1983 yılının sıcak bir yaz günü. Günlerden Cuma… Bıyıklı’dan Aydın’a gelmişim. Bir grup arkadaşla geziyoruz. Liseyi de yeni bitirmişim. Kâzım Karabekir Caddesi’nin hemen girişinde sağ kol üzerinde ikinci katta bir büro ve camının kenarında: ‘Güneş Aydın Bürosu’ ve ‘Aydın Ajans’ tabelaları duruyor. O günlerde Güneş gazetesi Güneri Civaoğlu yönetiminde yeni çıkıyor… Havalı bir gazete… Aydın’da bürosu olması benim de ilgimi çekti ve bir süre sonra arkadaşlardan ayrılarak büroya gittim. İçerde uzun boylu ve yakışıklı 30 yaşlarında bir genç masada oturuyor ve daktilosunun tuşlarına ha bire yumulmuş vuruyor. Daktilo sesi adeta piyanonun tuşları gibi geliyor bana.

 

TIRNAĞIYLA YARATTI

Bir süre sonra başını kaldırdı ve bana baktı. Ne istediğimi sordu. Muhabir olmak isteğimi söyledim. Sıcak ve gülümseyen bir yüzle beni dinledi ve ‘tabi neden olmasın. Birlikte çalışırız’ dedi. Makinemin olmadığını da söyledim. ‘Minolta’ marka bir makinesi vardı. Onu bana daha sonra uygun bir fiyata sattı (hâlâ durur ve saklarım). Artık bir makinem de olmuştu. Dünyalar benimdi. Sonra yanında reklâm işleriyle işe başladım. Bir süre haberlere de gitmeye başladım. Maaş düşük olduğu için sıkıntı çekiyor, ev tutamadığım için de koltukta yatıp kalkıyordum. Ama olsun, gazetecilik hevesi her şeyin üzerindeydi. Sonra bu sıkıntıya dayanamayıp evin yolunu tuttum. Ama bu işi ve Yalçın Ata ile dostluğumu bırakmadım. 1985 yılında Trakya’ya üniversite için gittim. Süleyman Mersin’in önerisiyle 1984 yılında Tercüman- Bulvar’ın muhabirliğini almıştım. Bunu Trakya’da da sürdürdüm. Ben Trakya’da okurken Ata, Şükrü Söylevci ile birlikte Hürriyet Aydın Bürosunu kurmuş orada çalışıyorlardı. Tatilde yanına uğruyor, olan biteni öğreniyordum. Sonra Şükrü Söylevci askere gitti ve büro Ata’ya kaldı. Şükrü Bey asker dönüşü öne Defterdarlık'ta memur, sonra da Vilayet Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü oldu. Söylevci memurluğu seçti! Uzun yıllar Valilik Basın ve Halkla İlişkileri başarıyla yürüttü. Ata ise gazetecilikle cebelleşti, adeta tırnağıyla ‘Yalçın Ata’ ismini yarattı.

 

SES'İN YÖNETİMİNİ BANA BIRAKTI

Çok iyi gazeteciydi. Haberi çok iyi koklar ve onu nerede olursa olsun bulup çıkarırdı. Çok iyi de haber dili vardı. Harika haber yazardı. Hele onun daktilo başında yumulup haber yazışı vardı ki seyretmesi ayrı bir zevkti. Gazetecilik O’na ne kadar da yakışıyordu. Sanki bu meslek için Anası doğurmuştu… Beni O’ndan ayırmayan da bu özelliğiydi. Gazetecilik sevgisi ve tutkusu! 1991 yılında ben askerden dönmüş Aydın’a ilk onun yanına uğramıştım. Eylül ayıydı... Yine ‘gel çalışalım’ dedi ve o zaman farklıydı. Aydın’ın en eski yerel gazetesi SES’i de almıştı. Yönetimini bana bıraktı. Belediye meydanında bir daire tuttuk. Hem orada kalıyor hem de Ses’i yönetiyordum. Bir iki derken 4 yıl birlikte yan yana çalıştık. Kimi zaman birbirimize kızdık, kimi zaman da küçük küsler yaşadık. Ama birbirimizden ve mesleğimizden kopmadık. Sonra ver elini İstanbul!

ercan-dolap---yalcin-ata--2.jpg

Ses'i yönetirken yayımladığımız bir ilândan dolayı hakkımızda ağır para cezası kesildi. Ödemeyince de dava açıldı. 2 yıl süren davada ceza aldık, ancak ilk kez işlediğimiz için ceza ertelendi. Bu olyada benim de hatam vardı. Ancak ben olaya gazetecilik gözüyle bakmıştım. Türkiye çapında olay olmuştu. Ata, bu konuda bana en küçük bir eleştiride bile bulunmadı. Son derece hoşgörülü ve meslek aşkıyla dolu insandı. Onun en güzel yanı tam bir gazeteci olmasıydı. Hata da yapsanız onunla çalışmak güzeldi. Çünkü olaylara gazetecilikten bakıyordu. Başarılı gazeteciydi. Acarlar'daki çocuk evliliklerle ilgili yaptığı haber, Türkiye çapında olay olmuş günlerce konuşulmuştu. Çocuk gelin olayını yerleştiren onun o haberiydi. Bu haberle 2001 yılı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Sedat Simavi Haber ödülünü kazandı. Ödülünü almaya geldiğinde törene birlikte gitmiştik. Aynı heyecanı birlikte yaşadık. Yenikapı'ya gidip meşhur Agop'un meyhanesinde içip sohbet etmiştik... Sık sık arar bana haber konuşurdu. Ne yapabiliriz diye görüş alırdı. Ondan çok şey öğrendim...

ercan-dolap---yalcin-ata--1.jpg

YILLAR SONRA YİNE BİRLİKTE OLMAYI HAYAL EDİYORDUM

 

Hep hayal kurardım: İstanbul’da emekli olduktan sonra Yalçın Abi’nin yanına koşacak ve yine birlikte çalışacaktık. Hep o ilk günkü heyecan ve güzelliklerle… Büromuzu onun kahkahaları çınlatacak ve eski günlerden bol bol bahsedecektik.

 

Ama olmadı. Allah Onu yaşlandırmadı. Hayatının en güzel yıllarında yanına aldı. 2 Haziran 2006 günü sabaha karşı o güzel gözleri çok sevdiği şehri Aydın’a son kez baktı. Benim ve sevdiklerinin kalbine bir kor ateş gibi düştü. Aradan geçen yıllar O’nun sevgisini artıracak ve bu sevgiyle yaşatacak.

 

Sevgili Ata, her 2 Haziran günü benim matem günüm. Seni özlemle anıyorum... Eminim, Aydınlılar da seni unutmayacak! Sevgi ve rahmetle...

ercan-dolap---yalcin-ata--3.jpg