Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, anayasa değişikliğiyle ilgili ''Bu dönem bunun şartlarının geçmiş dönemlere göre çok daha kolay olacağını, parlamentoda grubu bulunan siyasi partilerin çok daha rahat şekilde bir araya gelebileceklerini ben hissediyorum'' dedi.
 
Çelik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, AK Parti hükümeti olarak yeni dönemde birinci gündem maddelerinin anayasa değişikliği olduğunu söyledi.
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da meclis kürsüsünden hükümet programını takdim ederken, ''Yeni dönem yeni anayasa'' dediğini hatırlatan Çelik, ''Bu dönem bunun şartlarının geçmiş dönemlere göre çok daha kolay olacağını, parlamentoda grubu bulunan siyasi partilerin çok daha rahat şekilde bir araya gelebileceklerini ben hissediyorum'' diye konuştu.
 
Çelik, anayasanın değişikliği konusunun bütün siyasi partilerin taahhüdü olduğunu vurgulayarak, bu kapsamda görüşmeler sırasında diğer partilerle yüzde yüz mutabık kalamayabileceklerini, ancak hiç kimsenin artık ne komisyona üye vermekten kaçabileceğini ne de anayasanın ele alınışıyla ilgili değerlendirmelerden uzak durabileceğini anlattı.
 
Yakın geçmişte bu konuyla ilgili bir deneyim yaşandığını vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
 
''O dönemde 'Anayasa değişikliğine gelin' dedik, gelmediler. 'Gelip size anlatmak istiyoruz' dedik, 'Gelmeyin' dediler. 'Birlikte komisyona milletvekili verelim, konuşalım, eşit sayıdaki üyelerimiz tartışsınlar, objektif olarak getirdikleri konuları meclisten geçirelim, yasalaştıralım' dedik, bu yönteme de gelmediler ve neticede millete gittik. Millet ne yaptı? Gereken dersi yalnız referandumda değil, seçimlerde de verdi. 3. kez seçime giden AK Parti yüzde 50 oy aldı. Yüzde 34, yüzde 47, yüzde 50. Şimdi öyle tahmin ediyorum ki, muhalefet partileri net bir şekilde gördüler. Milletin yararına olan bir işte muhalefet anlamsız bir şekilde direnç gösterirse, bunun bedelinin ne olacağını millet faturasını keserek koydu. Önümüzdeki süreç rahat bir dönem olacak bu anlamda. Kolay uzlaşılacak. Uzlaşamayacağımız maddeler olabilir o ayrı. Genel itibariyle değişiklikle ilgili bir konsensüsün oluşmasının zor olmayacağı bir dönem olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.''
 
İKİNCİ KEZ ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
 
Çelik, iki yıl aradan sonra yeniden başına getirildiği Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının, çok önemli bir bakanlık olduğunu, çalışma hayatının tümünü ilgilendirdiğini bildirdi.
 
Artık Türkiye'nin tümünün sosyal güvenlik şemsiyesi altında olduğunu anlatan Çelik, bu nedenle bakanlığın vatandaşların tümünü ilgilendirdiğini kaydetti.
 
Çelik, işsizlik, iş sahibi olma, istihdam ve mesleki eğitim gibi konulara bakıldığında da bakanlığın öneminin ortada olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
 
''Geçmiş dönemde ben 2 yıl önce Sosyal Güvenlik Reformunun gerçekleşmesinde, Genel Sağlık Sigortası Yasası'nın çıkmasında, mesleki eğitimle ilgili önemli düzenlemelerin gerçekleşmesinde, istihdam paketinin çıkmasında, üretimin üzerindeki yüklerin kaldırılmasında, hafifletilmesinde çok önemli düzenlemeleri, yasal düzenlemeleri, altyapıyı gerçekleştirdik. Daha sonra görev değişikliği oldu ve Devlet Bakanlığına gittik. Orada Diyanet İşleri teşkilatının 30 yıldır bekleyen yasasını çıkardık. Yurt dışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığını sil baştan yeniden kurma imkanı bize nasip oldu ve diğer kronik sorunlarla ilgili gerek alevi vatandaşlarımız, gerekse dezavantajlı gruplarla ilgili sosyal sorunların çözümüyle ilgili önemli çalışmaları tamamladık, bir noktaya getirdik. Şimdi tekrar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına dönmüş bulunuyoruz. Burada özellikle sendikal mevzuatla ilgili, anayasa değişikliği çerçevesinde kamu çalışanlarının toplu sözleşme şeklinde değiştiren anayasa değişikliğiyle ilgili uyum yasalarının çıkarılması, iş sağlığı güvenliği düzenlemesinin Türkiye'ye kazandırılması ve sosyal güvenlik alanında, sağlık alanında atılması gereken adımlar neyse bunları önümüzdeki dönem içinde hızlı biçimde atacağız inşallah.''
 
GAZETECİLERİN VE MİLLETVEKİLİNİN YIPRANMA PAYI
 
Bakan Çelik, 2 yıl önceki bakanlığı döneminde Sosyal Güvenlik Reformunu hazırlarken gazetecilerin ve milletvekillerinin yıpranma payının tartışma konusu olduğunu hatırlattı.
 
Burada kriterler çerçevesinde hareket edilmesinin doğru olacağına inandığını ifade eden Çelik, ''Yani şöyle bir düşünmenizi istiyorum; bir cam fabrikasında 70-80 derece sıcağın karşısında çalışan bir insanla, o cam fabrikasının ambalaj bölümünde çalışan bir insanı, cam sanayi diye hepsini aynı kategoriye alıp yıpranma payından istifade ettirirseniz ne büyük bir adaletsizliğe neden olur'' dedi.
 
Çelik, geçmiş dönemde ikisinin ayırt edilmediğini ancak kendilerinin Sosyal Güvenlik Reformunu çıkarırken buradaki risk durumunu dikkate aldıklarını belirterek, şöyle konuştu:
 
''Riskli işlerle ilgili bir tasnif yapıldı ve o tasnif çerçevesinde kimin mesleği veya ilgili alanı hangi grup riskli alana giriyor ise buna göre derecelendirme ve değerlendirme yapıldı. Gazeteciler ve milletvekillerinin birinci derece risk oluşturmayan meslek olduğu ortaya çıkınca bu yıpranma payından yararlanmaları söz konusu olmadı. Biz burada ya objektif davranacaktık ya kayırmacı bir yaklaşım içinde olacaktık. Ne milletvekillerini kayırma durumu oldu, ne gazetecileri kayırma durumu oldu. Kimi kayırdık? Yerin 700 metre altında çalışan kardeşlerimizi yani her an ölümle burun buruna olan insanları ve çalıştıkları iş yerinde ömürlerinden ömür kaybeden yani bir yıl orada çalıştığı zaman 2 yıl ömründen giden insanların hukukunu koruduk ki doğrusu da budur. Yıpranma payı dediğimiz hadise bu. Yıpranmadan yıpranma payı olur mu? Yıpranacaksınız ki, yıpranma payını hak edesiniz. Yani biz burada siyasi ve politik bir yaklaşımdan ziyade bilimsel bir yaklaşım çerçevesinde konuyu ele aldık ve o çerçevede kim hangi alanda, hangi iş kolunda hizmet görüyor? Riski nedir? Sağlığına, yaşamına yansıması nedir? O çerçevede ki bilimsel tespitlerin neticesi olarak karşımıza çıktı.''
 
56 GÜNDE 3'ER SAAT UYKU
 
Çelik, uzun süredir bakan hasreti yaşayan Şanlıurfalılar ile aralarında güzel bir kaynaşmanın olduğunu, bu kaynaşmanın neticesinde Şanlıurfalıların görevlerini yaptıklarını belirtti.
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da bir anlamda sözünün gereği Şanlıurfa'ya bakan verdiğini dile getiren Çelik, ''Şimdi görev bize düşüyor. Biz onlara çok önemli sözler verdik. Önemli taahhütlerde bulunduk. O taahhütleri yerine getirmek için biz de kollarımızı sıvamış bulunuyoruz. Hemen çalışmaya başlıyoruz. Bu ayın 15'inde Şanlıurfa'da olacağım ve burada hizmetleri başlatacağız'' diye konuştu.
 
Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yorulmak bilmeden gece gündüz çalıştığını, kendisinin de o tarz bir siyaseti örnek aldığı için aynı düzenle yıllardır çalışmalarını sürdürdüğünü ifade etti.
 
Seçim çalışmaları için Şanlıurfa'da bulunduğu dönemde partililerin yanında 3 vardiya ile çalıştığını anlatan Çelik, şöyle konuştu:
 
''Sabah saat 08.30'da başlayan mesaide çalışmalarım akşam saat 18.00'e kadar bir ekip, 18.00'den 23.00'a kadar bir başka ekip, gece 23.00 ile sabaha karşı 03.00 arasında ise başka ekip tarafından takip edildi. 56 gün benim uykum 3 saati geçmedi. 3 saatten fazla hatırlamıyorum. Bünye buna alışıyor. Çalışırken yorulduğumu hatırlamıyorum. Gün boyu 15-18 saat çalışsam ben yorgunluk hissetmiyorum. Ne zaman tatil yapayım diyorsunuz orada bütün yorgunluklar önünüze geliyor. Demek ki insan kendisini nasıl ayarlıyor ise kendinizi neye kodluyorsanız, hangi hedeflere dönük kendinizi programlayorsanız bünye de ona bilinçli hale geliyor. Kendinizi ne kadar hedefsiz hale getiriyorsanız o zaman kendinizi dinlemeye başlıyorsunuz. Bin bir türlü rahatsızlığın, ağrının var olduğunu hissetmeye başlıyorsunuz. Bu yönüyle dinlenmenin çok faydalı olmadığı ortaya çıkıyor.''