2005 yılında Kadınlar Günü nedeniyle eylem yapan kadınlara Beyazıt’ta meydan dayağı attığı gerekçesiyle yargılanan 54 polisten 6’sı, hapis cezası almıştı. Olayda dayak yiyen iki kadını VATAN bulup konuştu. Yüzlerce polisten dayak yediklerini belirten kadınlar, “Devlet insanları kandırarak kendisini aklamaya çalıştı” diyor.

Beyazıt Meydanı 6 mart 2005’te ‘Dünya Kadınlar Günü’ nedeniyle eylem yapan kadınlara polislerin müdahale etmesiyle savaş alanına dönmüş ve tekmeler ve coplar havada uçuşmuştu. 6 yıldır süren yargılamadan geçtiğimiz gün karar çıktı. Zamanaşımından kurtulmaları beklenen dayakçı 54 polisten 6’sına 5 ay ile 1 yıl 9 ay arasında değişen hapis cezaları verildi. Ancak mahkemenin bu kararı 6 yıldır hukuk mücadelesi veren kadınları mutlu etmeye yetmedi. Beyazıt Meydanı’nda yüzlerce polisten dayak yediklerini ancak sadece 6 polisin düşük cezalar aldığını savunan kadınlar, ceza alan polislerin de kararı temyiz ettiğini belirterek, “Artık Yargıtay’ın kararı onamasını bekleyeceğiz. Ancak Yargıtay’ın iş yükü nedeniyle bir dosyayı yıllarca beklettiğini biliyoruz. Bu dosyada ise önümüzdeki yıl zamanaşımı süresi dolacak. Yani göstermelik ceza verilen polisler yine görevlerine devam edecek. Bizim tek umudumuz AİHM” dedi.

6 yıldır tedavi görüyorum

Beyazıt Meydanı’ndaki olaylarda en ağır şekilde yaralanan kişi o dönem 43 yaşında olan Felsefe Öğretmeni Alev Çelik’ti. Polisler tarafından dövülen, kolunda ve omzunda birçok kırık bulunan Çelik, o günü hiç unutmayacağını belirterek yaşananları şöyle anlattı: “Sanki düşmanımızmış gibi saldırıyorlardı. Beni döverek yere düşürdüler. Bağırmama, ağlamama, yalvarmama rağmen sürükleyerek Çınaraltı’na götürdüler. Kalkmaya çalışırken 6-7 polis yeniden saldırdı. Kolumla başımı korumaya çalışıyordum. Yediğim dayak nedeniyle kolumda küçük çatlaklar, kırıklar ve lif yırtılması oluştu. 3 ay kolumu kullanamadım. Riskli olduğu için ameliyat da olamadım. 6 yıldır kortizon tedavisi ve fizik tedavi görüyorum”

15 polis birden dövdü

Olay günü kendisini döven polislerin 15 kişi olduğunu belirten Çelik, “Mahkemede bize takım elbise giymiş polisler gösterildi. Ama olay günü hepsinin başında kask ve ağızlarında gaz maskesi vardı. Beni dövenleri teşhis edemedim. İfademde defalarca beni döven polislerin 15 kişi olduğunu söylesem de, sadece bir polis benim kolumu kırdığı için 1 yıl 9 ay ceza aldı. Diğerlerinin cezası ne oldu?” diye sordu.

Tüm polislere tazminat davası

O gün görevli olan amirler, dönemin içişleri bakanı ve tüm polisler hakkında tazminat davası da açacağını söyleyen Alev Çelik, “Psikolojim ve sağlığım bozuldu. Kolumla yük taşıyamıyorum. Kolum hiçbirzaman eskisi gibi olmayacak. Bunun hesabını biri vermeli” dedi.

“Beyefendi siz kenara geçin eşinizi döveceğiz”

O gün eşi eyleme katılan Ramazan Yıldırım ise olayları şöyle anlattı: Güzel bir gün geçirmek istiyorduk. Eşimle birlikte önce eyleme katılacak sonra da Sultanahmet’te çay içecektik. Eylem devam ederken ben de eşimden 10 metre uzakta bir avukat arkadaşımla koyu bir sohbete dalmıştım. Polis müdahale edince ‘Heralde bir taşkınlık oldu’ diyerek çok önemsemedim. Bir anda ortalık karıştı ve polis sertleşti. Ben eşime bakarken bir polis bana ‘Beyefendi siz kenara geçin’ dedi. Eşim ortadan kaybolmuştu. Heryerde dayak yiyen kadınlar vardı. Ortalıkta koşturup eşimi arıyordum ama bulumadım. Sonra onu kurtaran bir genç beni telefondan aradı. Eşimi polislerin elinden almış ve tramvaya bindirmiş. Yanından hiç ayrılmamış. Sultanahmet’te buluştuk ve eşimi bana teslim etti. Eşimi baya bir hırpalamışlardı”

‘Hâlâ geceleri sıçrayarak uyanıyorum’

Beyazıt Meydanı’ndaki şiddet olaylarında yere dümüş ve perişan haldeki fotoğrafı ile simge olan Nergis İzci Yıldırım ise mahkemenin kararını VATAN’a değerlendirdi. 36 yaşında olan bir siforta şirketinde çalışan Yıldırım, 6 yıl sonra olayları anlatmak için buluşmaya eşi Ramazan ve 3 yaşındaki kızı Asmin ile geldi. Yıldırım, kararın dayak yiyen kadınları tatmin etmediğini belirterek, “Ben hala o günleri unutamıyorum. Bazen geceleri aynı sahneler rüyama giriyor ve sıçrayarak uyanıyorum. O gün eşimle birlikte demokratik hakkımızı yerine getirmek ve güzel bir gün geçirmek için eyleme katılmıştık. Ancak bir anda bize saldırdılar. Yüzüme eğilerek biber gazı sıktılar, tekmelediler, jopla vurdular. Kaçmaya çalışırken aldığım darbelerle yere düştüm. Her defasında ayağa kalkmaya çalıştığımda daha çok vurdular. Her yerim morluk içindeydi ve kafamda da koca bir şişlik vardı” dedi.

Elif ALTIN / VATAN