Değerli okuyucularım “Yavru Vatan Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” devam yazım ile bu haftada sizlerleyim. Bir önceki yazımda Kıbrıs adasının genel özelliklerinden, Girne ve Bafra bölgelerinin gezilip görülmesi gereken yerleri hakkında kısa kısa bilgiler vermiştim. Bu haftaki yazımda Gazimağusa – Lefkoşa – Güzelyurt ve İskele bölgelerinden bilgiler vereceğim. Daha fazla uzatmadan Gazimağusa ile başlayalım, iyi okumalar diliyorum efendim…

GAZİMAĞUSA

gazimagusa.jpg

Tarihi: Mağusa’nın M.Ö 3. Yüzyılda Ptolemeus krallarından Philadelphus tarafından kurulduğu ve kralın yeni kente kız kardeşi Arsinoe’nin adını verdiği söylenir. Günümüzde Gazimağusa ismini alan kent küçük bir liman kentidir. Bugün şehirde hala mevcut olan farklı stildeki birçok kilise, kente gelip giden tüccarlar tarafından inşa edilmiştir. Osmanlı döneminde saldırıları önlemek ve şehrin savunmasını güçlendirmek için surların dışına 46 metre uzunluğunda bir hendek açılarak içi su ile doldurulur. Kent uzun bir kuşatmadan sonra 1571 yılında Lala Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından fethedilir. Osmanlı döneminde zengin tüccarların, varlıklı soyluların konakları, sarayları yıkılmış ve Kıbrıs’ın ticari ve ekonomik etkinlikleri Larnaka’ya kaymıştır. Limanın da dolmasıyla Mağusa bölgesi içindeki kentsel ve ekonomik önemini yitirmiş, parlak ticari yaşam tarihe karışmıştır.

 

Mağusa Bölgesinde Görülmesi Gereken Yerler: Akkul Mescidi, Ayia Zoni Kilisesi, Cafer Paşa çeşmesi ve hamamı, Canbulat Türbe ve Müzesi, Deniz Kapısı, Ermeni Kilisesi, İkiz Kiliseler, Kara Kapısı, Kertikli Hamam, Kızıl Hamam, Kutup Osman türbe ve tekkesi, Mağusa Kent Surları, Mağusa Çanakkale Şehitliği, İkon Müzesi, Namık Kemal zindanı ve müzesi, Nestoryen Kilisesi, Pertev Paşa Mezarı, Salamis Antik Kenti, Arkeoloji Müzesi, Sinan Paşa Camii, Stavros-Kutsal Haç Kilisesi, Tabakhane Mescidi, Tophane, Venedik Sarayı

lefkosa.jpg

LEFKOŞA

Lefkoşa kenti, Bizans döneminden itibaren Kıbrıs’a hükmetmiş hemen tüm devletlere ‘’başkent’’ olarak hizmet vermiştir. Kentte özellikle Lüzinyan Krallığı (192-1489) Venedikliler (1489-1570) ile 370 yıl süren Osmanlı yönetimi (1571-1878) ve İngiliz koloni idaresi (1878-1960) dönemlerine ait tarihsel yapılar dikkat çekmektedir. 16. yy kadar bir Hristiyan kenti olan Lefkoşa, Osmanlılar tarafından fethedilince İslam mimarisi de kentte görünür olmaya başladı. 1920’lerde Anadolu’dan gelen Ermeniler yoğunlukla bu mahalleye yerleşmiştir. Burada bulunan ve 1963’den beri atıl durumda olan Ermeni Kilisesi, geçtiğimiz yıllarda restore edildi ve kentin kültürel mirasına katıldı. 300 yıla yakın süren Lüzinyan Krallığı döneminde Lefkoşa Ortaçağ Feodal Şehir anlayışı ile yönetilmiş ve adanın idari başkenti olarak kalmıştır. Bu dönemde Lüzinyan’lar şehrin etrafına surlar da inşa etmiştir. İlk surları Kral I. Henry 1211’de iki kule birlikte inşa ettirdi, I. Peter üçüncü bir kule inşa ettirdi ve II. Henry şehri tamamen surlar içine aldı.

Askeri mimarinin en mükemmel örneklerinden biri olan Lefkoşa Surları, 5 kilometre uzunluğunda, birbirine uzaklıkları eş 11 burçtan ve 3 anıtsal kapıdan oluşmaktadır. Lefkoşa’da halen varlığını sürdüren ve kente büyük bir güzellik katan surlar, Venedikliler tarafından inşa edilmiştir. 11 tabyası bulunan surlarla, Lefkoşa yuvarlak bir kent haline getirilmiştir. Lefkoşa’nın surlariçi bölümüne, üç kapıdan giriş yapılabilirdi.(Girne-Baf ve Mağusa Kapıları)

Günümüzde Lefkoşa kenti hala iki bölgeli karakterini sürdürüyor. Arada “Ölü Bölge” denilen BM kontrolünde bir alan bulunmakta. Ancak Rum tarafı ile Türk tarafı arasında üç tane geçiş noktasından iki taraf arasında seyahat etmek mümkün. Bu noktalardan insan, araç ve ürün geçişleri kontrollü ve izinli olarak yapılabiliyor. Başkentin Türk ve Rum tarafları arasında ilk kez 23 Nisan 2003’de Ledra Palas kapısı açıldı. Arkasından, 10 Mayıs 2003’de Metehan ve 3 Nisan 2008’de Lokması kapısı açıldı.

 

TARİHİ MEKÂNLAR

Derviş Paşa Konağı: 19 yy başlarında inşa edildi. 2 katlı bir konaktır. Bugün Etnografya Müzesi olarak kullanılmaktadır. Osmanlı-Türk mimarisinin en tipik örneklerinden birisidir.

 

Saçaklı Ev: Selimiye Camisinin güney doğusunda bulunan mekânın geçmişi Ortaçağ’a kadar dayanmaktadır. Günümüzde sergi mekânı olarak kullanılmaktadır. Surlar içi, tarihsel yapılar bakımından bir kültür hazinesidir.

 

Büyük Han: Osmanlıların 1571’de Lefkoşa’da inşa ettikleri ilk binadır. Vali (Beylerbeyi) Muzaffer Paşa tarafından yapıldı. İngilizler bu binayı hapishane olarak kullanmışlardır. Osmanlı döneminde, zanaat ve alışveriş merkezi olarak Lefkoşa’da başta Kumarcılar Hanı ile Deveciler Hanı olmak üzere 20’ye yakın han vardı.

 

Selimiye Camii: Lüzinyan Döneminde başkilise olarak kullanılan St.Sophia Katedrali, Osmanlılar tarafından camiye çevrilmiş ve ‘’Selimiye Camii-Ayasofya’’ adını almıştır. Bu muhteşem yapı 1326 yılından bu yana Hristiyanlara sonra da Müslümanlara ibadet mekânı olarak hizmet vermiştir.

 

Mevlevi Tekkesi: XVII. yy’da Venedik döneminden kalma bir manastırın kalıntıları üzerinde inşa edilmiştir. 1950’li yılların başlarına kadar burası faaliyette idi. Arabahmet mahallesi, tarihi bir semttir. Osmanlı döneminde varlıklı, nüfuslu Türkler burada otururlardı.

 

Lefkoşa Bölgesinde Görülmesi Gereken Yerler: Arap Ahmet Camii, Büyük Hamam, Büyük Han, Derviş Paşa Konağı, İpekli Pazar Camii, Kırklar Tekkesi, Kumarcılar Hanı, Lefkoşa Kent Surları ve Girne Kapısı, Mevlevi Tekkesi, Selimiye Camii, Sarayönü Camii, Haydarpaşa Camii, St. Nikolas Kilisesi, Sultan Mahmut Kütüphanesi, Taş Eserler Müzesi, Turunçlu Camii, Venedik Sütunu, Sarayönü, Atatürk Meydanı, Yeni Camii.

guzelyurt.jpg

GÜZELYURT

Güzelyurt (Morphou), Kuzey Kıbrıs’ın Kuzey-batısında yer alan Antik dönemde Yunanistan’dan göç eden Sparta’lılar tarafından tanrıça Afrodit için kurulduğu söylenen bir şehirdir. Girne, Lefke ve Lefkoşa şehirlerinin ortasında yer alan Güzelyurt, Trados Dağlarına hakim görüşü ve ılıman havası ile adanın narenciye üretimi açısından en verimli ve adanın portakal ihracatının büyük çoğunluğunu karşılayan yerdir. Bu bağlamda her yıl Portakal Festivali düzenlenmektedir. Güzelyurt narenciye dışında karpuz, kavun, nar gibi birçok meyve ve sebzenin yetiştirildiği ve Kıbrıs Adası’na ait değişik bitki türlerinin oluştuğu bir şehirdir. Bu doğal güzelliklerinin yanında Güzelyurt, aynı zamanda Soli Antik Kenti, Vuni Sarayı, Tumba Tou Skouru, Aziz Mamas Kilisesi gibi ada tarihi açısından önemli eserlere ev sahipliği yapmaktadır.

Güzelyurt’a ulaşım yurtdışından Lefkoşa’ya Ercan Havaalanı’na ulaştıktan sonra karayolu ile Girne Limanı’na deniz yolu ile ulaşıldıktan sonra karayolu ile yapılmaktadır. Güzelyurt Lefkoşa’ya 40 km, Girne’ye de 47 km uzaklıktadır.

 

İSKELE

 

1 Haziran 1998 tarihinden itibaren ilçe sayısı 3’ten 5’e yükseltildi ve İskele İlçe olarak ilan edilmiştir. İskele İlçesi’nde 43 yerleşim birimi yer almaktadır. İlçe nüfusu 20.245’tir.

İskele İlçesi, 1998 yılına kadar Mağusa ilçesine bağlıydı. 2000 yılında çıkarılan bir yasa ile Güzelyurt ilçesi ile birlikte ilçe statüsü kazandı. İskele, Mağusa-Karpaz anayolu ile Ercan-Karpaz anayolunun birleştiği noktada, yeşilin maviyle bütünleştiği, turizmin gözbebeği bir kıyı şerididir. İskele, 1974 öncesindeki ismi Trikomo olarak da biliniyor. 1974 Mutlu Barış Harekatı ile birlikte Güney’den Kuzey’e toplu göçü başlatan Larnaka Türk Halkı, bu kıyı şeridine yerleştirilmiş ve bu tarihten itibaren İskele olarak isimlendirilmiştir.

İskele, Mesarya Ovası ile Karpaz yarımadasının kesiştiği noktada, Mağusa-Karpaz anayolunun 18. Km yer alan şirin bir sahil kasabasıdır. Mağusa-Karpaz yolu üzerinde bulunan ve ‘’Boğaz’’ olarak anılan bölge, birçok turistik tesis ve balıkçı lokantası ile turistlerin ilgi odağıdır. Boğaz’da bulunan Haravdi sahili ise halk plajı olarak kullanılmaktadır. İskele, Mağusa ve Karpaz arasındaki en büyük yerleşim yeridir. Bafra, Mehmetçik, Dipkarpaz ve Yeni Erenköy gibi köylerin bulunduğu bölge, Kıbrıs’ın simgesi olan Karpaz eşeklerine de ev sahipliği yapmaktadır. Bafra ve Altınkumsal gibi bakir plajların olduğu bu gölge, doğal ve tarihi güzellikleriyle, huzur ve sükûn arayanları kendisine çekmektedir. Belde halkı geçimini ilk baştan Turizm olmak üzere memuriyet, işçilik, çiftçilik, balıkçılık ve zanaatkârlık yaparak sağlamaktadır.

 

Değerli okuyucularım ben Aydın Avcı’dan bu haftalıkta bu kadar. Umarım yazımı beğenmişsinizdir. Sizlerin değerli görüş ve yorumları benim için çok önemlidir. Yavru vatan Kıbrıs’ın bu güzelliklerini imkanlar dâhilinde bire bir yaşamak için Tuncallar Turizm’in 10-12 Nisan 2018 tarihleri arasında düzenlenecek olan uçak ile Kıbrıs kültür turun da sizleri de aramızda görmekten büyük gurur ve sevinç duyacağımı buradan paylaşmak isterim. Bir sonra ki yazımda buluşana dek Hoşça Kalın…

 


Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA