Değerli okuyucularım Türkiye’de insanlar, idareciler, şehri yönetenler, devleti yönetenler maalesef basına karşı hepsini söylemiyorum ama genellikle tahammülsüzler.

Mesela, belediye başkanının, milletvekilinin, idarecinin olumlu yaptığı işleri gazeteci olarak yıllarca halka olumlu şekilde yazıyorsunuz ama gün gelip o belediye başkanı, milletvekili, idarecinin olumsuzluklarını yazdığınızda sizden kötüsü olmuyor. Etrafında oluşturdukları maaşlı trolleri ile siz takip ettiriyorlar, ellerinden gelirse dayak attırıyorlar, trolleri ile sosyal medyada o gazeteci için ellerinden geleni yapıyorlar.

Hâlbuki siz o insanlar lehinde köşe yazıları ve haberler yaparsınız, bunu da olumlu çalışmaları olduğu için yapmışsınızdır.

Çünkü o kişinin yaptığı olumlu işleri halka anlatırsınız.

İşte o zaman size methiyeler düzerler, ağabey derler, sayın gazeteci kardeşim derler, başköşeye oturturlar.

Ancak,

Gün gelirde o belediye başkanı, milletvekili, idareci halktan uzaklaşıp hatalar yapmaya başladı mı, sizde gazeteci olarak bunu köşe yazılarınızda veya haber olarak okuyuculara sundunuz mu sizden kötüsü yoktur.

İşte o zaman etraflarındaki maaşlı şakşakçıları ve trolleri ile o gazetecinin açığını ararlar. Sosyal medyada sahte hesaplarla o gazetecinin üstüne çullanırlar takip ettirirler.

O gazeteye ilan veren firmaları kişileri baskı altına alarak yayını yapan gazeteyi, internet gazetesini baskı altına alırlar yetmezmiş gibi o gazeteyi veya TV kanalını, internet gazetesini kapattırmaya çalışırlar.

Onlar Babil Kulesinde yaşan krallar ve kraliçelerdir. Dönemleri sonunda halkın içine karıştıklarında bu kişilerin hiçbir kıymeti harbiyesi kalmaz kendi yanında olduğunu düşündükleri YALAKALARI önce onları terk eder ve KRALLARI VE KRALİÇELERİNE ihanet ederler.

Çünkü irtikâp yoluyla büyük servet edinmişlerdir. KADINLARININ ALTINDA MERCEDESLERİ BİLE VARDIR, LAND ROWER en lük modeline biniyordurlar ama halk tarafından onursuz ve haysiyetsiz muamelesi görürler. Rezidanslardaki dairelerini beğenmezler malikâne yaptırırlar.

Biz gazeteciler bunları çok gördük biz ne bakanlar, valiler, milletvekilleri, belediye başkanları iktidarları döneminde BABİL KULESİNDE YAŞAYAN BU KRALLAR VE KRALİÇELER iktidardan düşünce “ben çok hata yaptım, af edin sayın gazeteci” diyerek günah çıkarmışlardır.

Misal mi istiyorsunuz Kenan Evren, Adnan Menderes…

Şimdi yaşayan bir sürü isim. Bunların isimlerini yazsam alınırlar gözünüzü yumun bu insanları gözünüzün önüne getirin bakalım. Kimler diye?

***

AYDINPOST’A SALDIRI OLAYI…

www.aydınpost.com Editörü Sayın Erman Çetin, geçen hafta bana verdiği röportajdan sonra Didim’de yanında kameraman İrfan Kabasakal ile tehdit ve hakarete hatta fiziki saldırıya uğramıştır.

Konuyu duyduğum an kardeşim Turgut Gözen ile birlikte Didim’e koştum gittim.

Anlattıkları şöyle, Ahmet Ağabey, Didim pazarını dolaştık röportajlar yaptık. İrfan abi kamerayı kapattı.

Pazardan çıkmak üzereyiz son bölümdeyiz. Bu sırada bir genç yanında amcası ağabeyleri en az 5 kişilik gurubun içinden çekim yapamazsın diye önümüze atladı. Tezgâhın arkasından koşarak geldi kamera kapalı mı dedi sonra İrfan Beyin elinden kamerayı almaya kalkıştı. Ben de sen ne yapıyorsun kameraya elini uzatma diye konuşurken tartışmayı fark edenler araya girmek istedi o sırada bana kafa atıp kaçtı.”

Gazetecinin kalemi, kamerası, fotoğraf makinası namusudur.

Ahmet Abi yüzüm gözüm şişti, ödem yaptı, bereket versin gözlük kırılıp gözüme batsaydı kör olabilirdim.

İşin ilginç olanı bu olaylar olurken o tezgâhtaki 5 kişilik grup hiç müdahale etmedi.

Bu kişiler Denizli’den gelip Didim’de tezgâh açıyorlarmış. Bize saldıran kişinin adı Halil Karataş, Denizli Pamukkale Üniversitesinde öğrenci olduğunu öğrendik.

İnşallah Emniyet mensupları, derinlemesine inceleme yapar.

  

Hiç tanımadığım, aramızda yukarıda anlattığım dışında hiçbir diyaloğumun olmadığı, mikrofon koltuğumun altında, kamera kapalı şahsa dönük değilken bu saldırının olması aklımızda bir sürü komplo teorisinin gelişmesine sebep oldu.

Eğer ben orada bize gösterilen tavır sebebiyle fiziki müdahalede bulunsaydım ki biz o pazar yerinden sağ çıkamazdık çok büyük hasara uğrardık.

Bu saniyelik anda kendimi tutmam mucize bir şekilde hasar almamı önledi. Sizin vasıtanızla buradan www.aydinpost.com okuyucularıma sesleniyorum çok şükür az bir hasarla olaydan kurtulduk.

AYDINPOST, AYDINLININ VİCDANIDIR, SESİDİR BİZE VE YAZARLARIMIZA YAPILAN SALDIRILAR KARŞISINDA DİMDİK AYAKTAYIZ.

HERKES ŞUNU BİLSİN, KİMSE BİZİ SUSTURAMAZ, ÇÜNKÜ BİZ AYDIN HALKININ SESİYİZ VE VİCDANIYIZ.

Değerli Okuyucularım,

Aydın ilinde pazar yerlerini dolaşıyorum hiçbir kontrol yok hiçbir denetim yok ben Çin’den Amerika’ya kadar hatta THY dönemimde bile Afrika ve kutuplara kadar mutlaka pazar yerlerini dolaşırım. Özellikle Aydın’daki gibi denetimsiz kontrolsüz pazar yeri görmedim.

Gelin Aydın Efeler Salı Pazarını görün perişan, Cumartesi pazarı öyle.

Ama gidin KUYUCAK pazarını görün, SULTANHİSAR pazarını görün… Ben böyle bir rezillik görmedim bir şehrin kapalı pazar yeri olmaz mı?

Sayın Hüseyin Aksu döneminde Mimar Sinan’daki pazar yeri biraz düzenli o da kapalı pazar yeri değil.

Salı pazarının yerinde duran yıllarca önceki kapalı pazar yerini yıktınız niye yıktınız beyler yıktınız madem buraya REZİDANS YAPMAYIN BURAYA KAPALI 50 BİN M2 KAPALI PAZAR YERİ YAPIN bu çok zor değil ki?

Zaten eskiden kapalı pazar yeriydi. Ben yıllarca anamla bu kapalı pazar yerinden alışveriş YAPTIM.

PEKİ, ERMAN ÇETİN PAZARLARDAN CANLI YAYINLARI İLE NE YAPIYOR?

Erman Çetin, Aydın ve ilçelerinde İrfan Karasakal ile birlikte pazar yerlerinde halka kamera ile birlikte mikrofonu tutuyor. Halk özgürce www.aydinpost.com kamerasına ve mikrofonuna o belediye başkanına, Cumhurbaşkanına, o milletvekiline hayat pahalığını, memnuniyetini veya memnuniyetsizliğini ifade ederek bir yerde valiye, emniyet müdürüne, belediye başkanına, o ilçe kaymakamına hayatın olağanlığını anlatıyor.

Tabi bu durum bazı yöneticileri rahatsız ediyor. Hâlbuki bu sokak röportajları onların iyiliğine, bundan ders almaları gerekir. Ama ne gam. Beyler rahatsız oluyorlar, özellikle belediye başkanları. Ama sahte anketörleri ile kendilerini kandırıyorlar

KONTROLSÜZLÜK…

Pazar yerinde terazilerin kontrolü yok, zabıta kontrol merkezleri yok, pazarcı esnafının köylü kadınlar hariç kimlikleri yok. Bunlar zaptı rapta alınamaz mı alınır, bal gibi alınır.

Bunlardan belediye zabıtaları harç topluyorlar niye bunlara kimlik vermiyor? Niye sabıkalı olan insan pazarda satış yapıyor?

Didim’de Sn. Erman Çetin’e saldıran o gencin ailesinin tezgâhındaki kişilerin kaydı Didim Belediyesi’nde var mı soruyorum? Bu isimler emniyete bildiriliyor mu?

DİDİM’DE BİRŞEYLER OLUYOR…

Her türlü pis olay burada oluyor. Bir dönem Didim Kaymakamının evini burada bastılar basanlar belli ama hiçbir kanuni takibat yok.

Kaymakam gönderildi olay kapandı öyle mi? Polisler tartaklandı yine ses yok akıbetini bilmiyoruz.

Usulsüz imar rantları hazine arazileri üstünde oynan oyunlar, insan kaçakçılığı, esrar eroin olayları her şey Didim’de.

Bir idarecinin evinde düzenlediği partileri mahkemelere intikal ediyor evet yaptım diyerek küstahça ifade veriyor.

Didim’de bir cafe sahibinin anlattıkları, tüylerimizi diken etti. Bu işletmeci abi burada her şey var bu pisliğe son verecek maalesef ne belediye başkanı var ne emniyet müdürü var.

Altınkum’da ve Didim’de de ne belediye ne emniyet var?

Erman Bey ucuz kurtulmuş ölebilirdi de çünkü Didim’de haftada en az bir cinayet, sayısız yaralama eroin esrar ticareti var.

Didim iflas etti abi, inşallah buraya devlet gelir.

Burada menfaatleri bozulmasın diye CHP, AK PARTİ, MHP, HDP hepsi işbirliği içinde iddiasında bulununca tüylerim diken diken oldu.

Cafe sahibi eski bir MHP’li bir ara Ak Partili olmuş daha sonra istifa etmiş.

***

DEĞERLİ OKUYUCULARIM, BAKIN BASIN İÇİN ATATÜRK NE DİYOR?

Öncelikle şunu söyleyeyim gazetecinin yazlığı yoktur, evi yoktur, serveti yoktur. Didim’de Kuşadası’nda teknesi yoktur. Gazeteci kıt kanaat yaşar.

Ama onurludur gururludur.

Şu an Hapis damlarında onlarca meslektaşımız çürümektedir. Niye? Özgürce fikirlerini söyledikleri için. İşin acı tarafı gazeteci sahipsizdir her yönden. Çünkü o kimseye yaranamaz..

 Atatürk, bakın gazeteciler için ne demiş?

https://mail.google.com/mail/u/0/images/cleardot.gif

  • Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir” (1922)
  • “Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.” (1925)
  • “Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile; bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta; basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir. (1924)
  • “Cumhuriyet devrinin kendi anlayış ve ahlâkını taşıyan basınını yine ancak Cumhuriyetin kendisi yetiştirir. Bir taraftan geçmiş devir gazetelerinin ve adamlarının düzeltilmesi mümkün olmayanları ulusun gözünde belirlenirken, öte taraftan Cumhuriyet basınının temiz ve feyizli sahası genişleyip yükselmektedir. Büyük ve soylu ulusumuzun yeni çalışma ve uygarlık yaşamını kolaylaştırıp özendirecek işte ancak bu anlayıştaki basın olacaktır.” (1 Kasım 1925, TBMM)
  • “Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır” (1929)
  • “Gazeteciler, kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır” (1923)
  • “Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz” (1923)
  • “Önem ve yüceliği cihan medeniyetinde açıkça kendisi gösteren basına, hükümetimizin birinci derecede önem vermesi; bu hususta sarf edeceği mesaiyi, millete ifa ile mükellef olduğu hayırlı hizmetlerin baş tarafına koyması yüksek Meclisin kesinlikle isteyeceği hususlardandır” (1 Mart 1922)
  • “Özel maksatla neşriyat yapan bazı gazetelerin, halkın ekseriyeti üzerinde yaptığı tesir, her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değildir” (1924)
  • “Türkiye basını milletin gerçek ses ve iradesinin doğduğu yer olan cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale oluşturacaktır. Bir düşünce kalesi, düşünce yolu kalesi. Basın görevlilerinden bunu istemek, cumhuriyetin hakkıdır.”

***

Sevgili Okuyucularım,

Bu Hafta Aydın ilinin düşman işgalinden kurtuluş haftasıdır.

Atatürk ve Aydınlı Efeler bize bu cennet vatanı armağan etmişlerdir. Mekânları cennet olsun. Bakalım Aydın Büyükşehir Belediyesi bu Zafer gününü Aydın ili ve ilçelerinde şanına uygun kutlayacak mı?

Bunun sempozyumları kongreleri adeta kültür şöleni olmalı, iki kıytırık konserle bu kutlamalar olmaz hepsi baştan savma yapılıyor.

Göreceğiz bakalım.