Değerli Aydınpost okuyucuları, yeni yılın ilk yazısını beğenilerinize sunuyor ve değerli yorumlarınızı bekliyorum.

Az çoktur söz öbeğinden yola çıkarak neredeyse hepimiz biliriz bu minimalist felsefenin temel amacı, minimalist felsefesini biliyordum ama ilgilenmemiştim. Kardeşim Aysel Avcı ile 2020 yılı yazında 20 günlük tatilden sonra minimalisin filmini seyrettim, araştırdım ve bilgi sahibi oldum. Yine de bilgi sahibi olmayanlar için kendime kalanları sizlere aktarmak istiyorum. Az çoktur son zamanlarda duyduğum en güzel ve içinde kocaman anlamlar yüklü kısacık bir cümledir.

Mutlu olmak için az şeye gereksinim duymak, az kelimesi ile çok şey anlatabilmek nitelik olarak değil nicelik olarak var olabilmek hayatın bütününden değil, her saniyesinden zevk alabilmek; eskilerin değimiyle az laf çok iş, azıcık aşım ağrısız başım.
Duygusallaşıp iki gönül bir olunca samanlık seyran olur deyimi ansızın geliyor aklıma da. Hadi neyse ve düşünüyorum, az çoktur aynı zamanda içinde sadeleşmeyi de barındıran bir cümle; sadeleşmekten kastım kimi zaman doğal olmak doğaya yaklaşmak, kimi zaman özüne dönmek veya özü koruyabilmektir. Abartıdan uzaklaşmak, yalınlaşmaktır. Mutluluğumuz, hayattan beklentilerimiz çoğaldığında mutsuzluğumuz artar. Çok, bazı durumlarda azdır demek ki sadece beklentilerimizin çokluğu mu bizi mutsuz eden? Yoksa ne kadarını karşılabildiğimiz mi? Bence asıl mesele çoğun içinde bizi mutlu edecek azı yakalayabilmekte.

Son zamanlarda doğaya dönüş, sürdürülebilirlik, bireysellik, eskiye dönüş, sadeleşme ve ekoloji kavramlarını sıkça duyar ve okur olduk.

Çağımızda metropol yalnızlıklarının artması, bencillikler yüzünden kalplerin daha da katılaşması ve nezaketsizliğin yayılmasının en büyük sebebi çoğa sahip olmanın hırsı ile çirkinleştirdiğimiz hayatlarımızda basit ve yalın yaşamasını bilmediğimiz içindir. Bir şeyler elde etmek uğruna önümüze çıkan her şeyi ve herkesi yıkıp geçiyoruz adeta. Halbu ki doğa bize yalın olmayı öğretir. Mutluluğumuzu nesneleri elde etmekle yahut nesnelerin gölgesinde yaşamakla geçirmemizi ve bunlara bağımlı kalmamızı asla emretmez hatta reddeder. Öz şudur; aç çoktur, yaşamda sadelik düşüncede ihtişam.

Doğa bize arınmayı emreder. Tıpkı kirli bir ırmağın denize arına arına varması gibi. Arına arına mutluluğa ulaşırız. Yeri gelmişken tüketim bolluğumuzdan da bahsetmek istiyorum. Doğa ısrarla sadeliği bize emrederken biz çok şeye sahip olmak için en çok kendimizi ve bununla doğru orantılı olarak sağlığımızı tüketiriz. Sevgiyi, birliği, beraberliği, mutluluğu paylaşmayı, yardımlaşmayı her geçen gün tüketme politikası ile yaşamımızdan uzaklaştırırız.

Farkında mıyız? Elbette değiliz. İnsanoğlunun en büyük düşmanı egosuna yenik düşmesi olsa gerek. Egosuyla başbaşayken farkında olmadan hayattan kaybettiklerini görememesi ne acı! Oysa hepimiz etten kemikten insanız. Ne olursak olalım bu hayatı nasıl yaşarsak yaşayalım gidecek olduğumuz yer belli, hepimizin sonu aynı. Sonu aynı olan ve bilinmez bir yolculuğa çıkan biz insanoğlu için bazılarımız fazla ego patlaması yaşıyor. Aslında ne yalan söyleyeyim olması gerektiği gibi oluyor. Bilgini egosu olur mu? Bence olmalı! Bilgi paylaştıkça anlamlı ve zengindir. Senden, benden, ondan birilerine dağıldıkça okyanus misali derinleşir. Bilginin pazarlığı olmaz, bilginin satışı olmaz. Dilerim bir gün mutlaka bilge biriyle hayatı paylaşırsınız, çıkarsız ve menfaatsızca bir bardak sıcak çayı karşılıklı yudumlarsınız. İşte o vakit anlarsınız ki bilgi sahibi olmak başka bir şey, bilge olmak başka bir şey. Görmezden geldiğimiz hayat bizim gerçeğimizdir. Farkında değilsin ama bu gerçek ömrün boyunca senin yaşama bağlayacaktır.

Sonuç: Cemil İpekçi Affedin Beni kitabındaki Sevdiklerim şiiri ile bitirmek istiyorum.

Sevdiğim çiçek yasemin
Sevdiğim koku yasemin
Sevdiğim renk mavi
Sevdiğim taş zümrüt
Sevdiğim yemek etli yaprak sarması
Sevdiğim sebze ebegümeci
Sevdiğim mekan kapalı çarşı
Sevdiğim yer Bodrum
Sevdiğim mevsim ilkbahar
Sevdiğim topraklar Anadolu
Sevdiğim kültür Osmanlı
Sevdiğim şair Orhan Veli
Sevdiğim kişi anam
Sevdiğim cins, cinsi belli olan
Sevdiğim aptallığım aşık olmak
Sevdiğim saçmalığım o kadar çok ki
Sevdiğim bilge Ömer Hayyam
Sevdiğim inançlı Mevlana Celalaettin Rumi
Sevdiğim içecek kahve
Sevdiğim anlar hayal kurduklarım
Sevdiğim duygum kendimi affedebilmek
Sevdiğim ortam tüm yaratılanlarla birlikte olduğum
Sevdiğim yalanım ben çok güçlüyüm
Sevdiğim inanç yaradandan başkasına hesap vermeyen

Fazlalık olarak nitelendirdiğimiz çoklar zamanımızı boşa harcıyor ve bizi yapmamız gerekenlerden uzaklaştırıp sanal bir dünyaya esir ediyor. Maddeciliği ve mülkiyetçiliği terk edemediğimiz sürece mutluluğu gerçekten tadamayacağız ve motivasyon kaynağımız maalesef hep maddesel şeyler olmaya devam edecek. Dolayısıyla anlık mutluluktan bahsedip bunları arıtmayı hedefleyeceğiz. Platon minimalizmin temelini şu sözüyle çok güzel açıklamış: ‘’ Önemli olan; hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.’’  Sonuçta her şey birazcık mutluluk için. Azalarak çoğalacağımız mutlu bir yaşam dileği ile. 2021 yılında az şey söyleyelim, çok şey anlatalım; farkındalık yaratalım. Yüreğimizin hiç büyümediği saf, temiz, sağlıklı, onurlu ve mutlu bir hayat diliyorum hepimize.