Uluslararası toplumu, taahhütlerini yerine getirmeye çağırdı. Dün BM Genel Kurulu'na hitap eden Başbakan, İsrail saldırılarının ardından verilen sözlere rağmen Gazze'deki insanî dramın devam ettiğini söyledi.

Zaman Gazetesi'nin haberine göre, Erdoğan, "İnsanlar çadırlarda yaşıyor, içecek su bulamıyor, bu tabloya karşı biz insanî görevimizi yapıyor muyuz? Acaba BM ne yapabiliyor veya Güvenlik Konseyi ne yapabiliyor? Böyle bir yaptırım gücü var mı, yok mu?" diye sordu. Başbakan, bölgeye yönelik çifte standarda ise şu sözlerle dikkat çekti: "İsrail'in güvenliği kadar Filistinlilerin güvenliği de önemlidir. İsrail'in istikrar talebi kadar Filistin halkının özgürlük ve barış talebi de meşrudur." Konuşmasında Kıbrıs'taki görüşmelere de değinen Erdoğan, varılacak çözümün 2010 baharında referanduma götürülmesini istedi. Rum uzlaşmazlığı yüzünden yine çözüm bulunamaması halinde KKTC'nin tanınmasının kaçınılmaz olacağı uyarısında bulundu.

"Filistin-İsrail ihtilafının, yan yana barış ve güvenlik içinde var olacak iki devlet temelinde çözüme kavuşturulmasını, bölge ve dünya barışının vazgeçilmez bir şartı olarak görüyoruz." diyen Erdoğan, Türkiye'nin Filistin halkının yanında olmaya devam edeceğini kaydetti.

2008 sonunda İsrail'in Gazze'ye gerçekleştirdiği saldırılarda aralarında kadın ve çocukların da yer aldığı bin 400 kişinin öldüğünü ve Gazze'nin altyapısının yerle bir edildiğini hatırlatan Başbakan, ateşkesin ardından geçen 8 aylık süreye rağmen verilen sözlerin tutulmadığının altını çizdi. Başbakan şöyle devam etti: "Gazze, saldırı sırasında olduğu gibi, saldırının ve ağır tahribatın ardından da kendi kaderine terk edildi. Şu anda Gazze'ye inşaat malzemelerinin girişine dahi izin verilmiyor. Sadece ilaç, gıda; Gazze halkının acıları ve sıkıntıları devam ediyor. Biz, hem İsrail'in hem de Filistinlilerin barış ve güvenliği için bu engellerin derhal kaldırılmasını talep ediyoruz."

Filistin sorununun, sadece bir tarafın talepleri esas alınarak çözülemeyeceği vurgusunda bulunan Başbakan, "İsrail'in güvenliği kadar Filistinlilerin güvenliği de önemlidir. İsrail'in istikrar talebi kadar Filistin halkının özgürlük ve barış talebi de meşrudur.' ifadelerini kullandı.

Başbakan Erdoğan, uluslararası toplumun konuya ilgi ve hassasiyetini kaybetmemesinin, sorunun çözümü yönündeki çabalara yeni bir ivme kazandırmasında son derecede önemli olduğunu belirtti. Erdoğan, Gazze kriziyle sekteye uğrayan İsrail-Filistin müzakerelerinin yeniden başlatılmasının önemine de işaret etti. Erdoğan'ın Gazze çıkışı, ABD ziyaretinin ilk gününde 50 kadar Yahudi örgütü lideri ile gerçekleştirdiği görüşmenin ardından geldi. Etkili Yahudi örgütü ADL'in direktörü Abraham Foxman, görüşme sonrası Davos zirvesinde yaşanan "one minute' krizinin artık tarihe gömüldüğünü söylemişti.

Tayyip Erdoğan, BM'deki konuşmasında, dünyanın karşılaştığı sorunların çözümü için herkesi kucaklayan, adil, paylaşımcı, farklılıkları zenginlik olarak gören ve güven esasına dayalı bir küresel düzene ihtiyaç bulunduğunu da vurguladı. Bu çerçevede BM'nin önemine işaret ederek, örgütteki reform girişimlerine tam destek veren Başbakan, ancak bu sürecin Güvenlik Konseyi'ni de kapsaması gerektiğini vurguladı: "Türkiye olarak Güvenlik Konseyi'nin geçici üyelik kategorisinde genişlemeden yanayız."

Türkiye'nin Ermenistan'la attığı normalleşme adımına da değinen Başbakan, "Azerbaycan'la Ermenistan arasındaki ihtilaflar başta olmak üzere Kafkaslar'daki diğer ihtilafların da bölge ülkelerinin toprak bütünlüklerinin korunması temelinde kalıcı çözümlere kavuşturulması zamanı gelmiştir.' vurgusunda bulundu.

KİTLE İMHA SİLAHLARI GÜVENLİK SAĞLAMAZ

Başbakan Erdoğan, ilk kez katıldığı BM Güvenlik Konseyi liderler toplantısında da kitle imha silahlarına ilişkin Türkiye'nin yaklaşımını aktardı. Bu silahlara sahip olmanın hiçbir ülkeye ilave güvenlik sağlamayacağını belirten Başbakan, İsrail ve İran'a gönderme yaparak, "Bilakis bu silahlar bölgesel güvenlik ve istikrara zarar veriyor. Türkiye özellikle Ortadoğu'da olmak üzere kitle imha silahlarından arındırılmış bölgeler tesisine yönelik bütün ciddi adımlara önem vermekte ve desteklemektedir." dedi. ABD Başkanı Barack Obama'nın ilk kez başkanlık ettiği toplantıda Erdoğan, Türkiye'nin barışçı nükleer teknoloji elde etmekteki kararlılığını da dile getirdi: "Türkiye, güvence denetimleri yükümlülüklerini harfiyen yerine getirmekte olan ülkelerin anlaşmada kayıtlı hakkını kullanmak suretiyle sivil nükleer teknolojilere kısıtlamasız biçimde erişmesi gerektiği düşüncesindedir.'

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile dün New York'ta bir araya gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ekim ayının sonunda ya da kasım ayında İran'a ziyarette bulunacağını söyledi. BM Genel Kurulu'na hitabının ardından basına konuşan Erdoğan, "İran ile ilgili mesajlarımızı zaten BM Güvenlik Konseyi'nde verdik. Bizim şimdi İran'a seyahatimiz olacak. Orada bunları çok daha detaylı görüşme imkanımız olacak. Nükleer silahların yayılmasının engellenmesiyle ilgili düşüncelerimizi zaten Güvenlik Konseyi'nde ortaya koyduk. Bundan sonraki süreçte ikili görüşmelerde de zaten gerekli hassasiyetimizi devam ettireceğiz.' dedi.

Bu arada ABD Temsilciler Meclisi Türk Dostluk Grubu eşbaşkanları Robert Wexler, Edward Whiftfield ve Kay Granger, Temsilciler Meclisi üyelerine, 31 Ağustos tarihli Türkiye-Ermenistan-İsviçre ortak açıklaması ve normalleşme sürecine destek veren bir mektup gönderdi. "Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleşmesini Destekleyin" başlığını taşıyan mektupta, taraflar arasında parafe edilen protokole ilişkin bilgi verilerek, diplomatik ilişkilerin tesisine yönelik atılan adımlardan duyulan memnuniyet dile getirildi. Başbakan Erdoğan, önceki gün Princeton Üniversitesinde yaptığı açıklamada parafe edilen protokollerin 10-11 Ekim tarihlerinde iki ülke meclislerinde onaya sunulacağını söyledi./yeni şafak