Bu hafta, geçen hafta ki yazımın devam yazısı olan ‘’ Yedi Tepe ‘’ nin Hikayesi yazımla siz değerli okuyucularımın karşısındayım. Sizlere bu hafta İstanbul için edebiyatta, sinemada, televizyonda, günlük konuşmalarımızda sıkça kullandığımız ‘’ Yedi Tepeli Şehir ‘’ sıfatını anlatmaya çalışacağım. ‘’ Nerededir bu yedi tepe? ‘’ diyorsanız, kentin üzerinde yükseldiği bu tepelere ve onu süsleyen eserlere gelin daha yakından bakalım.
BİRİNCİ TEPE : İMPARATORLUĞUN KALBİ
Kurulduğu günden bu yana kentin merkezi, şimdiki adıyla Sultanahmet Meydanı’nın bulunduğu alan, ‘’Birinci Tepe’’ olarak kabul ediliyor. Romalılar kentin en gözde tepesine Ayasofya’yı inşa etmiş. İlk olarak M.S. 360 yılında İstanbul’a adını veren İmparator Konstantin’in oğlu II.Konstantin tarafından açılışı yapılan, ancak iki kez tahrip olan Ayasofya’nın şu an görünen yapısı M.S. 532-537 yılları arasında I. Jüstinyen dönemine uzanıyor. Bizans’ın en büyük kilisesi olarak bilinen Ayasofya’nın inşasında Efes’teki Artemis Tapınağı kalıntıları başta olmak üzere pek çok antik kentten getirilen 107 sütun kullanılmış. 1750 yılında üzerleri sıvanan muhteşem mozaikler Ayasofya’nın müze olduğu 1935 yılında titiz bir çalışmasıyla gün yüzüne çıkarılmış. 17. Yüzyılda ise tepeye Sultan I. Ahmed’in talebiyle Mimar Sedefkar Mehmet Ağa tarafından Sultanahmet Külliyesi yapılmış. Dünyanın altı minareli ender camilerinden Sultanahmet, iç mekanını süsleyen 20 binden fazla kobalt mavisi çini nedeniyle yabancılar tarafından ‘’Mavi Cami’’ olarak adlandırılıyor. Külliye, 9 Haziran 1617 günü cami kubbesinin kilit taşının konmasıyla ibadete açılmış.
İKİNCİ TEPE : OSMAN’IN IŞIĞI
ÜÇÜNCÜ TEPE : SİNAN’IN DEHASI
Mimar Sinan’ın ‘’Kalfalık Eserim’’ dediği Süleymaniye Külliyesi, ‘’Üçüncü Tepe’’de tüm ihtişamıyla yükseliyor. İstanbul’daki Osmanlı eserleri arasında Süleymaniye, bir başyapıt olarak parıldıyor. İnşasına 1550 yılında başlanan külliye 1557 yılında tamamlanmış. O yıllarda kent koca bir şantiyeye dönüşmüş. Caminin dört minaresinde bulunan toplam on şerefe Kanuni’nin onuncu padişah olduğuna, dört minare İstanbul’da hüküm süren dördüncü padişah olduğuna işaret ediyor. Avlunun önündeki minareler, kubbeye yakın olan minarelere göre daha kısa yapılmış. Mimar Sinan bu şekilde göğe yükselen basamaklar imgesini yaratmış. Külliyenin sembolleri gibi, söylenceleri de bol. Bir söylenceye göre külliye inşasını hızlandırmak için İran Şahı tarafından gönderilen altınlar. Kanuni tarafından kubbeyi taşıyan fil ayaklarının temeline dökülmüş. Bir başka söylenceye göreyse Kanuni, Mimar Sinan’ın camide nargile içtiğini görmüş ve sinirlenmiş. Ancak Sinan’ın nargileyi fokurdatarak caminin akustiğini, dumanı sayesinde ise caminin hava akımını düzenlenmeye çalıştığını öğrenince iş tatlıya bağlanmış.
DÖRDÜNCÜ TEPE : KENTİN FATİHİ
BEŞİNCİ TEPE : SADELİĞİN ASALETİ
Haliç manzaralı ‘’Beşinci Tepe’’ üzerinde Sultan Selim Camii bulunuyor. Son derece mütevazi bir o kadar da zarif görünen caminin bahçesinde Yavuz Sultan Selim’in türbesi yer alıyor. Kesin olmamakla birlikte caminin Mimar Ali tarafından 1522 yılında yapıldığı söyleniyor. Bizanslılar bu tepeye anıtsal bir yapı yerine yaşamın kaynağı olan suyla ilgili yapılar inşa etmişler. Sultan Selim Camii’nin yanındaki çukur, geçmişte Aspar Sarnıcı’ymış. Bizans’ın su ihtiyacını karşılamak için 5. Yüzyılda yapılmış. Türkler burayı tarım alanı olarak kullanmış. Aspar Sarnıcı’nın karşısında ise, bir başka Bizans’ın su yapısı var. Günümüzde restoran olarak kullanılan bu kapalı sarnıcın 4. Yüzyılda inşa edildiği düşünülüyor. Sultan isimli sarnıç, restoran olmadan önce marangozhane olarak kullanılmış.
ALTINCI TEPE : GÜNEŞ İLE AY
Mimar Sinan’ın en özgün eserlerinden biri olan Mihrimah Sultan Külliyesi, ‘’Altıncı Tepe’’ye
YEDİNCİ TEPE : KÖLE PAZARI
Yedi tepe arasında Marmara Denizi tarafına bakan tek tepe, Cerrahpaşa ile Koca Mustafa Paşa semtleri arasında bulunan yükseltidir. Bizans Dönemi’nin ünlü meydanı olan Arcadius Forumu bu bölgedeymiş. Meydan, Bizanslıların köle ticaret merkeziymiş. Osmanlı zamanında buraya ‘’Avrat Pazarı’’ denirmiş. Esir ticareti 19. Yüzyıla kadar sürmüş. Meydanın ortasında bulunan Arcadius Sütunu’ndan geriye kalanlar, bugün Cerrahpaşa’da evlerin arasına sıkışıp kalmış. M.S. 5 yüzyılda
Değerli okuyucularım ben Aydın AVCI’dan bu haftalıkta bu kadar. Sizlere dilimin döndüğü, kalemimin yazdığı kadarıyla ‘’’Yedi Tepe’’nin Hikayesini anlatmaya çalıştım, tabii ki sizlerinde bildiği gibi ‘’İstanbul’’ yazmakla, anlatmakla bitebilecek bir şehir değil. Bu anlattığım güzellikleri, tarihi ve hikayeleri yerinde görüp yaşamak isterseniz sizleri Tuncallar Turizm’in 19.05.2015 tarihinde düzenlediği 4 gece 5 gün İstanbul kültür turuna davet ediyorum. Siz değerli okuyucularıma hayırlı haftalar, hayırlı işler diliyorum ve değerli yorumlarınızı bekliyorum.
Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınpost etiketiyle paylaşın, yayınlayalım!