Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı ve eski ülkücü liderlerden Muhsin Yazıcıoğlu’nun beş kişiyle birlikte hayatını kaybettiği helikopter kazasıyla ilgili her gün yeni bir gariplik ortaya çıkıyor. Devletin bazı kurumları radar kayıtlarından telefon görüşmesi kayıtlarına kadar resmî belgeleri gizledikçe, gizli tanıklar, isimsiz gönderilen postalar kanalıyla ortalığa olayı aydınlatacak yeni kayıtlar ve belgeler saçılıyor. Anlayacağınız devlet meseleyi gizledikçe, “vatandaş” meseleyi açıyor. Ve helikopterin düşüşünün suikast olabileceği şüphesi güçleniyor. Oysa bu kazanın suikast olabilme ihtimalini öngören soruşturma epey geç başladı. Cumhurbaşkanı Gül, Yazıcıoğlu Ailesi’nin ve BBP yöneticilerinin ısrarlı takipleri sonucunda Devlet Denetleme Kurulu’nu devreye soktu ve sonunda dava Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’na verildi. Kazadaki gariplikleri, Yazıcıoğlu’nun neden öldürülmek istenebileceğini, helikopter kazasından canlı kurtulan ve daha sonra ölen gazeteci İsmail Güneş’in tuhaf telefon trafiğini, köylülerin tanıklıklarına rağmen kaza saatindeki radar kayıtlarının ve telefon görüşme kayıtlarının niye gizlendiğini, helikopterin beyni, hafızası niteliğindeki bazı cihazların nasıl ve kimler tarafından söküldüğünü, bu gerçeğin niye 2009 tarihli kazadan bunca zaman sonra ortaya çıktığını, gerçekleri kimin sakladığını, askerlerin bu kazayla ya da suikastla ilişkisini, niye bir şeylerin saklanmasını istediklerini, ilk gençlik yıllarından beri Muhsin Yazıcıoğlu’nun yanında olan, onunla birlikte Türkeş’ten ayrılıp Büyük Birlik Partisi’nin kurucularından olan Yalçın Topçu’ya sorduk. Topçu, Yazıcıoğlu’nun ölümünden sonra bir dönem BBP’nin başkanlığını yaptı.


***

NEŞE DÜZEL: Siz Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği kazanın bir suikast olduğunu mu düşünüyorsunuz?

YALÇIN TOPÇU: O kadar çok gariplik var ki! Devletin, siyasetin ve bürokrasinin aklı bu olaya “kaza” dedi. Vatandaşın aklı ise “bu bir suikast!” dedi.

Nedir bu kazadaki gariplikler?

İlk gariplik şu: Bana ilk yapılan açıklamada, “Öyle berbat bir hava vardı ki, helikopter o yüzden düştü” dendi. Ben de “Niye uçurdunuz o zaman?” dedim. Bu ilk sorunun bile cevabı hâlâ alınmadı. Oysa her kalkışta pilot kuleden izin almak zorunda. Pilot sordu mu, ikaz edildi mi bilmiyoruz. Muhsin Yazıcıoğlu, o gün, Sivas’taki mitingi bitiriyor ve Kahramanmaraş Çağlayancerit’e geçiyor. Bu uçuşun radar kayıtları var. Kaza, Çağlayancerit’ten Yozgat-Yerköy’e giderken oluyor. İşte o uçuşun kule görüşmeleri de, radar kayıtları da yok! Bir tek şey var.

Ne var?

Helikopter havadayken, kule, “Kalktınız mı, hayırlı uçuşlar” diye arıyor. Havalandıktan 25 dakika sonra saat 15:05’te helikopter düşüyor. Gazeteci İsmail Güneş 15:30- 16:00 sıralarında imdat diyene kadar, 155’i arayana kadar helikopterin düştüğü bilinmiyor. “Uçak rotasından çıktı”diyorlar. Havacılık kuralları var. Sen uçağı takip etmek ve ikaz etmek zorundasın. Rotasından çıktıysa, “Rotana gir”diye ikaz edeceksin. Çünkü havacılık kurallarına göre, rotasına girmeyen uçağa, “Seni tanınmayan cisim olarak addediyorum” deniyor ve ânında jetler gönderiliyor. Jetler gidip uçağı yere indiriyorlar veya vurup imha ediyorlar.

Helikopter rotasından çıkmış mı?

Çıkmamış. Bu helikopter, herkesin gözü önünde düştü. Köylüler, “Şu tepeyi aştı, sonra bir gürültü ve duman çıktı” diyorlar. Köyün bir-iki kilometre uzağına düşen helikoptere 48 saat ulaşılamadı. İsmail çalı dibinde çığlık çığlığa can verdi. İsmail helikopterin düşmesi sonucunda ölmedi. İsmail’in katilleri var. Olaydan yarım saat sonra kendine geldi ve “Ayağım kırık. Bizi kurtarın” diye feryat etti. Kayıtlara göre İsmail 19:04’e kadar, yani dört saat boyunca bir çok insanla konuştu. İsmail’deki kaburga ve çene kırıkları sonradan çıktı!

O durumda konuşması mümkün mü?

Doktorlar, çene kırıklığıyla bütün o konuşmaları yapamazdı diyorlar. Birileri mi geldi çenesini kırdı? Konuştuktan sonra mı öldürüldü bu çocuk? İsmail kaburga kırıklarıyla 600 metre nasıl yürüdü? Doktorlara göre bu da mümkün değil!

Köylüler neden uçağın düştüğü yere gitmemişler?

Köylü en fazla bir saatte kaza yerine varırdı. Ama arama kurtarmaya nezaret eden askerî yetkililer o gün köylünün de, kentlinin de kaza yerine gitmesini engellediler. Peki, milleti çıkarmadınız da, kendiniz niye gitmediniz? İşin gerçeği şu ki, hava kararıncaya kadar, aramama-kurtarmama gibi bir gayret oldu. Ancak hava kararınca ve hava aşağıda da bozunca akşam saat sekizden sonra ters istikamette aramaya başladılar. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı “TİB”, helikopterin düştüğü yeri nasıl belirledi biliyor musunuz?

Nasıl?

Duyarlı bir binbaşı, “Muhsin Bey’in helikopteri düştü”diye TİB’deki bir devre arkadaşını arıyor. O da hiç görevi olmadığı halde yeri buluyor, Maraş’a bildiriyor. Helikopterin yeri, düştükten iki saat sonra teknik olarak tesbit ediliyor ve askerî kurumlara bildiriliyor. Ama helikopter tamamen ters istikamette arandı ve vakit geçirildi.

Siz siyasi partisiniz. Genel başkanınızın helikopteri düşüyor. Kaza yerini siz nasıl öğrenemediniz? TİB size yeri bildirmedi mi?

O sırada kirli bir haber çıktı. Kayseri Valisi, “Helikopter düştü. Yazıcıoğlu’nun ayağı, kaburgası, kalçası kırık. Ama şuuru açık. Hastaneye getiriliyor” diye açıklama yaptı. Allah, Allah, benim bildiğim Yazıcıoğlu, canı ağzında olsa yenge hanımı arar. Öyle bir aşk vardı aralarında. Onu aramıyor, beni de aramıyor. Sonra Kayseri Hastanesi başhekimi beni aradı, “Bekliyoruz, gelen giden yok”dedi. Cumhurbaşkanı’nı aradım, “Bu işten çok endişeliyim” dedim. Cumhurbaşkanı on dakika sonra,“Muhsin Bey’in helikopteri düştü. Yerine ulaşılamadı. Arama kurtarma çalışmaları başlıyor” diye açıklama yaptı. Ve bu arada saat 18:00 oldu. İsmail hâlâ “Kurtarın”diye yalvarıyor, bizim partinin başkan yardımcısı ve genel sekreteriyle de konuşuyor. “Her taraf kar, sis” diyor.

Cep telefonunun çalıştığı bir yeri bugünün teknolojisi hemen bulmuyor mu?

Buluyor ama helikopterde ayrıca yer gösteren bir ELT cihazı varmış. Biz hafiye gibi araştırdık ve o helikopterde bu cihaz yok. Eğer ELT olsaydı, yeri belirlemek için cep telefonuna da gerek yoktu, helikopter beş dakikada bulunurdu. ELT’si olmayan bu helikopteri kim ruhsatlandırdı? Kim uçuşuna müsaade etti?

aktifhaber