Devletin “Kürt meselesini nasıl hallederim” sorusuna verdiği cevapla PKK’nin “Kürt meselesi nasıl hallolur” sorusuna verdiği cevap arasında genişçe bir uçurum var.

Kürt meselesinin son birkaç aylık seyri şunu gösteriyor olsa gerek: Vizyonda yeni bir film var, devlet Kürt meselesinde yeni bir siyaset takip etmeye kararlı. Çatışma siyasetine, doksanlar siyasetine dönmekten biraz fazlasını içereceği anlaşılan yeni siyaseti tasvir etmeye çalışayım. Niye ihtiyaç duyulduğundan başlayarak.

Yeni siyasetin ardında tabii ki PKK ve Öcalan’la yürütülen müzakerelerin çökmesi var. Meşhur açılım siyasetinin devreye girdiği 2009 başından PKK’yle müzakerelerin çöktüğü 2011 ortasına kadar geçen süre şunu gösterdi: Devletin “Kürt meselesini nasıl hallederim” sorusuna verdiği cevapla PKK’nin “Kürt meselesi nasıl hallolur” sorusuna verdiği cevap arasında genişçe bir uçurum var.

Devlet, kısmen Öcalan’a atfettiği pragmatizme, kısmen de Kürt sosyalliğine dair geliştirdiği naif imaja fazlasıyla güvendiğinden olsa gerek, Kürt meselesini kültürel hakları bireysel düzeyde tanımak ve PKK’lilerin eve dönüşüne göz yummak vasıtasıyla çözmek istedi. 

Bu vizyona göre, evli evine, köylü köyüne dönecek, Kürtçe okullarda seçmeli ders olarak öğretilecek, mütevazı ve mümin Kürtler ‘aslen Kürtlere yabancı’ BDP’den ve PKK’den soğuyacak, Kürt meselesi de böyle böyle hallolacaktı. 

Buna mukabil PKK, en önemli unsuru olduğu Kürt meselesinin, özyönetim, Kürtçe eğitim ve PKK’nin yasal Kürt siyasetinin esas aktörü olmasına cevaz verecek bir eve dönüş yoluyla çözülmesinde ısrar etti.

Vizyona yeni bir filmin girmiş olmasının, devletin Kürt meselesinde yeni bir siyaset takip etmeye başlamış olmasının sebebi bu; mezkur uçurumun kapatılamayışı. Dolayısıyla, PKK kimilerince iddia edildiği gibi “Kürdistan’ı ben yöneteceğim” iddiasında olduğu için değil, devlet fazlasını ‘riskli’ gördüğü “bireysel kültürel haklar + eve dönüş” reçetesine PKK’yi ikna edemediği için yeni bir siyasete geçildi.

Yeni siyaset

Yeni siyasete gelince.  PKK’nin Devrimci Halk Savaşıyla mukabele edeceğini duyurduğu yeni siyaset “müzakerenin yerine çatışma” sadeliğinde bir siyaset olmadığı gibi, stratejik hedefi de PKK’yi ‘bitirmek’ değil. Teknik olarak imkansız olduğunda mı yoksa siyaseten istenir olmadığından mı bilinmez, yeni siyasetin stratejik hedefi PKK’yi bitirmekten ziyade, PKK’yi memlekette bir iç çatışma durumuna yol açmadan etkisizleştirmek, ‘itibarsızlaştırmak’ gibi görünüyor. Keza, uygulamaya konan, “müzakere olmadı şimdi çatışma” yalınlığında bir siyaset değil, askeri, siyasi, ideolojik ve diplomatik enstrümanların yeni bir içerikle bir arada kullanımına dayalı orta vadeli bir siyasete benziyor. 

Yeni siyasetin içeriğinin ve stratejik hedefinin bu biçimde şekillenmiş olmasının çok temel ve anlaşılır bir sebebi var: PKK’yle Kürt kitleleri arasındaki kuvvetli, organik bağ. Yeni siyasetin “doğrudan imha” esasına dayanmıyor oluşunun ve yenilenmiş enstrümanlarla icra edilmek istenmesinin sebebi bu. Devlet katında da biliniyor ki, PKK’yle Kürt kitleleri arasında organik ve kuvvetli bağ devam ettiği müddetçe doğrudan imha, becerilemeyebileceği gibi, niyet edilmesi bile çatışma durumunun Kürt şehirlerine taşınmasına, Kürtlere yönelik pogrom girişimlerine ve PKK’yi ‘yenileyecek’ bir öfkeye yataklık edebilir. Bu durum, devlet katında şu ikili kararın alınmasına yol açmış görünüyor: Kürt sorununun halli için düşünülen “bireysel kültürel haklar + evli evine köylü köyüne” formülünün çalışması için PKK’nin Kürt meselesi siyasetinin en etkili aktörü olması durumuna son verilmesi gerekir, ancak bu son verme işi, bir keresinde ve salt askeri araçlarla değil, orta vadede ve yenilenmiş askeri, ideolojik, siyasi ve diplomatik enstrümanlarla gerçekleştirilmelidir.

Etkili savaş

Askeri enstrümandaki yenilenmenin mahiyeti şu: Binlerce askerle yapılan sınır ötesi operasyonlardan uzak durmak, PKK militanlarıyla çatışma işini yüksek teknoloji ürünü silahlarla ve özel birliklerle yürütmek ve PKK’yle savaşırken sivil Kürtleri geçmişte olduğu  gibi çatışmanın tarafı saymamak. Askeri enstrümandaki yenilenme stratejik hedefle uyumlu görünüyor. Yenilenmenin ana esprisi şu: PKK’yi etkisizleştirme işini örgüte katılımı hızlandırabilecek tutumlara başvurmadan ve iç çatışmayı tetikleyebilecek pogrom benzeri işlere sebep olabilecek büyük ölçekli asker kayıplarına yol vermeden yürütmeye çalışmak.

İtibarsızlaştırma

İdeolojik düzeydeki yenilenmeyse birkaç yüzeyde birden yürüyor. İlk yüzeyde, PKK ve BDP’lilerin, mütevazı ve mümin Kürtleri temsil etme yeteneğine sahip olmadıklarını göstermeye dönük kesif bir propaganda faaliyeti var. Muhafazakarlık zemininden yapılan bu faaliyet Kürt siyaset erbabını haz peşinde, dinsiz, günahkar, Zerdüşt vb. olmakla ‘itham ederek’ itibarsızlaştırmayı esas alıyor. Muhafazakarlık zemininden yapılan bu salvo atışla PKK-BDP hattına onay veren Kürtleri bu hattan soğutmak, onay vermeyenleri de iyice uzaklaştırmak amaçlanıyor.

İkinci yüzeyde, demokratlık zemininden yapılan bir salvo atış var. PKK, KCK ve BDP’nin örgütlenme ve siyasi program itibarıyla arkaik ve tarih dışı olduğunu göstermeye dönük bu ideolojik faaliyetin gönüllüleri her geçen gün artıyor. Bu faaliyetin hedef kitlesi farklı: Nicelik olarak olmasa da harekete geçirdiği entelektüel-siyasi kapasiteyle önemli ve rahatsız edici olmaya devam eden demokrat ve solcu ‘Türkler’ ve PKK-BDP çizgisine meyletme eğilimi giderek artan orta sınıf, eğitimli Kürtler. PKK-BDP hattının otoriter ve militer temayüllerinin vurgulanmasına dönük ideolojik faaliyet bu iki kesimi söz konusu siyasi hattan uzak tutmayı amaçlıyor.

Üçüncü düzeydeki yenilenme, milliyetçilik zemininde yapılan ideolojik faaliyetle ilgili. Bu zeminde hep yapılagelmiş “vatan toprağında ameliyat yaptırmayız” salvosunun yanına yeni bir salvo eklenmiş görünüyor: “Vereceğimizi verdik”.  Bu yeni salvo da nihayetinde PKK-BDP hattının özgüvenini arttırması muhtemel bir gelişmenin, otuz senelik savaş durumundan bezmiş yurttaşların bir kısmının Kürt siyasetinin taleplerine hak vermesinin önüne geçmeyi hedefliyor.

İdeoloji enstrümanındaki bu çok yüzeyli yenilenmenin esaslı bir hedefi var: PKK-BDP hattını uzlaşmaz (vereceğimizi verdik), terörist (arkaik, otoriter), bizden/sizden değil (Zerdüşt) türünden sıfatlarla tanımlanabilir kılıp, itibarsızlaştırmak. Yeni siyasetin her bir enstrümanındaki yenilenme önemli olmakla beraber, işaretler, bu yeni siyasetin müelliflerinin ideoloji enstrümanındaki yenilenmeyi bilhassa önemsediğini gösteriyor.

Budama

Siyaset enstrümanının yenilenmesinde de birkaç yüzey mevcut. İlk yüzeyde Kürt siyasetinin PKK harici unsurlarını ‘faili meçhul’ ve ‘parti kapatmak’ gibi PKK’yi büyütmesi muhtemel vasıtalar yerine, polis ve hukuk/yargı marifetiyle sindirmek var. Neredeyse iki senedir devam eden ve artık nerede ve ne zaman duracağı iyice belirsizleşmiş bu sindirme operasyonu, her ikisi de ana stratejiyi gerçekleştirmeye dönük iki sonucu hedefliyor: PKK-BDP hattının büyümesinin önüne geçip bu hattın aktörlerini Kürt siyasetinin esas aktörleri olmaktan çıkarmak ve PKK’nin Devrimci Halk Savaşı adı altında yapmak istediğinin önüne geçmek.  Bu ikinci kısım bilhassa önemli, çünkü devletin yeni siyaseti etkili olmaya başlarsa, PKK’nin Devrimci Halk Savaşı adı altında çatışmayı sivillerin de katılacağı biçimde şehirlere taşımaya kalkacağı muhakkak. KCK-BDP operasyonu Kürt siyasetini budamak kadar, PKK’nin çatışmayı şehre taşıyabilmesini engellemeyi de amaçlıyor.

İkinci yüzeyde, Kürt meselesi siyasetine angaje olma hallerinin değiştirilmesi var. Şimdiye kadar meseleye cüsseleriyle orantılı biçimde angaje olmayanların cüsselerine uygun ve ‘revizyonist’ angajman biçimleri geliştirmeye dönük girişimler yapmaları bu yenilenmenin en önemli veçhesini oluşturuyor. Gülen cemaatinden gelen son işaretler, Türkiye’nin muhafazakar elitinin Kürtleri sadece dindarlıklarıyla değil, dilleriyle de ‘muteber’ görmeye niyetlendiğini gösteriyor. Cemaatten gelen bu jest, muhafazakarları Kürt siyasi hareketi karşısında aciz bırakan bir yapısal engel hakkında daha ciddi düşünülmeye başlandığını gösteriyor. Bu son yenilenme, Kürt meselesi siyasetinde BDP-PKK hattının budanmasıyla açılacak alanın doldurulmasına yönelik bir hazırlığa da işaret ediyor olsa gerek.

Cılız bir reformist siyaseti hep gündemdeymişçesine canlı tutmak üçüncü yüzeydeki değişikliğe denk düşüyor. Bu “sürekli bir şeyler yapıyormuş” ya da “yapmak istiyormuş” gibi yapma halinin esas amacı, eğitim ve özyönetim gibi Kürt meselesinin esasına  dair reformları yapmamak kararlılığının üstünü örtmek. PKK-BDP hattının cazibesinin artmasına yol açma ihtimali yüksek olduğundan bu kararlılığı gizleyecek bir hareketlilik elzem görünüyor.

Son olarak, diplomasi enstrümanında bir yenilenme söz konusu. Buradaki yenilenme, yapılacak çok da fazla bir şey olmadığından olsa gerek, daha sınırlı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi liderlerine dönük patronaj dilinden vazgeçmek ve PKK-BDP hattının AB’deki izdüşümlerini etkisizleştirmeye çalışmak diplomasi alanındaki yenilenmeyi oluşturuyor.

Defolar

Devletin yeni Kürt filmi, Kürt meselesindeki yeni siyaseti bu. Bu yeni siyasetin öncekilerden daha derli toplu, daha ağırbaşlı olduğuna şüphe yok. Peki, işe yarar mı? PKK/BDP’yi küçültüp, Kürt meselesini “bireysel kültürel haklar + eve dönüş” formülüyle halletmeye yeter mi? Zannımca zor, hem de çok. İzah etmeye çalışayım.

Zorluk büyük oranda misyonun büyüklüğünden kaynaklanıyor. Misyon şu: Kürt kitleleriyle güçlü, organik bağlara sahip askeri ve siyasi bir hareketi (PKK-BDP), Kürtlerdeki memnuniyetsizliği azdırıp mevcut çatışma durumunu Kürt şehirlerine sıçratmadan (Devrimci Halk Savaşı) ve  de Türklerdeki memnuniyetsizliği azdırıp Kürtlere dönük pogromlara yol vermeden (iç çatışma) zayıflatmak, küçültmek. Şimdi, misyon bu ve bana kalırsa yukarıda tasvir ettiğim yenilenme bu misyonu gerçekleştirecek kabiliyette bir toplam siyaset üretmiş değil çünkü bu toplam siyaseti kurması beklenen enstrümanların her biri, ‘onca yenilenmeye’ rağmen, önemli defolarla malul.

Askeri enstrüman, örneğin. Buradaki yenilenmede öngörülen şu: PKK’ye karşı yürütülen savaş, biraz da şike bir savaş olduğundan, şimdiye kadar etkisizdi, yeni kurmaylık, özel kuvvetler ve yeni teknolojiyle etkili bir savaş yürütülebilir. 

Anladığım işler değil ama bu yeni teknolojinin mucidi bildiğim kadarıyla ABD ve bilebildiğim kadarıyla yeni teknoloji ABD’nin EL Kaide’ye karşı savaşında işe yaramış gibi görünse de Taliban durumunda aynı şey söz konusu değil. Görebildiğim kadarıyla PKK de El Kaide’den ziyade Taliban’a benziyor. Üstelik, PKK’ye karşı yürütülen savaşta kullanılan teknoloji herhalde birkaç kez yenilenmiş olsa gerek. Şimdiye kadar işe yaramayan teknolojik yenilenmenin bundan sonra nasıl işe yarayacağı meçhul görünüyor.

Kaldı ki, ‘etkili savaş PKK’yi küçültür, bitirir’ öngörüsünde hesap edilmeyen bir şey var: PKK TSK karşısında birkaç kez büyük kayıp yaşadı, toplamda ise otuzbinden fazla militanını kaybetti. Dolayısıyla, otuzbin militandan daha fazlasını öldürecek kadar etkili olmak yeni teknoloji filan olmadan da zor olmasa gerek; ne ki, öldürülen militanların yerine yenisi geçtikçe bu etkinlik pek de işe yarar bir etkinlik olacak gibi görünmüyor. Öte yandan,  görebildiğim kadarıyla PKK’nin rahatlıkla militan devşirebilmesini mümkün kılan Kürt sosyalliğinde ve Kürt hissiyatında aman aman bir değişiklik olmuş değil; gündemdeki yeni siyasetin de söz konusu sosyalliği ve hissiyatı değiştirmesi mümkün görünmüyor.

İdeoloji enstrümanındaki yenilenmenin de defosu az değil. Kürtler nazarında PKK-BDP erbabını ‘sizden değil’ diyerek itibarsızlaştırmak artık çok güç. Üstelik bu geçmişte denendi de. Bu ısrarın ardında sanıyorum epey yanlış bir tespit var: PKK-BDP’li siyaset erbabı bir dönem devlet ricalinin şimdi de muhafazakarların ve liberallerin sandığı gibi Kürt kitlelerinden ‘uzak’ figürler değil.

‘Demokrat’ ve ‘sol’ çevreleri Kürtlerden uzak tutmaya matuf girişimler de hem sonuç alması zor hem de sonuç alındığı takdirde risk üretebilecek işlerden olabilir. Kürt meselesi siyaseti dairesindeki Kürtlerin karşısına dikilmiş milliyetçi-muhafazakar-liberal-Kemalist bloka bir de demokratların ve solcuların eklenmesi Kürtleri iyice içe dönme eğilimine sevk edebilir. Bu da herhalde arzulananla pek de uyumlu bir netice olmamış olur.

Öte yandan, ideoloji ve siyaset düzeyindeki yenilenmede etkili olması muhtemel kısımlar yok değil. Gündemdeki ideolojik kampanyanın PKK’yi terörizm etiketiyle itibarsızlaştırmak işinde başarılı olma var. PKK’ye karşı yürütülen askeri icraat, çatışma Kürt şehirlerine sıçramadan ve Kürtlere dönük pogroma yol vermeden yürütülür de, PKK de Silvan saldırısından bu yana gerçekleştirdiği türden eylemleri devam ettirirse mezkur faaliyet gerçekten de işe yarayabilir.

Siyaset enstrümanındaki yenilenmelerden biri de işe yarar görünüyor. Gülen cemaatinin Kürtçeyi kucaklayan jesti, olur da dil alanında Kürtçe eğitim gibi nitelikli hakların tanınmasına kapıyı açar ve muhafazakar Kürtler Kürt meselesinin esasının etrafında dönüp durmaktan vazgeçerse, PKK-BDP hattının BDP ayağını küçültme işinde başarı sağlanabilir. Öte yandan, bireysel kültürel hakların tanınmasını esas alan ana stratejiyle uyumsuz neticeler üretmesi mukadder bu durumun gerçekleşme ihtimalinin çok fazla olduğunu sanmıyorum.

Galiba çok geç

Kürt siyasetinin PKK harici unsurlarının sindirilmesine dönük kampanyanın arzulanan neticeyi verip vermeyeceği ise muamma. KCK operasyonun geride kalan iki senesi bütün bu kampanyaya rağmen, Kürt siyasetinin eksilen kadroların yerine yenilerini geçirmekte pek de zorlanmadığını gösteriyor.

Ancak burada netice alınıp alınmadığının esas göstergesi bu değil. PKK’ye dönük askeri kampanya şiddetlendiğinde şehirler yönetilebilir kalmaya devam ederse, örneğin Diyarbakır’da 2006’da yaşananlar tekrar etmezse, bu kampanyanın cari strateji açısından istenen sonucu verdiği düşünülebilir. Bugünkü, sindirme operasyonunun işe yarayıp yaramadığını ancak çatışma ortamı derinleşir de çatışma şehirlere taşınmak istenirse anlayabileceğiz.

Bütün ağırbaşlılığına, bütün yeniliğine rağmen, büyük defolarla malul oluşu Kürt meselesinde uygulamaya konmuş görünen yeni siyaseti riskli sonuçlar üretmesi kuvvetle muhtemel bir siyaset kılıyor. Galiba şunu kabul etmek gerekiyor: PKK-BDP hattını Devrimci Halk Savaşına ve iç çatışmaya mahal vermeden etkisizleştirmek, itibarsızlaştırmak artık biraz zor. 

PKK-BDP’yi etkisizleştirmek, itibarsızlaştırmak istiyorum derken Devrimci Halk Savaşının ya da iç çatışma durumunun, çok büyük ihtimalle de ikisinin birden içine düşmek ne yazık ki çok muhtemel. Bu ihtimal, Kürt meselesinde gerçekten yeni bir siyasete, yeni bir filme ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. star