Dolayısıyla binaların salınımları düşey yönde meydana gelir. Bu da yıkıcı etkiyi azaltır. Bu nedenle 7.2 büyüklüğündeki Van depreminde bina yıkımları az olmuştur" dedi.
 
Yrd. Doç. Dr. Köse, kentte meydana gelen depremlerin etkilediği bazı bölgeleri gezerek, kırık fay hatlarının bozduğu yer şekilleriyle ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu.
 
Van’da meydana gelen depremlerin aslında tüm Türkiye’yi ilgilendiren depremler olduğunu belirten Köse, "Çünkü Van’da deprem olmasının temel sebebi Türkiye’nin de üzerinde bulunduğu Büyük Avrasya plakasına doğru Afrika ve Arap plakalarının yaklaşmalarıdır. Günümüzde hala Doğu Anadolu bölgesinde Arap plakasıyla Anadolu bloku aktif şekilde çarpışmaktadır" diye konuştu.
 
Bu çarpışma ve yakınlaşmaya bağlı olarak Doğu Anadolu Bölgesi’nde sıkışma meydana geldiğini ifade eden Köse, "Bu bölgede önemli depremleri üretebilecek şekilde çeşitli faylar oluşmuştur. Bu fayların oluşumu 40-50 milyon yıldır devam etmekte. Burada Van Gölü’nün bulunduğu yer ve şehrin bulunduğu yer, iki plakanın çarpışma noktasının hemen yakınındadır. Bu çarpışmaya bağlı olarak bu bölgede doğrultu atımlı faylar, normal faylar, tansiyon çatlakları ve ters faylar meydana gelmiştir" dedi.
 
"Fay çeşitliliğinde Van ilk sıralarda"
 
 
Köse, bu fay çeşitliliğinden dolayı Türkiye’nin depremsellik açısından en riskli bölgesinin Van olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Marmara Bölgesi’nden bile depremsellik açısından daha riskli bir bölgedir. 7.2 büyüklüğündeki Van depremi bu faylardan bir ters fay üzerinde meydana gelmiştir. Diğer depremlere göre bu depremde daha az bina yıkılmıştır.
 
Bunun nedeni, ilgili olduğu faylardır. Bizler Türkiye’de genellikle Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu fayları üzerindeki yıkıcı depremlerden fayları tanımaktayız ama bu faylar doğrultu atımlı faylardır. Doğrultu atımlı faylar üzerinde yanal hareketler söz konusudur. Yanal hareketlerle plakalar birbirlerinden uzaklaşırken binaların yaptığı salınımlar yanaldır ve bunlar binaların yıkım etkisini artırıcı hareketlerdir. Ters faylarda ise daha farklı hareketlenme olur. Ters fayların yıkım etkisini daha çok Türkiye’den değil Pasifik ve Büyük Okyanus kenarındaki ülkelerden, özellikle de Japonya’dan biliyoruz. Hep Japonya’da evlerin az yıkıldığını biliriz ama evlerin az yıkılmasının temel sebebi sağlamlığından ziyade ters faylar üzerinde gelişiyor olmasından kaynaklanmaktadır. Ters faylarda bloklar, kıta parçaları birbirleri üzerine düşey yönde hareket ederler.
 
Dolayısıyla binaların salınımları düşey yönde meydana gelir. Bu da yıkıcı etkiyi azaltır. Bu nedenle 7.2 büyüklüğündeki Van depreminde can kaybı daha az olmuştur, diğer yerlerle karşılaştırdığımızda bina yıkımları da daha az olmuştur."
 
"Birkaç ay mümkünse binalara girilmesin"
 
Van Gölü Havzası’nda hala enerjisini boşaltmamış birtakım doğrultu atımlı tehlikeli faylar olduğunu belirten Köse, şunları söyledi: "Bunlardan bazıları Özalp, Erciş ve 1976’da 7.3 büyüklüğünde deprem üreterek 3 bin 845 vatandaşımızın hayatını kaybettiği Çaldıran faylarıdır. Bu fayların tekrar aktivasyon kazanması son derece olağandır. Bu nedenle tedbirli olmak zorundayız. Yetkililerce ’oturulamaz’ raporu verilen, giriş izni verilmemiş binalara hiçbir şekilde girmememiz gerekiyor. Hatta mümkünse bütün vatandaşlarımızın birkaç ay daha bu binalara girmemesinde fayda var. Bölgenin tektonik özelliklerinden dolayı bazı faylar bir süre devam eden artçılardan daha sonra harekete geçebiliyor. Bunu göz önünde bulundurmalıyız. Dolayısıyla vatandaşlarımızın da buna uygun biçimde davranmasında fayda olacaktır." Yrd. Doç. Dr. Köse, birkaç ay sonra bile tehlikenin bölgede devam ediyor olabileceğini ifade ederek, "Bazı harekete geçmemiş faylar tekrar hareket kazanabilir. Bu bölge Doğu Anadolu ya da Kuzey Anadolu fayı gibi tek bir fayın hakimiyeti altında değil birçok fayın hakimiyeti altında olan bir bölgedir.
 
Tedbiri elden bırakmamak gerekir. Mümkünse birkaç ayımızı daha çadırda, barakalarda, Mevlana evlerinde, konteynerlerde geçirmeye hazırlıklı olmalıyız" dedi.
 
"Hayalet fay" konusu
 
Onur Köse, bazı çevrelerce sözü edilen "hayalet fay" konusuyla ilgili olarak ise şunları kaydetti: "Hayalet fay diye bir olayı kabul etmiyorum. Aktif tektonik haritası 1980’li yıllarda iyi bir ekip tarafından hazırlanmıştır. Ancak o yıllardan günümüze dek Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde belki de 3 bin adet tektonik harita yapıldı. Biz de Van’daki 7.2’lik depremde çıkan kırık fay hattını gösteren haritayı 2003’te tez çalışmasıyla hazırlamıştık. Dönemin yüksek lisans öğrencisi tarafından hazırlanmış harita, ilgili bilim adamlarınca da tanımlanan bir haritadır. Bu harita, hazırlandığı 2003’ten beri değerlendirilebilseydi belki de bu yıkıcı depremdeki zararların daha az ortaya çıkmasını sağlayabilirdi. Depremi önleyemeyiz ama zararını azaltabiliriz. Bölgelerde insanlar zamanında doğru tespit ve çalışmalar yaparsa bunları haritalamak mümkün. O nedenle bu depremlerde ’hayalet fay’ söz konusu değildir."
 
AA