Misak-ı milli sınırları, milletimize hem fiziki, hem siyasi, hem kültürel, hem manevi olarak dar gelmektedir.

Ora halklarından bazılarının savaşırken şehit düşenlerin Çanakkale Şehitliğindeki varlığına rağmen.

“İşgalci Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa bilmem ne belalar sizin burada ne işiniz var? Defolun gidin!” diyeceğine “Bizim orada ne işimiz var?” diye soruyorlar.

Sınava endeksli ve hayata hazırlama ülküsünden vazgeçen öğretimden çıkan maalesef bu.

Okuyup kendilerini geliştirenleri bu güruhtan ayrı tutuyorum.

“Defolun!” diyenler, eğitim sistemimizin “İmalat hatalarıdır.”

Artık, bakanlık temel amacına uygun; okuyan, düşünen, araştıran, milli ve insani değerleri yüksek insanların yetişmesine yönelik politikalar üretmeli, “Tek tip insan üretme veya akademik eğitim” sevdasından vazgeçmelidir.

Bir vakitler “Tek Tip insan üretmeyi” denedik ve başaramadık.

Yine Akademik Eğitim saplantısıyla da bir yere varamadık.

Bir daha tecrübeye ne hacet...

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA