İsmindeki Irak ve Şam’ı (bir başka yoruma göre de Levant’ı) kaldırıp sadece İslam Devleti yapan IŞİD, hem halifeliği hem de liderleri Ebubekir Bağdadi’nin halifeliğini ilan ederek, örgütlerinin tarihinde yeni bir aşamaya geçtiğini dünyaya duyurmuş oldu. Cumartesi sosyal medyada paylaşılmaya başlayan bir görüntüyle, Bağdadi olduğu iddia edilen bir kişinin Musul’da ilk Cuma hutbesini verdiği kaydediliyordu.

Örgüt lideri Ebubekir el-Bağdadi’nin tüm Müslümanları kurulan yeni devletlerine katkı sunmak ve hak edilen şekilde yaşamak için bölgeye davet etmesi de bir diğer tartışma konusu olmuştu. Pek çok devletçe anlamsız bulunan bu halifelik ilanına, örgütün kendi hesaplarından verdiği bilgilere göre, ‘cihatçı gruplardan’ destek de verildi.    

SINIRLAR YENİDEN ÇİZİLECEK Mİ?

IŞİD’in Musul’un kontrolünü ele geçirmesinden bu yana gündemi belirliyor olmasının yanında, yüksek sesle dile getirilen Irak’ın bölünmesi senaryoları da hayata geçmeye yakın görünüyor. Özellikle Irak Kürtlerinin bağımsız bir devlet kurmanın vakti geldiği ve bunu referanduma götüreceklerini belirtmesi, bölgedeki önemli aktörlerden İsrail’in bu tercihe destek olacağını açıklaması, yüz yıl önce çizilen Sykes-Picot haritasının miadının dolduğu ve sınırların yeniden çizileceği yorumlarına neden oldu.

“IŞİD TAŞERON BİR ÖRGÜT”

IŞİD’in eylemleri ve bölgedeki güç dengesindeki yeri, ayrıca Ortadoğu’da yeniden kurulmak istenen düzeni AjansHaber’e değerlendiren Yeni Yüzyıl Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Yaşar Hacısalihoğlu Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan yeni trendlerden biri olarak değerlendirdiği IŞİD’in taşeron bir örgüt olduğunu ve görevini tamamlayınca ‘sahneyi’ terk edeceğini söyledi.

“ORTADOĞU’DA, REJİMLERLE HALK UYUŞMAZ”

Aslında IŞİD’in, şaşırtıcı olmayan bir davranış biçimi sergilediğini belirten Hacısalihoğlu “IŞİD denilen bu örgütsel yapı, özellikle Soğuk Savaş sonlandıktan sonra, devletlerarası örtülü savaş tekniklerinin mücadelesinin yeni yöntem olarak benimsenmesiyle kullanılan yöntemlerden bir tanesi. Sonuçta Ortadoğu’da, çok belirgin bir durum olarak, rejimlerle halkların birbiriyle benzemezliği, 100 yıl boyunca hiç değişmeyecek şekilde, bugüne taşındı.” İfadelerini kullandı.

“YENİ HARİTA ÇİZMENİN HESAPLARINI YAPIYORLAR” 

Prof. Hacısalihoğlu, artık rejimler ve halklar arasındaki bu doku uymazlığının, eskisi kadar kolayca totaliter, baskıcı, diktatörel rejimlerle yönetilemeyeceğinin, büyük hesap peşinde olan ve hala bölgedeki önemli kaynaklara olan iştahı eksilmemiş ülkelerce anlaşıldığını kaydederek “Yeni bir yöntem olarak, bu tür örgütlerin sahaya sürülmesi, yeni mücadele pratiği olarak benimsendi. Aslında Tunus’ta başlayan ama Mısır’da olgunlaşan, demokrasinin İslam’la buluşmasına bir pencere açacak, bir kapı aralayacak, yeni bir kulvar olarak yapılanacak olan süreci sekteye uğratıp bir darbeyle bunun önünü kesenler, bölgede, yeni dönemde yüz yıllık bir zaman diliminden sonra yeniden bir ufalanmanın küçülmenin yeni harita ve sınırlar çizmenin hesaplarını yapıyorlar.” şeklinde konuştu.

“SOĞUK SAVAŞ SONRASI TREND, COĞRAFİ BOŞANMALAR OLDU”

Soğuk Savaş bittikten sonra, mevcut trendin mekanlar ve coğrafya üzerinden, bütünleşmeleri değil, ayrışmaları ve coğrafi boşanmaları beslediğinin altını çizen Prof. Yaşar Hacısalihoğlu “Bunun tersine örnek olarak, bir tek Almanya var, bütünleşmiş bir coğrafya olarak. Onun dışındakiler ki ‘Balkanlaşma’ diye tarif edilen, aslında Balkanlarla başlayan, Soğuk Savaş sonrasının jeopolitik boşlukları Almanya dışındakiler ve Ortadoğu da en kapsamlı olanıdır.” açıklamasını yaptı.  
“YENİ ULUSLARARASI POLİTİKA, KANLI VE ÇEKİŞMELİ” 

Bu yeni trendin, bir ekonomi politiği de beraberinde saklı tuttuğunu söyleyen Hacısalihoğlu “Çünkü Soğuk Savaş döneminde, sadece güvenlik ve askeri alan sıkışmamıştı. Bloklu bir yapı vardı, sınırlar belliydi, kolay hareket edemiyordunuz ve statik bir ortamdı. Aynı zamanda, sermaye birikimi açısından da mekân sıkışıklığı ortaya çıkıyordu. Soğuk Savaş sonlandıktan ve duvarlar ortadan kalktıktan sonra, zembereğinden boşalmışçasına, coğrafyaya yıkılmış yeni uluslararası politikanın dinamizmiyle karşı karşıya kaldık ama bu; büyük ölçüde kanlı, çekişmeli, mücadeleli geçen bir pratiğe dönüştü.” ifadelerini kullandı.

“SERMAYENİN TERCİHİ, PAZARLIK GÜCÜ KIRILMIŞ, KÜÇÜK DEVLETÇİKLER”

Sıkışmış olan bir sermayenin, bu sıkışmışlığı aşabilmesinin yegâne yöntemi, yeni mekânlar üretmektir diyen Hacısalihoğlu “Bu yeni dönemin başka trendi de, yeni mekânları üretirken bu mekânların olabildiğince küçük yapılardan oluşmasını özendirmektir. Bunun, özellikle sermaye açısından, pazarlık güçleri kırılmış, büyük, milli, ulus-devlet tarzında değil daha küçük devletçikler tarzında olması makbuldür. Olabildiğince etnik ve mezhepsel yapılardan oluşan Ortadoğu gerçeğiyle konuşacak olursak, bunun özendirildiğini de görüyoruz.” diye konuştu.

“DEVLET DESTEKLİ VE DEVLET YÖNETİMLİ TERÖR ÖRGÜTLERİ”

Anlatmaya çalıştığı meselenin, doğal kaynaklar ve pazar üzerinden işleyen, haritaya yeniden bir düzen verme arayışının önemli bir aracısı ve bir anlamda emanetçisi olarak bu tür örgütlerin sahaya sürülmesi olduğunun altını çizen Prof. Hacısalihoğlu “Bu yeni dönemde, özellikle devletlerarası güç mücadelesinde, terör örgütlerinin önemli ölçüde kullanılması açısından stratejiler de geliştirildi. Bu konuda bir dolu rapordan söz edilebilir. Amerika ve İngiltere gibi iddialı ülkelerin, devlet destekli ve devlet yönetimli terör örgütleri gibi tasnifler yaptıklarını biliyoruz. O açıdan, zaten şu gerçek bilinmektedir ki, hiçbir terör örgütü devlet desteği almadan yaşayamaz.” açıklamasını yaptı.  

“IŞİD SURİYE’DE ESAD’IN MEŞRUİYETİNE ÇALIŞMIŞTIR”

Yeni Yüzyıl Üniversitesi İİBF Dekanı Prof. Yaşar Hacısalihoğlu açıklamalarına şöyle devam etti:

Aslında ortaya konan o terör görüntüleri ve terör eylemleri, devletlerarası güç mücadelesinin, silahlı diplomatik yoludur, mesaj içeriklidir. Çünkü yeni dönem, devletlerarasında örtülü savaş teknikleriyle yürümektedir. Anlaşılan IŞİD de, özellikle Suriye’de, gerçekten demokrasi ile İslam’ı buluşturacak haklı talepleriyle, tüm dünyada reddedilemeyecek bir muhalefet hareketinin önünü kesmeye yaramıştı. Bir anlamda, Esad’ın haklı çıkmasına çalışmıştır. ‘Ben terörle mücadele ediyordum, demokrasi talebi falan değil bunlar terör örgütü’ diyordu, IŞİD bu söylemi meşrulaştırmaya yaramıştır. Diğer yandan da özellikle Esad’ın bir alternatifini bulamayanlar için, muhalefetin de demokrasi rahatsızlığını hissedenler için önemli bir meşruiyet oluşturmuştur IŞİD denilen örgüt.

“IŞİD, BÜYÜK HESAPLAŞMANIN ORTADOĞU’DAKİ YANSIMASIDIR”

Bütün bu hesapların, gerek Irak gerek Suriye’yi aynı potada eriterek, bir parçalanma sürecinin başlamasını ortaya koyduğunu belirten Hacısalihoğlu “Maalesef görünen budur. Maalesef diyorum, çünkü halklara mutluluk, demokrasi, refah ve adalet duygusunu getirecek bir görüntü çizmemektedir bu ufalanmalar. Daha fazla atomize olmalar, daha fazla egemenlik altına girerek kukla yönetimlerle yönetilmek gibi bir geleceği ortaya koymaktadır. O açıdan, bu durum, büyük bir hesaplaşmanın Ortadoğu’daki yansımalarıdır.” ifadelerini kullandı.

IŞİD’in yöneldiği alanların tesadüfi alanlar olmadığının altını çizen Prof. Yaşar Hacısalihoğlu, örgütün doğal kaynakları barındıran petrol bölgeleri ve pazar açısından işlev görebilecek mekânları seçtiğini, böylece, Şii ve Kürt ayrımı üzerinden devletleşmenin oluşabileceği küçük yapılara da katkı sunduğunu belirterek açıklamalarını tamamladı.   

facebook.png twitter.png