Bakan Dinçer, Başkent Öğretmenevi'nde düzenlenen Milli Eğitimde Kalite Yönetimi Uygulamaları 8. Paylaşım Toplantısı ve Ödül Töreni'nde yaptığı konuşmada, toplam kalite fikrine sahip olmanın bile kendi başına bir değer olduğunu söyledi.

Kalite fikri üzerine odaklanan bir yapının önemine işaret eden Dinçer, yaklaşık 4 bin okulda toplam kaliteyle ilgili bir fikrin işlenmiş olmasının, Milli Eğitim camiasının gelişimi açısından çok önemli bir yaklaşım olduğunu belirtti.

''Sunduğunuz hizmeti, o hizmeti alacak kişinin ihtiyaçlarına uygun olarak üretirseniz bir anlamı vardır'' diyen Dincer, bu perspektiften bakıldığında kamu idaresinin ciddi sorunları olduğunu belirtti. Dinçer, şöyle devam etti:

''Gerçekten de kamu yönetimi bizde daha çok kapalı sistem bir anlayışla çalışır ve onu vatandaşın ihtiyaçları için üretmez. Kendisi tasarlar, kendisi düşünür, kendisi doğru olan hizmeti sunar ve vatandaşın ihtiyacını ne oranda çözdüğünü veya tatmin ettiğini çok fazla düşünmez. Çünkü devlet doğruyu bilendir, sunduğu hizmeti vatandaşın yararı için sunmuştur. Bu kapalı anlayışlar, aslında yönetimde toplam kalitenin ana fikrine ters bir yaklaşım tarzıdır.''

Türkiye'de eğitim sisteminde yönetim kalitesini geliştirmek için çocuklara küresel düzeyde rekabet gücüne sahip bilgi ve yeteneklerin öğretilmesi gerektiğini kabul etmenin önemini vurgulayan Dinçer, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Halbuki bugüne kadar biz Milli Eğitim camiası olarak ne yapıyorduk? Tek tip bir eğitim tasarlıyorduk. Çocuklarımızın bireysel farklılıklarını göz önüne almadan, onların ilgilerini hiç hesap etmeden, toplumun farklı kesimlerinin ihtiyaç ve beklentilerine duyarlı davranmadan tek tip eğitim sunuyor ve tek tipleştirici bir yaklaşımla bunu ele alıyorduk. Bu yaklaşım tarzı içinde yönetimde kaliteden bahsetmek pek mümkün olmaz.''

''Çalışmalar, eğitim sisteminin kalitesi üzerine kurgulanıyor''

Milli Eğitim Bakanlığı'nda özellikle son bir yıldır yaptıkları bütün çalışmaların eğitim sisteminin kalitesi üzerine kurgulandığını belirten Dinçer, ''Bakanlığın yeniden yapılandırılması, Fatih Projesi, Okullar Hayat Olsun Projesi'nin başlatılması, 4 4 4 kanununun çıkarılmış olması, hatta 19 Mayıs Bayramı kutlamalarıyla ilgili veya milli güvenlik dersi gibi uygulamaların tamamına baktığınızda, arka planda aslında yönetimde kalite fikrini pekiştirecek yeni bir felsefenin olduğunu görürsünüz'' dedi.

Son yıllarda yaptıkları değişiklikle, eğitimde paradigmalarını değiştirmeye başladıklarını vurgulayan Dinçer, ''Devletin tasarladığı ve tek tip bir eğitim sisteminden, giderek çeşitlendirilmiş, insanlarımızın ihtiyaçlarına uygun ve onların birey olarak kendilerini daha fazla gerçekleştirebileceği bir eğitim sistemini kurgulamaya çalışıyoruz'' şeklinde konuştu.

Yöneticiler, karar alıp astlarına duyurmakla süreci yürütüyor''

Okul yöneticilerinin, il yöneticilerinin, kendi astlarıyla ve karar verdikleri zaman etkilenecek herkesle karar almayı öğrenmesi ve bunun için özel çaba sarf etmesi gerektiğini vurgulayan Dinçer, bunun çocuğa, öğrenciye, öğretmene, çalışanların emeğine saygı duymak anlamına geleceğini dile getirdi.

''Halbuki görüyorum ki bütün yöneticiler çok katı ve kaba şekilde, sadece karar alıp astlarına duyurmakla süreci yürütüyorlar'' diyen Dinçer, toplam kalite yönetimi için bunu tersine çevirmek, esas fikrin alt kademelerden gelmesi gerektiğini kaydetti.

Ana fikrin katılım üzerine odaklandığı yapıyla halk odaklı yönetim fikrinin birbirinin ayrılmaz parçası olduğuna işaret eden Dinçer, ''Milli Eğitim Bakanlığının merkez teşkilatından başlamak üzere herhangi bir okulumuzdaki yönetime kadar her alanda öğretmenimizin, öğrencimizin, velimizin fikrinin, zihni potansiyelinin, kalitemizi daha artırmak, başarımızı daha geliştirmek için sürece dahil edilmesi gerekiyor'' dedi.

''Takım ruhu oluşturmanın önünde pek çok engel var''

Yönetimde kalitenin bir diğer unsunun da takım ruhu fikri olduğunu belirten Dinçer, ''Mutlaka herkesin bir masanın etrafına oturması, sorunun gündeme getirilmesi, ayrıntısıyla tartışılması ve hep birlikte bir kararın verilmesi gerekir'' diye konuştu.

Takım ruhunu yakalayamadan başarının mümkün olayacağını dile getiren Dinçer, şunları söyledi:

''Ama maalesef ülkemizde takım ruhu oluşturmanın önünde pek çok engel var. Farklı siyasi partilerden, farklı ideolojilerden, farklı etnik yapıdan, farklı mezhep yapısında olmamız, farklı sendikalara üye olmamız bir engel. Aslında hepimizin amacı ortaksa bunların hangisi o kadar önemli olabilir ki?

Eğer biz bir amaca odaklanmışsak, Türk eğitiminin kalitesini geliştirmek istiyorsak, çocuklarımızın küresel düzeydeki rekabet gücünü artırmak, ulusal düzeyde piyasaya uyumlu eğitim yapmak, toplumumuzun beklentilerine ve ihtiyaçlarına cevap vermek istiyorsak, çocuklarımıza toplumsal ve ahlaki değerleri kazandırmak, tarih şuuru, millet şuuru vermeye çalışıyorsak, geriye kalanların ne anlamı olabilir ki?''

''Herkes saygı duyulmaya layıktır''

Öğretmenlere ve idarecilere çok net bir mesaj vermek istediğini belirten Dinçer, şunları kaydetti:

''Herkes hangi sendikaya üye olmak istiyorsa serbesttir. Ama o üyelik orada kalır. Okula girdiğimizde, öğrencimizin karşısına çıktığımızda bizim bir tek amacımız vardır, o okulun başarısını önce yerel düzeyde, sonra ulusal ve uluslararası düzeyde artırmaktır. Sınıfa girdiğimizde bir tek amaç vardır. Çocuğumuza mümkün olduğu kadar öngördüğümüz bilgi ve yetenekleri kazandırmaya çalışmaktır.

Okul idarecisiysek, okulda karşımızdaki herkes eşittir ve eşit haklara sahiptir. Herkes saygı duyulmaya layıktır. Herkesi bir arada tutmalı, herkese eşit davranmalıyız. Yöneticiyseniz, farklı sendikadan üye olan birisine tavır koyamazsınız. Herkes sizin öğretmeninizdir, herkes sizin çalışınızdır, aynı masanın etrafında bir araya gelmek ve başarılı olmak için çalışmak zorundasınız. Yöneticiyseniz, farklı bir partiden olmanız, daha önceki dönemlerde atanmanız hiç önemli değildir. Önemli olan ortak amaca yönelik bir benimsemedir. Bütün arkadaşlarımın aslında bu duyguyu taşıdıklarını, Türkiye'nin geçmişten gelip birikmiş olan, aslında rasyonel olmayan duygu ve ayrımların içinde olmak istemediğini biliyorum. Ama bunu yönetim olarak da başarmalıyız. Aslında toplam kalite fikri bir felsefe, bir yaklaşım, bir ahlaktır.''

Milli Eğitim Bakanı Dinçer, daha sonra Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ile birlikte kalite yönetim uygulamaları konusunda dereceye giren okulların yöneticilerine ödüllerini verdi.