Bir ülkede uygulanmakta olan sistem değişirse devlet çarkını döndüren tepe yöneticilerinin yetki ve sorumlulukları da yeni sisteme göre yeniden belirlenir.

Aksi halde ne o sistem değişikliği ne de hedeflenen dönüşüm gerçekleşir.

16 Nisan 2017 tarihindeki Partili Cumhurbaşkanlığı Sisteminin oylandığı referandumunun ardından devletin iki ekseni, seçilmiş, atanmış düzleminde bir hayli değişiklik oldu.

Devlet mekanizması yeni sisteme uyarlandı ve tepe yöneticilerin görev tanımları yeniden yapıldı.

Türkiye 24 Haziran 2018’de yapılan seçimden bu yana da yeni sitemle yönetiliyor.

Ne var ki, çoğunluk eskiye göre neyin değiştiğinin pek farkında değil.

Herkes eskinin devamı parlamenter sistemin kodlarıyla düşünüyor ve hareket ediyor.

Vatandaşı bıraktık sistemin en fazla etkilediği siyasetçiler bile ne olduğundan, nelerin değiştiğinden habersiz.

Bunlara belediye başkanları da dâhil.

Bir kısım siyasetçi kendilerini eski parlamenter dönemdeki güçte zannediyor, devlete, bürokrata karşı ona göre davranıyor.

Bazıları da güvenlik güçleriyle çatışıyor görünerek halkta karşılığı olmayan modası geçmiş itiş, kakışları gerçek siyasetmiş gibi kitlelere yutturmaya çalışıyor.

Pek azı da sistemin değiştiğinin farkında ve devlet millet tahterevallisindeki yerini ona göre ayarlama gayreti içersinde…

Hâlbuki milletin en fazla temas halinde olduğu milletvekilleri devletin üç önemli erkinden yasama ve yürütmenin yeni sistemle ayrılmasıyla güç kaybetti.

Bundan böyle vekillerin görevleri sadece yasa yapmaktır.

Artık siyasetçilerin yönetimde etkinlikleri kalmadı.

Yönetimde yetki sahibi artık bürokrattır.

Bazılarımız eleştirse de muhalefet kesimi otoriterleşme, tek adam rejimi diyerek kabullenmede zorlansa da ülke Partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle idare ediliyor.

Maksadım yeni sistemi savunmak ya da eleştirmek ne kadar demokratik olup olmadığını tartışmak olmadığı gibi uygulamada otoriterliği savunmak hiç değildir.

Benim yapmaya çalıştığım onun da ötesinde bir okumadır, bir tespittir.

Artık herkes bilmeli ki, eski sistemde hem devletin hem de hükümetin o ildeki temsilcisi olarak görev ve yetki tanımı yapılan Valilerin yeni sistemdeki yeri yürütmenin başı Cumhurbaşkanı’nın o ildeki en yetkili temsilcisidir.

Partili Cumhurbaşkanının biri siyaseti diğeri devleti temsil eden iki gömleği olduğu göz önüne alındığında aynı gömleklerin ildeki temsilcisi Vali için de geçerli olduğunu varsayabiliriz.

Kayyım atanan yerlerde belediye başkanlığına getirilenlerin tamamının mülki amirler, kaymakam ve valiler olması bunun en büyük kanıtıdır.

Ancak Vali Yavuz Selim Köşger’in bu güne kadarki uygulamalarına bakıldığında siyasi temsil gömleğini giymeye hevesli olduğu görülmemiştir.

Fakat yanlış anlaşılmasın burada adı geçen siyasi gömlekten kasıt, il başkanı ya da başka bir siyasetçiye ait yetkinin kullanılması değildir.

Bir şekilde engellenen, etüdü iyi yapılmış millet yararına olduğu kesin ancak siyaseten önü kesilen ya da ötelenen bir hizmetin gerçekleşmesinde inisiyatif almaktır.

Vali Yavuz Selim Köşger’in gerek 10 Ocak Çalışan Gazeteciler gününde gerekse Didim’deki İhtisas Organize Sanayi Bölgesi Fizibilite Raporu’nun ele alındığı toplantıdaki çuval deviren çıkışları bu çerçevede okunmalıdır, diye düşünüyorum.

***

Bekir Çeker ta Ankara’dan o kongreye katılmak için Aydın’a niye, niçin geldi?

Milli güreşçi ve aynı zamanda altın düdük ödüllü Milli Güreş Hakemi unvanlarına sahip Bekir Çeker, bilindiği gibi Aydın eski Gençlik ve Spor İl Müdürlerindendir.

Halen Gençlik ve Spor Bakanlığı Merkez Teşkilatında da görevini sürdürmektedir.

Bekir Çeker geçen pazar yapılan Aydın Gençlik Hizmetleri Spor Kulübü Kongresine katılmak üzere Ankara’dan Aydın’a geldi.

Delegesi olduğu bir kongreye bir üyenin katılması kadar olağan bir şey yoktur.

Ancak eski müdürler kaybetmeleri halinde personel üzerindeki prestijlerini korumak adına o kongrelere katılmaktan imtina eder, uzak dururlar.

Bekir Çeker öyle yapmadı olağanüstü güvenlik önlemleri arasında yapılmak zorunda kalınan kongrede divan başkanlığına aday oldu, ardından da yönetim için liste çıkardı.

İlk hezimeti de divan seçiminde yaşadı ve kongrede divan başkanlığını 62 delegeden ancak 16’sının oyunu alabildi ve kaybetti.

Desteklediği yönetim kurulu listesi kongreyi büyük farkla 41’e karşılık 19 oyla kaybetmesi Bekir Çeker’e ikinci hezimeti yaşattı.

Kongre geldi, geçti ama geriye bir tek soru bıraktı.

Bekir Çeker bu prestij kaybını niye, ne uğruna göze aldı?

***

BŞB Başkanı Özlem Çerçioğlu o cümleyi Didim’de kurmamış

Geçen (20 Ocak) “Didim olayı CHP’de bir Ekrem İmamoğlu karakteri çıkarır mı?” başlıklı yazımızda:

“Bu arada toplantının bir gün öncesinde Büyük Şehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu Didim’i ziyaret eder ve “Balık çiftlikleri turizmi baltalar” der, paragrafı vardı.

O paragrafa Büyükşehir Belediyesi’nden “Sayın Başkan o sözleri, Didim’de değil, basından gelen bir soru üzerine Efeler’deki 10 Ocak tarihindeki bir etkinlikte söyledi” şeklinde bir açıklama geldi.

Düzeltir, özür dileriz.